"Medyadaki şarkıyla birlikte okumanızı tavsiye ederim."
-Aylin elinde çaylarla salona girdiğinde Hakan'ın telefonda Kaan'ın fotoğrafına baktığını görür, kısa bir süre Hakan'ı izler ve burukça gülümseyerek geri gider.
-Hakan Ebru'nun gönderdiği fotoğrafa bir süre baktıktan sonra telefonu yerine geri bırakır ve Aylin'i beklemeye başlar.
-Aylin mutfağa girer ve elindeki bardakları tezgaha bırakır. Ellerini tezgaha dayayarak derin nefes almaya başlar.
Aylin: Tamam Aylin tamam... Sakinleş!
-Kendini yatıştırmaya çalışsa da başarısız olur. Az önce gördüğü manzara, içinde çok derinde bir yerdeki eski bi yarayı kanatmıştır. Kaç gündür kendini hatırlatan bu yarayı artık bastıramaz. Gözyaşları kendiliğinden akmaya başlar.-Hakan, Aylin gelmeyince meraklanır ve peşinden mutfağa gelir.
Hakan: Canım nerde kaldı çaylar?
-Hakan'ın sesini duymasıyla panikler.
Sırtı dönük bir şekilde konuşur.
Aylin: Sen geç canım ben getiriyorum şimdi.
-Sesi ağlamaklı çıkmıştır Hakan hemen farkeder.
Hakan: Canım bi döner misin bana?
Aylin: Hakan sen git gelicem diyorum.
Hakan: Aylin bi yüzüme bak.
-Omuzlarından tutup, Aylin'i kendine doğru çevirmesiyle birlikte Aylin'in kızarmış gözlerini ve nemli yanaklarını görür.
Hakan: (şaşkın) Ağlamışsın sen... Noldu?
Aylin: (gözlerini kaçırarak) Yok bir şey.
-Hakan elini Aylin'in çenesine koyar ve gözgöze gelmelerini sağlar.
Hakan: (şefkatli) Noldu sevgilim?
-Aylin sinirle Hakan'ın elini iter.
Aylin: (bağırır) Ya bir şeyim yok diyorum laftan anlamıyor musun sen?
-Aylin bir hışımla mutfaktan çıkar.
Hakan neye uğradığını şaşırır, biraz afallasa da bir süre sonra Aylin'in peşinden gider.-Yatak odasına geldiğinde yatağın üstünde cenin pozisyonunda uzanmış Aylin'i görür ve hıçkırıklarını duyar. Ağlıyordur. Hakan usulca yaklaşır ve yanına uzanarak arkasından sarılır.
Hakan: Nasılsın Aylin?
-Aylin şu anda bulundukları durum içinde bu soruyu anlamlandıramaz.
Aylin: Ne?
Hakan: Öylesine sormuyorum bu soruyu. Gerçekten nasılsın, ne hissediyorsun?
Aylin: Bilmem...
Hakan: Aylin yapma bunu... Kendini saklama benden. Bak kaç gündür bir ton şey yaşadık, ben ne hissettiğimi hep söyledim sana. Sen de tutma artık içindekileri yalvarırım. Canın yanıyor görüyorum.
-Aylin derin bir nefes alır ve konuşmaya başlar.
Aylin: Evet yanıyor... Çok canım yanıyor Hakan.
-Aylin'le birlikte Hakan'ın da gözünden yaşlar dökülmeye başlar. Aylin'in saçlarından öper ve arkasından daha sıkı bir şekilde sarılır.
Aylin: "Nasıl hissediyorsun?" diye sordun ya hani... Eksik... Eksik hissediyorum. İçimde asla yeri dolmayacak bi boşluk var. Gerçi bu boşluk hep vardı ama artık eskisi kadar acıtmıyordu. Ta ki iki gün öncesine kadar. (derin bir nefes alır) Senin gözlerinde baba olmanın mutluluğunu görene kadar...
-Aylin'in gözyaşlarını ardı ardına süzülüyordur yanaklarından. Hakan lafını kesmeden Aylin'i dinler.
Aylin: Kaç gündür soruyorum kendime, "insan hiç sevdiğinin mutlu olmasından dolayı acı duyar mı?"...
Hakan... Ben bencil bir insan mıyım?
-Hakan'ı Aylin'i daha sımsıkı sarmalar.
Hakan: Aksine, fazla fedakarsın... Böyle hissediyorsun çünkü, o gözlerimde gördüğün mutluluğu benden senin çaldığını düşünüyorsun.
Aylin: (sesi titrer) Öyle değil mi zaten?
Hakan: Hayır değil. Sen benim gözlerimdeki mutluluğu çalan değil bana o mutluluğu veren kadınsın.
Aylin: Sana çocuk verememiş bir kadın...
Hakan: (yapma der gibi) Aylin...
Aylin: Biliyorum benimle çocuk için evlenmedin, bana aşık olduğun için evlendin. Ama ben içimdeki bu düşünceyi söküp atamıyorum bir türlü. Seni kendime mahkum etmiş gibi hissediyorum.
Hakan: Aylin, ben seninle tanıştığımda 32 yaşındaydım. Eğer isteğim sadece çocuk olsaydı o yaşıma kadar çoktan evlenip yuva kurmuş olmaz mıydım? Tamam her erkek baba olmak ister. Ben de çok istiyordum. Ama öncelikle hayatı beraber paylaşabileceğim, gözlerine bakınca yaşadığımı hissettirecek, bana derin derin nefes aldıracak birini hayal ettim hep. Yani senin gibi birini?
-Aylin pürdikkat Hakan'ı dinliyordur.
Hakan: İnsanlara baksana Aylin, sırf çocuğu olsun diye sevmediği, sözüm ona "makûl" kişilerle evlenip hem kendilerinin hem de çocuklarının hayatlarını karartıyorlar. Öyle kodlanıyoruz çünkü; iş sahibi ol, evlen, çocuk yap! Sanki hayat sadece bunlardan ibaretmiş gibi. Sırf çocuk sahibi olmuş olmak için çocuk yapmak asıl bencillik Aylin...
Hani sen şimdi bana diyorsun ya "Ebru'yla git bi hayat kur, çocuğunuzu birlikte büyütün"...
Aylin: Evet.
Hakan: Sırf onun için bir arada olmak Kaan'ın omzuna yük olmayacak mı? Hissetmeyecek mi aradaki uçurumu, sevgisizliği, tahammülsüzlüğü?
Aylin: Her çocuk anne babasıyla birlikte büyümeyi hakeder.
Hakan: Evet ama birbirlerini seven anne babayla. Eğer 2 yıl önce Ebru gelip bana sorsaydı "Hakan bu çocuğu istiyor musun?" diye. İstemezdim.
-Aylin şaşırır ama sözünü kesmeden Hakan'ı dinlemeye devam eder.
Hakan: Öyle taş kalpli bi adam olduğumdan falan değil ha. Hiçbir çocuk, anne babalarının birbirlerine olan sevgisizliğinin altında ezilmemeli de ondan. Sırf ben babalık duygumu tatmin edicem diye onu buna mahkum etmezdim. Her çocuk birbirlerini çok seven iki insanın çocuğu olmayı hakeder... Ve bu da benim hayatımda sadece seninle mümkündü...
Aylin: Sen sadece benimle aile olmak istedin, ama olmadı... Olduramadık.
Hakan: Yanılıyorsun, benim ailem şu an yanımda. Kollarımın arasında...
Aylin: Nasıl başarıyorsun bunu Hakan? Ben bile kendimi olduğum gibi sevemezken sen nasıl başarıyorsun bunu?
-Hakan Aylin'in saçlarıyla oynar.
Hakan: Ah Aylin ah... Keşke benim gözümden görebilsen kendini.
Aylin: Hakan ben seni haketmiyorum.
Hakan: (kaşlarını çatar) O nasıl laf Aylin?
Aylin: Baksana, sen beni her hâlimle olduğum gibi kabul ediyorsun, yanımda duruyorsun. Ama benim canım yandığımda ilk ittiğim hep sen oluyorsun.
Hakan: Bu bile beni ne kadar çok sevdiğini göstermiyor mu?
Aylin: Nasıl yani?
Hakan: Beni kendinden korumak için itiyorsun kendinden. Ben bunu farkında değil miyim sanıyorsun? (güler) Çözdüm seni artık Aylin Aylin.
-Aylin de hafif tebessüm eder ve konuşmaya devam eder.
Aylin: Hani bugün "bana sırtını döndün...yine" dedin ya.
-Kollarının arasındaki Aylin'e bakar.
Hakan: Şu anda da sırtın dönük hayatım.
Aylin: (siniri bozulur) Ya Hakan ciddi bir şey konuşuyoruz şurda.
Hakan: Tamam tamam.
Aylin: Ben seni hep yalnız bıraktım di mi? Sen hep bizim için tek başına mücadele verdin... Bebeğimizi kaybettik, sanki tek benim acımmış gibi davrandım. Cihan'ı kaybettik, ben bastım gittim. Yalnız bıraktım seni.
Hakan: (derin bir nefes alır) Yalnız bırakmadın desem yalan söylemiş olurum... Ama senin de acıyla başa çıkma yöntemin bu Aylin. Sadece bana özel değil ki bu durum. Canın yandığında herkesden kendini soyutlayıp yalnız başına çözmeye çalışıyorsun, bu yaşına kadar her şeyle tek başına mücadele etmek zorunda kalmışsın çünkü. Ki bu da bunun doğru olan olduğunu sanmana sebep olmuş. Senden tek ricam artık bunu aşman. Evet çok güçlü bir kadınsın ve ben bu gücüne hayranım. Ama sen de insansın Aylin, hiçbir yükü tek başına kaldırmak zorunda değilsin. Şu anda da olduğu gibi sırtını her zaman bana yaslayabilirsin. Saklama kendini benden... Bana sığın, birlikte iyileşelim... Ben burdayım sevgilim... Sen de ol!
-Aylin Hakan'ın kolları arasından çıkar, Hakan'a döner ve yatakta oturur pozisyona gelir. Gözyaşlarını siler.
Aylin: Hakan senden bir şey isteyebilir miyim?
-Hakan da doğrulur.
Hakan: Bak şimdi. Az önce ne konuştuk biz? Ne istersen.
Aylin: (masumca) Bana sarılır mısın?
-Hakan Aylin'den gelen istekle tebessüm eder.
Hakan: Gel buraya...
-Aylin'i kollarının arasına alıp sarmalar. Aylin de başını Hakan'ın omzuna gömüp ağlamaya başlar.
Hakan: Ağla bitanem ağla, benim yanımda ağla ki acını hafifletebileyim.
-Aylin artık kendini tutmuyor ve hıçkırarak ağlıyordur.
Bir süre Hakanın omzunda ağladıktan sonra kendini geri çeker. Hakan gözyaşlarını siler Aylin'in.
Hakan: Şimdi nasıl hissediyorsun?
Aylin: Çok iyi, çok iyi geldi... Zaten sen bana hep çok iyi geliyorsun.
-Hakan Aylin'in ellerini tutar.
Hakan: Bundan sonra yanında olmama izin vereceksin tamam mı? Kabuğuna çekilmek yok. Bunu ilk buluşmamızda sen söylemiştin bana hatırlıyorsun di mi?
-Aylin sadece başını sallamakla yetinir. Ve bakışlarını Hakan'ın dudaklarına indirir.
Aylin: Ben daha da iyi hissetmek istiyorum.
-Hakan'ın konuşmasına izin vermeden yakasından tutup kendine çekerek öpmeye başlar. Hakan da bunu bekliyormuş gibi hemen karşılık verir. Az önce yaşadıkları anın duygu yoğunluğuyla birlikte öpüşmeleri gittikçe tutkulu bi boyuta ulaşır. Hakan'ın eli Aylin'in pijamasının düğmelerine gider ve teker teker açmaya başlar. Öpüşmeye devam ederken pijamanın üstünü omzundan sıyırıp yere atar. Ve Aylin'i belinden tutup yavaşça yatağa yatırır, Kendisi de üstüne uzanır. Bir süre sonra yavaşça dudaklarını ayırırlar. Nefes nefes kalmışlardır. Hakan kendi üstündeki tişörtü de çıkartıp odanın bir köşesine fırlatır ve kafasını Aylin'in boynuna gömer. Aylin'in elleri de Hakan'ın saçlarında dolaşıyordur. Hakan Aylin'in boynuyla ilgilenirken yanağında bir ıslaklık hissetmesiyle birlikte kafasını kaldırır. Aylin'in yüzünü pencereden içeri sızan ayın ışığı aydınlatıyordur. Aylin'in ağladığını görür. Parmaklarıyla gözyaşlarını siler ve gözyaşlarından usulca öper.
Hakan: Aylin, neden ağlıyorsun?
Aylin: Bugün o sahil kenarında, senden ayrılmanın ihtimali bile o kadar canımı yaktı ki...
Hakan: Ya ben? kalbimi keskin bi bıçakla deştiler sanki. Hani dedin ya "ben çeker giderim" diye. İşte onu yapacağına beni çek vur... Emin ol daha az yanar canım.
Nasıl yaparsın bunu, senden vazgeçmemi nasıl istersin benden?
Aylin: Senin için sevgilim...
Hakan: Eğer benim için bir şey yapmak istiyorsan beni senden mahrum bırakma yeter. Çok fazla ayrı kalmadık mı zaten? Artık bitsin bu hasret.
Aylin: (fısıltıyla) Bitsin.
-Aylin Hakan'ı ensesinden tutar ve kendine çekip öpmeye başlar. Öpüşmeleri giderek derinleşirken Hakan'ın elleri Aylin'in bedeninde gezmeye başlar ve ardından ellerinin yerini dudakları alır. İkisinin de üstünde tek bi parça kalmayıncaya kadar üstlerindekileri teker teker çıkarırlar. Hakan Aylin'le ellerini birbirlerine kenetler ve bir bütün olurlar...
Bu gece sadece bedenleri değil, ruhları da çırılçıplaktır birbirleri karşısında.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayhak Evreni
Fanfiction"...Onlar bilmiyor, kimse bilmiyor.. Beni bu şehirden bir tek sen kovabilirsin!" "Sanki bu şehir çok umrumda... Senin olmadığın yerde benim ne işim var?"