-Aylin'le Hakan işten gelmişlerdir.
Aylin elinde iki fincan kahveyle içeri girer. Kahvenin birini koltukta oturan Hakan'a uzatır.
Aylin: Al canım
Hakan: Sağol bitanem
-Aylin de Hakan'ın yanına oturur.
Aylin: Of bugün amma yorulduk ha
Hakan: İstanbul'un iti uğursuzu bitmiyor ki yavrum.
Aylin: Öyle valla ya, kaç gündür devriyeler canımıza okudu.
Hakan: Eskiden ne güzeldi di mi Aylin komiserim? Masanın başında; yerin belli, saatin belli. Bu kadar şikayetçiysen dön tekrar masana.
Aylin: Güzel günlerdi valla, ama ben ne kadar şikayet etsem de sahalardan ayrılamam artık. (güler) Kana zehir karıştı bir kere.
Hakan: Ama düşünsene bi, yine o masanın başında bilgisayarınla fırtınalar estiriyorsun. Özlemedin mi o günleri?
Aylin: Birincisi ben sahada da fırtınalar estiriyorum.
Hakan: Ona ne şüphe?
Aylin: İkincisi de özlüyorum evet, güzel günlerdi ama geçmişte kaldı. Ben koltuğumu Arzu'ya devrettim. Sahalarda da çok mutluyum.
Hakan: İlla it uğursuzla uğraşıcam diyorsun yani. Peki.
Aylin: Aa bi dakika, it uğursuz dedin aklıma geldi, bugünkü uyuşturucu olayının dosyasını inceleyecektim ben.
-Aylin dosyayı almak için ayaklanır ama Hakan Aylin'i kolundan tutup tekrar yanına oturtur.
Hakan: Yavrum sen nasıl bir işkoliksin ya?
Aylin: Gönülden bağlıyım ben mesleğime canım.
Hakan: (imalı) Hımmm sadece mesleğine mi?
Aylin: Yok başka bir şey daha var, onsuz yapamayacağım...
Hakan: Yaaa neymiş bakalım?
Aylin: Ekip tabiki, ailem onlar benim. Onlar olmadan yapamam.
Hakan: (bozulur) İyi aman, Allah muhabbetinizi arttırsın.
-Aylin gülmeye başlar.
Aylin: Ya sevgilim takılıyorum, Hemen de bozuluyorsun. Bu kadar kırılgan polis mi olur?
Hakan: Eee Aylin hanım, herkes sizin gibi polis olmak için doğmuyor. Napalım?
Aylin: Aa kendine haksızlık etme. Seni polislikten başka bir meslekte düşünemiyorum ben.
-Hakan biraz yumuşar.
Hakan: (gururlu) Ee sizin kadar olmasa da biz de mesleğimize bağlıyız Aylin hanım. Çocukluktan geliyor bu sevda.
Aylin: (şaşırır) Polis okulu sınavlarına babanın zoruyla girdin diye biliyordum.
Hakan: Öyleydi, ama içten içe de istiyordum. Bilirsin ki kimse bana zorla bir şey yaptıramaz.
Aylin: (cilveli) Hımmm ben bile mi?
Hakan: :(çapkın bir sesle) Sen hariç yavrum, biliyorsun kredin sonsuz bende.
-Aylin minik bi kahkaha atar.
Aylin: Ee, nasıl karar verdin polis olmaya onu anlat sen?
-Hakan toparlanır ve anlatmaya başlar;
Hakan: Çocukken Çanakkale'ye okul gezisine gitmiştik, şehitliğe... İşte ben o gün karar verdim polis olmaya.
Aylin: (hüzünlü) Şehitlerden mi etkilendin?
Hakan: Tabi orası da var ama bi kız vardı o gün orda, onun sayesinde diyebiliriz.
Aylin: (kaşlarını çatar) Bak sen... bi kız demek? Ee insan yedisinde neyse yetmişinde de o oluyor.
Hakan: Ee yani... tabi o zamanlar da böyle yakışıklıyım, çok canlar yakıyorum.
Aylin: Ona ne şüphe? Ee şu seni polis olmaya ikna eden kıza gel. Aynı okulda mıydınız?
Hakan: Yok hayır, sadece bizim okul değildi. Bizim gibi başka şehirlerden gelen bir sürü okul vardı o gün orda. Bütün çocuklar etrafı geziyoruz falan, derken ilerde şehit mezarının başına oturmuş küçük bi kız dikkatimi çekti.
Aylin: Çok merak ettim neyi dikkatini çekti acaba Hakan?
Hakan: Aylin küçük bi kız çocuğunu kıskanmayacaksın di mi?
Aylin: Uf tamam devam et! Yanına gittin sonra noldu?
Hakan: Yanına gittim, ağlıyordu.
"niye ağlıyorsun?" diye sordum.
Cevap vermedi. "bir yerin mi acıyor?" dedim. Yine bir şey demedi.
Çantamda annemin yolda yerim diye koyduğu kurabiyeler vardı, ondan verdim belki mutlu olur diye.
Aylin: (şaşırır) Sen? Sen birine yemeğini verdin? Tabi konu kızları etkilemek olunca...
Hakan: Ne alakası var Aylin? Ben haline üzüldüm sadece, mutlu olsun diye.
-Aylin Hakan'ın yüzünü sıkarak sevmeye başlar.
Aylin: Ay benim hassas kalpli sevgilim.
Hakan: Ya Aylin sulandırma!
Aylin: Tamam tamam sendeyim, kurabiye vermiştin en son.
Hakan: Neyse kurabiyeyi aldı, yedi. Baya da beğendi, gülmeye başladı.
Aylin: Kızın yüzünü güldürmeyi başarmışsınız Hakan bey.
Hakan: (gururla) Kadınların üzerinde öyle bir etkim olduğu doğrudur.
-Aylin Hakan'ın koluna vurur.
Hakan: Ahh, (kolunu tutar) sana da şaka yapılmıyor.
Aylin: Eee devam et sen, (parmağını havaya kaldırır) bana bak bu hikayenin sonunda "bu kız benim ilk aşkımdı" demeyeceksin di mi?
-Hakan hiç bir şey söylemez, bakışlarını kaçırır. Bunu farkeden Aylin'in bir anda yüzü ciddileşir.
Aylin: Hakan? Bir şey desene
Hakan: Ama "deme" dedin.
Aylin: Biliyordum yaa... Neden daha önce anlatmadın?
Hakan: Aylin konusu geçmemiştir.
Aylin: Hakan biz tanışalı 8 yıl oldu böyle bir şeyin konusu nasıl geçmez?
Hakan: Şu kıskançlığına baksana yavrum. Anlatmamam normal değil mi sence?
Aylin: Kim? Ben mi kıskanıyorum (güler) saçmalama istersen Hakan.
Hakan: Anlat Aylin anlat, nasıl kıskanmadığını anlat.
-Hakan Aylin'i boynundan öper.
Aylin: Hakan bi dur sırnaşma, sen devam et bakalım (imalı) en heyecanlı yerinde kaldık.
Hakan: Sonra işte mezar taşını gösterdi bana...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayhak Evreni
Fanfiction"...Onlar bilmiyor, kimse bilmiyor.. Beni bu şehirden bir tek sen kovabilirsin!" "Sanki bu şehir çok umrumda... Senin olmadığın yerde benim ne işim var?"