Annabel kendi çemberinden çıkmaya cesaret edemeyen bir kızken yılbaşında arkadaşıyla gittiği kulüpte başına geleceklerden habersiz James Archer ile tanışır. James Archer da ki tuhaflıkları fark eder. Ama kalbi mantığının önüne geçtiği için kendini...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Annabel
Merdivenleri çıkarken bir yandan da ellerimize bakıyordum. O kadar sıkı tutuyordu ki beni bırakmaktan korkuyor gibiydi. Hiç tanımadığım bir adam tarafından resmen kaçırılıyordum ve nereye gittiğimizi bilmiyordum. Şoktaydım evet ama artık bir şey yapmam gerektiğini de biliyordum.
"Sen kimsin ve beni nereye getiriyorsun?" Sorumu duymamış gibi yapıyordu belli ki. Elimi elinden çekmeye çalışmam da boşunaydı. Adeta sımsıkıydı tutuşu.
"Bana bak seni şikayet ederim." Tık yoktu hala. Artık nefes nefese kaldığımda demir bir kapının önüne gelmiştik. Kapıyı açtığında elimi elinden hızlıca çektim.Soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla terasa geldiğimizi fark etmiştim. Yalnız ikimiz vardık. Ve New York manzarası buradan müthiş gözüküyordu. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken karşımda ki adama baktım. Soğukkanlılıkla beni inceliyordu. "Bana öyle bakmayı kes." dedim.
"Neden rahatsız oldun?" Aşağıdan beri ilk kez konuşmuştu. Aslında bakışları asla rahatsız edici değildi. Hatta bir kadın için çok gurur verici bakıyordu. Ama kim olduğunu bile bilmediğim bir adamla klübün terasında ne işim vardı benim. Ah Kerry meraktan ölmüştür şimdi. "Bak arkadaşım beni etrafında görmezse polisi arayacaktır." "Neden kaçırılmış gibi konuşuyorsun." dedi tek kaşını kaldırarak. Çünkü kaçırılmış hatta zorla alıkoymuştum. Aklımla oyun oynuyordu sanki. "Ne istiyorsun benden?" diye sordum.
Biraz düşündü veya düşünmüş gibi yaptıktan sonra "İkimizinde istediği şeyi, sessizliği." dedi. Bunu istediğimi de nereden bilmişti. "Ben aşağıda mutluyum." diye yalan söyledim."Ama hiç öyle gözükmüyordun." dedi emin bir şekilde. O kalabalığın içinde beni mi dikkat etmişti. Buna inanmam hatta hiç bir erkeğe inancım yoktu. Onlar sadece istediklerini almak için yalanlar söylerlerdi.
"Aşağıdaki eş bulma muhabbeti yüzünden beni alıkoyduysan eğer ben bunlara inanmıyorum. Sen kendine başka birisini bul." Bana doğru bir adım attı.
"Hayır gidemezsin. Sen benim eşimsin."
"Eşin falan değilim çok uzağımdaydın bir kere." dediğimde zafer kazanmışcasına gülümsedi. Ve o an ince bir rüzgar estiğini sandım. Tüylerim ürperdi. Ama bu baş döndüren şey onun gülüşündendi.
"Hani aşağıdaki eş muhabbetine inanmıyordun?" Bingo Anna. Seni sobeledi işte.
"Ne demek istediğimi biliyorsun." dediğim de bir adım daha yaklaştı. "Aşağıya ait değilsin sen. İzin ver seni mutlu olabileceğin bir yere getireyim Annabel."
Güm! İşte o an soluğum kesildi. "Sana adımı hiç söylemedim."