Yeni bir kurguyla karşınızdayım!
Yine ve yine gaza geldim ve kendimi durduramadım. Son senemdeyim ve okulun bitmesine iki ay kaldı. Aslında derslerime yoğunlaşmak istediğim için yeni bir kurgu yayımlamayacaktım ama duramadım.
Yazmak beni gerçekten rahatlatıyor. Bu kurgumu sizinle gerçekten paylaşmak istediğim için bugün sizlerleyim. Benim için özel bir hikaye.
Umarım severek okursunuz!
✨
Okula doğru yürürken bir yandan da kulağımdaki kulaklıkla şarkı dinliyordum. Üç gün hasta kaldıktan sonra okula gitmek berbat bir şeydi.
Ege Can Sal'ın şarkısı başa sarı dinliyordum ve gerçekten çok hoşuma gidiyordu. Beni uzak diyarlara götürüyordu sanki. Hayal kurmama yardımcı oluyordu.
Bugün eylül ayının yirmi dokuzuydu. Okul birkaç haftadır başlamıştı ve ben tatilden sonra derslere tekrar adapte olmaya çalışıyordum.
Sonbaharın başlarındaydık ve havalar soğumuştu. Neyseki üstümdeki siyah pantolonum vardı da üşümüyordum. Etek giyenleri bazen gerçekten anlamıyordum.
Bol kazağımın kollarını avuçlarıma gelene kadar çekiştirdim ve okula doğru yürümeye devam ettim.
Okula yaklaştığımda kaldırımda bir kedi olduğunu gördüm ve durakladım. Sevmek istiyordum ama sevmeye zamanım olmadığı için yanından geçip okulun bahçesine girdim.
Okul binasını gördüğümde kaldırımdaki kedi hala aklımdan çıkmamıştı. Çok tatlı ve küçüktü. Keşke fotoğrafını çekseydim diye düşünmeden edemedim ama okulun bahçesine girmiştim bile.
Bahçeyi kahve gözlerimle taradığımda hiçbir şeyin değişmediğini fark ettim. Her gün aynı insanları görmekten resmen bıkmıştım. Keşke okula yeni birileri gelseydi, o zaman kendime yeni bir uğraş bulurdum. Yedi yirmi dört gelen yeni öğrencileri dikizler ve kendi kendime nasıl bir karaktere sahip olduklarını düşünürdüm.
Hem belki arkadaş bile olurduk.
Rüzgardan uçuşan saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdım ve binaya girdim. Ellerim kulaklıklarıma gitti ve onları çıkarmaya başladım. Bir yandan da kantine doğru ilerliyordum.
Kantinin içerisine girdiğimdeyse anlık bir duraksama yaşadım. Berrin köşede bi masaya oturmuştu tanımadığım iki kızla beraber önündeki telefona doğru eğilmiş gülüyordu.
Berrin benden bir yaş büyük olan kuzenimdi ve onunla yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Benden büyük olmasına rağmen bir sene sınıfta kaldığı için ikimizde on birinci sınıftık. Ama ne yazık ki aynı sınıfta değildik.
Onu şu an tanımadığım iki kızla gülerek görünce tuhaf hissetmiştim. Aslında birazda kıskanmıştım. Başkaları ile takılmasına değil de hemen yeni insanlarla kaynaşabildiği için kıskanmıştım. Berrin hasta olduğunda ve okula gelmediğinde ben hep ortada kalıp kös kös yalnız başıma otururdum. Ama görünüşe bakılırsa o yokluğumda hemen kendine yeni arkadaşlar bulmuştu. Keşke bende onun gibi sosyal olabilseydim.
Kesik bir nefes alıp onlara doğru yürüdüm. Biraz gerilmiştim çünkü yeni insanlarla tanışmayı sevmiyordum. Aslında ben direkt insanları sevmiyordum ama orası ayrı bir konuydu.
Yanlarına vardığımda elimdeki kulaklığı hemen çantamın ön gözüne sıkıştırdım. Gözlerimi üzerlerinde gezdirdim ve sesimi yükseltmeye çalışsam da kısıkça konuştum. "Selam."
Berrin sesimi duymuş olacak ki başını telefonundan kaldırdı ve anında benimle göz göze geldi. Onun bu hareketi diğer kızların da dikkatini çekmişti ve bana bakmalarını sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallere akıtılan gözyaşları
Teen FictionRüyalarını bir kenara koy. Uyandığında çünkü hiç dönüşü yok.