Bölüm 6

55 7 0
                                    

Kızlarrr. Selamlarr.

 Birinci bölümde kızın okuduğu bölümü karıştırıp mimarlık demiştim.

 KIZ HUKUK OKUYOR GARDAŞLAR. ONU DA DÜZELTTİM.

 Güzel okumalarrr. Umarım yorumlarınızı benden esirgemezsiniz. Her türlü eleştiriye açığımm:))

VERA KARACA

"Kızım nerede kaldın sen? Ağaç olduk beklemekten." Melo'nun sesini duyduğumda elime telefonu hangi ara alıp aramayı cevapladığımı bile bilmiyordum. Yastığa doğru akan ağzımın suyunu sildim.

"Ne?" gözlerimi açmaya çalışarak doğruldum. "Saat kaç?" Yorganı üzerimden atıp esnedim.

  "Sekiz. Ve biz restoranda seni bekliyoruz."

"Ben gelmeyeceğimi söyledim ya?"

  "Vera, bir saat önce mesaj attın. Vazgeçtim ben geliyorum, diye."

  "Hayır atmadım." Kaşlarımı çatıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.

  "Of, Vera. Aç bak. İstersen Ateş'i göndereyim, seni almaya gelsin. Hemen hazırlan."

  Telefonu kapatıp, uyku sersemliğiyle mesajlara girdim. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp gözlerimi telefonda gezdirdim.

  Haklıydı. Tam olarak öyle bir mesaj atmıştım.

  Kaşlarım çatıldığında elimde titreyen telefonla tüylerim ürperdi.

   Bilinmeyen.

O yemeğe gideceksin.

  Yutkundum. Dişlerimi kırmak istercesine çenemi sıktığımda gözlerim boşluktaydı. Ne yapmam gerektiğini, neden böyle bir şeyin içinde olduğumu bilmiyordum. Belki de sağlıklı düşünemediğimdendi. Psikiyatriste gitmeliydim.

  Benden saçma sapan şeyler isteyip duruyordu. Neden benden saçma sapan şeyler isteyip duruyordu?

  Hiçbir şey yazmadım. Ateş'e on dakikaya beni alabileceğini söylediğimde dişlerimi fırçalamıştım. Siyah, düz, kolları dirsekte biten bir elbiseyi üzerime geçirip, altına hafif topuklu botlarımı giydim. Saçlarımı gelişigüzel bir at kuyruğu yaptım. Sadece kapatıcı ve hafif bir ruj sürdükten sonra apartmandan çıktım. Üzerimde yeşil deri ceketim vardı.

  Tuhaf hissediyordum. Hiçbir şey yaşanmamış gibi boşluk içerisindeyim sanki.

  Binlerce liralık borcum yokmuş gibi. Ya da ne olduğunu bilmediğim bir adamın emirlerini yerine getirmiyormuşum gibi.

  Sahi, bunu neden yapıyordum? Yapacağımdan nasıl bu kadar emindi?

  Bana neden Tilki diyordu mesela?

Motorun da onun işi olduğunu düşünmüştüm. Keşke öyle olsaydı. Başımda yeterince dert yokmuş gibi, ne olduğu belli olmayan, göğsümdeki Ouroboros sembolünün tıpatıp aynısına sahip bir serseriyle başım beladaydı. Sadece tesadüf de olabilirdi. Kadere inanmayı tercih eden biri değildim, ama eğer gerçekse hayatımın boka sarması onun eseriydi. 

  Lanet olası inançlar.

  Ateş, beni alıp beraber şık bir restorana geldiğimizde yol boyu havadan sudan sohbet etmiştik. Bu günlerin samimiyeti bana çok uzak gelse de aramızda hiçbir gerginlik yoktu sanki. Ya da ebediyen hissedeceğimiz bir eksik yokmuş gibi.

Kuzgun ve TilkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin