{3.Bölüm}

718 142 153
                                        

  

Annabel

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Annabel



Camı açıp derin bir nefes aldım. İtiraz etmek için bir fırsatım vardı. Ama ne söyleyebilirdim ki? Ondan korktuğumu düşünebildi. Ama korkuyordum. Daha önce gece vakti, alkollü bir şekilde hiç bir erkeğin evine gitmemiştim. Kafamın içinde ki rahatsız edici gürültüyü susturup, James'ı izlemeye başladım.



Yüz hatları çok keskindi. Saçları yeni kesilmişte uzamaya başlamış gibiydi. Gözleri kahverengi olmasına rağmen bana her bakışında büyülenebiliyordum. Sakalları olması gerektiği kadar kısa, saçlayla uyum içindeydi. Ona yakışan bir burnu vardı. Dudaklarına baktığımda gerçekten bu dudakları kıskanabilirdim. Alt dudağı şekilli ve kalındı üst dudağına nazaran. Onu öptüğümü hayal etmeye başladığımda James'ın bana bakmasıyla bu son buldu. Tanrım çok aptalım! Eminim ki yanaklarım kızarmıştı. James'ın o an belli belirsiz güldüğünü hissettim.

Aklıma birden Kelly geldi. Telefonumu çantamdan çıkarıp mesaj bölümünü açtım. O anda James'ın bakışları üzerimde olduğunu hissettim. Beni izlediğini düşündüğüm için bunu yapamadım ve telefonu kapatıp çantama geri koydum. Aptal bir korkak gibi gözükmek istemiyordum. Annabel sen yetişkin bir kadınsın! Kimseye haber vermeme gerek yoktu.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu. Derin bir nefes alıp verdim. "Evet öyle sanırım." dedim. Dudaklarını sıkıp "Peki." dedi sadece. Arabada ki gerginliği atmaya çalışarak "Ben acıktım." dediğim de James kıkırdadı.

"Peki ne yemek istiyorsun küçük hanım?"

"Bu saatte ne yiyebiliriz?" dediğimde James "Saat 2 olmuş ama istediğini söyle buluruz."dedi.
"Sushi sever misin?" diye sorduğumda gülümseyerek "Bildiğim harika bir yer var." dedi. İşte buna sevinmiştim.

Blue Ribbon sushi adlı bir mekandan sevdiğim bütün sushilerden almıştı. Oldukça kibar birisi olduğunu düşünmeye başlamıştım. Beni mutlu etmeye çalışıyordu belli ki. Eve doğru yol almaya başladığımız da penceren dışarıyı izlemeye başladım.  Dağların arasından geçiyorduk virajlı bir yolda. Evi merkezden ne kadar uzaktı böyle. Böyle bir adamın uzaklarda sessiz sakin yaşaması ilginç gelmişti. Vardığımız da büyük bir kapının önündeydik. Kapıyı anahtarıyla tuşa basıp açtı. Sürgülü kapı yavaş yavaş açılırken kapının arkasında duran büyük eve bakmaktan kendimi alıkoyamadım. Ev mi dedim az önce? Hayır hayır bu bir malikaneydi. Siyah kiremitleri uzun boydan boya camları vardı. Evin etrafı yemyeşil ormanla kaplıydı. Arabayı garaja soktuğunda görüş alanım kısıtlandı.

Arabadan inip garajda duran asansörü fark ettim. James de arabının arkasında ki sushi paketlerini alıp "Bu taraftan." diyerek eliyle işaret etti. Asansörden çıkacağımızı anlayarak asansöre doğru yürüdük.
"Burada tek mi yaşıyorsun?" diye sordum.
"Hayır benimle birlikle 2 kişi daha var bu evde yaşayan." dediğinde asansöre bindik. Diğer 2 kişi kim diye düşünürken "2 tane yardımcım var." dedi.
Böyle bir evin temizliğini ve düzenini hatta yemeklerini yapan birileri olmalıydı elbette. Ev kocamandı çünkü. Ah pardon yine ev dedim. Malikane.

Asansör 1. Kata geldiğin de asansörden indik. Büyük bir giriş karşılıyordu bizi. Ortada yuvarlak bir masa tepesinde de taşlarla sarkan bir avize yer alıyordu. James'ın beni izlediğini fark edince etrafımı incelemeyi bıraktım. Dışarıdan ne kadar da aptal duruyordum acaba. Salona geçtiğimiz de koltuklardan birine yerleştirdim kendimi. Elinde sushi paketini mutfağa getirdiğini düşündüm. Salon da oldukça büyük ferah gözüküyordu. Böyle bir evde yaşadığına göre oldukça zengindi. Aklıma Kellyle yaşadığım ev geldi. Bu salon kadar olan evimiz. James salona girdiğin de elin de sushileri dizdiği tabakla gelmişti. Masaya bırakıp "Kırmızı şarap?"diye sordu.


"Olur."dediğim de karşıdaki vitrinden bardakları çıkarıp şarabı kadehlere döktü. Bana kadehi uzattığın da gülümsedim.  "Evet Annabel, neler yapıyorsun genelde." diye sordu. Şarabımdan bir yudum alıp "Aslında üniversiteden mezun olduktan sonra pek bir şey yaptığım yok. Yeni bir iş arayış içindeyim, bilirsin ya." dedim ve kadehi masaya bıraktım. Ve çubukları sushime geçirip ağzıma attım. "Bu inanılmaz lezzetli." dediğimde sırıttı.

"Sen de öyle gözüküyorsun."Öksürmeye başladığım da ne yapacağını bilemeyip ayağa kalktı. "İyi misin? Su getireyim ben." Sol bacağına tuttuğumda öylece durdu. "İyiyim gitme." Şaşırmış bir vaziyette bacağındaki elime bakıyordu. Hemen elimi geri çektim. Yerine tekrar oturduğunda "Affedersin niyetim seni korkutmak değildi." dedi. Bakışları beni çözmeye çalışıyor ve beni gerçekten ürkütmek istemiyor gibiydi. Ama az önce söylediği şey beni ürkütmüştü ve bunun farkındaydı.

"James Archer?"
"Evet küçük hanım?"dedi içten gülümsemesiyle. Masadan tekrar kadehimi alıp "James Archer'ı benim dışımda sanki herkes tanıyor gibi?"dedim kaşlarım çatık bir tavırla. Ah bunu elbette merak ediyordum. Ve dümdüz sormuş olmak beni rahatlatmıştı.

"Ve bundan rahatsız olmuş gibisin." diyerek benim gibi şarabından içti. Ama bir yudum için fazlaydı içişi. Sanki bir an önce sarhoş olmak istiyor gibiydi.

"Hayır sadece eğer buradaysam benim de bu James Archer'ı tamımam gerektiğini düşünüyorum."

"Zevkle. Ne bilmek istersen sorabilirsin." dedi ellerini açıp.

"Peki, öncelikle bende ne buldun? Neden ben yani?" Yüzünü buruşturup "Hala orada mısın sen? Seni beğendim ve tanışmak istedim bu kadar basit."dedi.


"Hayır James. Senin için özel bir insan olduğumu belli etmeye çalışıyorsun. Peşimden gelip beni asla elinden kaçırmak istemiyor gibisin. Sana ve hayat şartlarına baktığım da benim için bu kadar mücadele vermen biraz tuhaf geliyor ve bu sadece beni beğendiğin için olmadığını düşünüyorum." Bir nefesde konuştuktan sonra yüzüme sadece öylece baktı. Hatta o bakıştan haklı olduğumu bile çıkarabilirdim. Ama kendini toplayıp "Annabel sen gerçekten zeki bir kızsın."dedi. Bu ne demekti şimdi?

"Söylediklerimde haklıyım yani?" Sorum sertti. Hemen buradan kalkıp gitmek istemiştim o an. James dudaklarını sıkıp yere baktı. Ve emin bir şekilde bana dönüp "Seni görmeden önce ben de böyle olacağımı düşünmemiştim. Ama şu an her şey çok gerçek gibi ve keşke daha güzel bir yoldan tanışmış olsaydık." Nasıl yani? Yine bilmece gibi konuşmuştu. Erkekleri anlamak hep böyle zor muydu yoksa bu adam mı tuhaftı çözemiyordum.

"Kulüpte tanışmak kötümüydü senin için?"dediğim de kadehi bu sefer kafasına dikledi. "Affedersin telefonuma bakmam gerek." Ve yanımdan ayrıldı. Oysaki telefonu hiç çalmamıştı. Soruma cevap veremediği için kaçıyordu. Aman ne güzel. Ben de ayağa kalkıp salonda volta atmaya başladım. Salona birisinin girdiğini gördüğümde durdum. Bu James değildi. Bu bir kadındı. Yaşlı gözüktüğünü düşündüm. Yüzünde bazı bazı kırışıklar vardı. Koyu siyah saçlarında ise oldukça ak vardı. Bu kadın James'ın yardımcılarından biri olabilirdi. Ama neden daha genç biriyle çalışmıyordu diye düşünmeden edemedim. Belki de bu onun kriterlerinden biriydi.

"Merhaba." diye selam verdiğim de panik bir halde yanıma gelip, elime bir not kağıdı sıkıştırdı. Korkmuş görünüyordu. Peki ya neyden? Şaşkınlıkla kağıdı açıp üzerinde yazanı okudum.

Sakın ona güvenme!

Kağıdı okuduğum da kadının yüzüne şok içinde baktım. Ve birden James Archert'ın sesiyle kalbim çok hızlı atmaya başladı.

"Rachel!"


Devamı gelecek...

Kirli OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin