Her şey göründüğü gibi olsaydı, eline aldığın deniz suyu mavi olurdu.
-George Orwell
Annabel
Duyduğum cümleyi idrak etmeye çalırken kalbim sıkışıyor, vücudumdaki her kas geriliyordu. Kalbimin her atışında insan sesleri kısılıyordu. Gözlerim ise artık eskisi kadar net görmüyordu. Elimi koltuğun her hangi bir yerine değdirmeye çalışırken zorlukla oturmaya çalıştım. Karşımda iki polis olmasına rağmen her birini çift görmeye başlamıştım. Sanırım onlar şuan benim için endişeleniyordu. Çünkü şuan dibe vuruşumu izliyorlardı. Her şey benim yüzümdendi. Ama her şey!
****
Dün gece
Diego
James Archer'ın evinden çıktığımız da Annabel'in üşüdüğünü fak etmiştim. Adeta titriyordu. Hava ise o kadar da soğuk değildi. Yine de onun koluna girmek için iyi bir bahane olmuştu. Arabaya bindiğimiz de yokuş aşağı inmeye başlamıştık. Evden uzaklaştıkça Annabel sanki daha da tedirgin görünüyordu. Onu böyle görmek istemiyordum. Araba kullanırken çaktırmadan sürekli ona bakıyordum.
Arabanın klimasını açtığım da sıcaklık yüzümüze vurdu. Annabel'e baktığım da kollarını gevşetmişti. Kelly'i orada bıraktığı için eminim ki aklı hala orada kalmıştı. Ama o bir yetişkindi. Kendi kararını kendi vermişti. Eminim ki Kelly James'ın hakkından gelirdi. Eğer gelemezse işler daha kötü olacaktı. Ve bunun için Annabel'i ne olursa olsun koruyacaktım. Şehre vardığımız da "Eve mi bırakayım seni?" diye sordum. Umarım hemen eve gitmek istemezdi. Çünkü pek iyi gözükmüyordu. Ve yanında kalmak istiyordum.
Dalgın olduğunu fark ettiğim de koluna dokundum.
"Annabel." Beni yeni fark etmiş olacak ki "Efendim?" diye sordu.
"Eve mi bırakayım seni?" diye sordum tekrar. Hemen cevap veremedi. Mavi gözlerinin benim gözlerime odaklanması o kadar hoşuma gidiyordu ki, arabayı kullanırken bu iş pek kolay olmuyordu. Önüme de bakmam gerekiyordu ama bıraksalar saatlerce o gözlerde uzun süre takılı kalabilirdim.
"Açıkcası aklım Kelly de kaldı." Çok düşünceli olmasından belliydi.
"Benim güzel bir fikrim var." dediğimde kavşaktan sola döndüm tam gazla.
***
Onu en sevdiğim bara getirmiştim. İçerisi biraz küçüktü ama samimi bir yer olduğunu düşünmüştüm hep. Buraya genellikle orta halli insanlar gelirdi. Bende onları gözlemlemeyi severdim.
"Burası gerçekten oldukça samimi bir yer." Benim gibi düşünmesi harika hissettirmişti.
"Şöyle oturalım mı?" diye sorarak sakin bir masayı işaret ettim. Kafasını salladığın da o masaya yönelip oturduk.
"Ne içersin? Alıp geleyim ben."
"Burası senin bildiğin yer. Seninkinden olsun." dedi.
"Hay hay." diyerek masadan kalkıp bara yöneldim.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Oyun
Mister / ThrillerAnnabel kendi çemberinden çıkmaya cesaret edemeyen bir kızken yılbaşında arkadaşıyla gittiği kulüpte başına geleceklerden habersiz James Archer ile tanışır. James Archer da ki tuhaflıkları fark eder. Ama kalbi mantığının önüne geçtiği için kendini...