{14.Bölüm}

412 68 100
                                        

İnsanı en çok yıpratan şey, iyi niyetidir.

-Oscar Wilde


Annabel

"Beni duyuyor musunuz?"

Bir kadın sesiyle kendime gelmeye çalıştım. Başım zonkluyor ve etraf bulanıklaşıyordu.

Kafamdan aşağı dikilen kadına baktığım da bunun sağlık görevlisi olduğunu gördüm.

"Kazazedenin elini bırakın." Uyarısıyla elime baktım. James'ın elini ne zamandır tuttuğumu fark etmemiştim. Belki de hiç bırakmamıştım. Onu öylece yerde yatarken izlemek berbattı. Diego'ya baktığım da benim gibi şokta yerde yatan James'a bakıyordu. Sonra af dilercesine bana baktı. Göz yaşlarımı silip bir an önce elini elimden çekip doğrulmaya çalıştım. Bu ilk adımda zor olsa da arkamdan gelen destekle bunu hallettim. Biraz olsun görüşüm düzeldiğin de arkamda olan kişinin James'ın kız arkadaşı olduğunu gördüm. Diegoyu unutmuştum. O neredeydi? Belki de kaçmıştı. Hayır Diego dürüst bir adamdı bunu yapmazdı. James'ı gözümün önünde sedyeyle alıp götürdüklerin de bende peşlerinden koştum.



22 saat sonra

Hastane duvarları artık üstüme üstüme geliyordu. Uzun bir zamandır buradaydım. Ve James'ın hiç bir yakını gelmemişti. Belki de kimsenin haberi yoktu henüz. Hayır bu imkansızdı. En azından hastanenin çalışanları yakınlarını aramaları gerekiyordu. Annesi, babası, kardeşi veya kardeşleri. Sahi ben James hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Hadi onlarda yoksa arkadaşları veyahut iş arkadaşları. Birilerinin gelmesi gerekmiyor muydu? Hastanede onun için endişelenen sadece ben olmazdım. Ayağa kalkıp koridorun sonuna doğru yürüdüm. Bu dün geceden beri yaptığım tek şeydi. Üstümdeki elbise pislenmişti. Saçlarım ağarlaşmış yüzümdeki makyajı da dün yüzüme vurduğum suyla çıkmıştı zaten. Berbat görünüyordum. Çantamdan çıkardığım telefonla kimi arayacağımı bilmiyordum. Öyleyece ekrana bakıyordum. Aniden telefonun titremesiyle ayağa kalktım. Arayan Kelly'di.

"Kaçıncı kat?" Telefonu açar açmaz bu soruyla karşılaşmıştım. Telefonun diğer ucundaki Kelly nefes nefeseydi.

"3.kat 404 numaralı oda." Telefon suratıma kapandığın da gözlerimi devirdim. James'ı görmeye geliyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Ayağa kalkıp danışmana doğru yürüdüm. Kadın sekreteri gördüğüm de kollarımı yüksek masalarının üzerine iki yana açarak koydum.

"Merhaba. Acaba hastanın telefonunu alabilir miyim? Çünkü hastanın hiç bir yakınını çağırmadınız." Sekreter sorumu hiç duymamış gibi yaparak bilgisayarında ki işini halletmeye devam ediyordu.

"Size söylüyorum? James Archer'ın eşyalarını alabilir miyim?" Yüzüme bakmıştı bu sefer.

"Üzgünüm. Kendisi uyandığın da ona verilecektir."

"Diğer soruma da cevap alabilir miyim?" diye sordum sert bir tavırla. O da benden aşağı kalmadı.

"Telefonun da hiç bir kişinin kaydı yoktu." Olduğum yerde şaşkınca sekretere bakıyordum. Ne demek hiç bir kişinin kaydı yok. Herkesin rehberinde birileri vardır. Hele ki bu James Archer gibi bir adamsa.

"Bakabilir miyim telefona?" Üç saniye kadar yüzüme tokat atmak ister gibi baksada pes edercesine arkadasındaki dolaptan naylon bir poşetten cep telefonunu çıkarıp önüme bıraktı.

Kirli OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin