acısı kalır, anıları gider... (part3)

167 8 2
                                    

"Öyle hemen bitecek, unutulacak bir şey değil... Seni çok sevdim."

-Sabah olduğunda doktor Hakan'ı muayene etmiş ve taburcu olabileceğini söylemiştir. Aylin Hakan'ın eşyalarını topluyor, Hakan da gömleğini giymeye çalışıyordur. Kolunu geçirmeye çalışırken canı acır.
Hakan: Ah...
Aylin: Ya Hakan neden benden yardım istemiyorsun ki? Gel buraya.
-Aylin gömleği Hakan'ın kolundan geçirir ve iliklemeye başlar. Dikkatlice iliklerken birden kafasını kaldırmasıyla Hakan'la gözgöze gelirler. Aylin kendine engel olamaz ve Hakan'a yaklaşmaya başlar. Tam öpeceği sırada Hakan geri çekilir.
Hakan: Tamam gerisini ben hallederim.
-Aylin biraz afallasa da kendine gelir ve eşyaları toplamaya devam eder. Hakan da o sırada üstüne giyinmiştir.
Aylin: Hadi artık evimize gidelim.
Hakan: (kaşlarını çatar) Evimize?
Aylin: İkimizin evine Hakan. Aslında benim evim ama sen bana taşındın, artık birlikte yaşıyoruz.
Hakan: Eski ev peki?
Aylin: O duruyor hâlâ.
Hakan: O zaman oraya gideyim ben.
Aylin: Gideyim derken?... Tek başına mı?
Hakan: Evet ne var? (imalı) Bunca zaman olduğu gibi.
Aylin: Hakan saçmalama! Başından darbe aldın, ya başın dönüp düşersen.
Hakan: Bir şey olmaz bana.
-Ayağa kalkar ama başı döner, Aylin'e tutunur. Aylin Hakan'ı geri oturtur.
Aylin: Tabi canım bir şey olmaz sana (!) Hem pansuman yapılması lazım, ilaçların var. Tamam beni istemiyorsun anladım, bari bizim çocuklardan birinden rica edeyim. Ama tek başına olmaz.
-Hakan Aylin'i ikna edemeyeceğini anlar ve kabul eder.
Hakan: İyi tamam sen gel bari, ama hiç Arda'yla Emre'yi çekecek durumda değilim de ondan. Yanlış anlama.
Aylin: Of tamam tamam, hadi gel çıkalım artık şurdan.
...
-Aylin'le Hakan eve gelmişlerdir. Aylin çantasından anahtarı çıkartıp kapıyı açar.
Hakan: (şaşırır) Sen de anahtar mı var hâlâ?... Pardon daha alışamadım şu anda seninle birlikte olduğumuz gerçeğine.
Aylin: Ben bu anahtarı 7 yıl önce taktım anahtarlığıma ve bir daha da hiç çıkartmadım... Gitsem bile...
Çünkü bir gün mutlaka geri döneceğimi biliyordum.
-Hakan Aylin'in sözlerinden etkilenmiştir ama çaktırmaz.
Hakan: Hadi geçelim kapıda kaldık.
-Aylin Hakan'ın koluna girer ve birlikte içeri geçerler, Aylin Hakan'ı koltuğa oturtur.
Aylin: Sen otur burda, ben bir elimi yüzümü yıkayıp geliyorum.
-Aylin tam gidecekken;
Hakan: Şey, Aylin...
Aylin: Yine banyonun yerini tarif et de bu sefer gerçekten çekip vurayım seni.
Hakan: Yok ya onu demeyecektim... Ayrıca çeker vururum ne Aylin? Bana silah doğrultacak hâlin yok herhalde?
Aylin: Tamam tamam korkma... O bi kere olur. (gider)
Hakan: (korkuyla) Bi kere mi olur dedi o?... (güler) Yok canım yapmamıştır... (ciddileşir) Yapmış mıdır yoksa?
-Aylin banyoya doğru giderken yerde duran siyah çöp poşetine ayağı takılır.
Aylin: Ah..
Hakan: Aylin.
-Hemen kalkıp Aylin'in yanına gelir.
Aylin: Hakan Allah aşkına çöp burda mı durur? (biraz düşünür) Gerçi sen bu eve kaç aydır gelmiyorsun, çöp olsa kokardı. Ne var ki bunun içinde?
-Aylin tam poşeti açacakken Hakan durdurur.
Hakan: Dur açma!
Aylin: Neden, sen hatırlıyor musun ki içinde ne olduğunu?
Hakan: Hayır ama bir his, tuhaf bir his...
Aylin: Değerli bir şey olacak hâli yok ya çöp poşetinde?
-Aylin poşeti açar ve içine bakmaya başlar.
Aylin: (kaşlarını çatar) Bunlar ne ya, fotoğraf mı?
-Aylin fotoğraflardan birini eline almasıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Fotoğraf Aylin'le Hakan'ın düğün fotoğrafıdır.
Aylin: (üzgün) Değerli bir şeymiş... Çöpe atılacak kadar değerli hem de...
Hakan: (mahçup) Aylin, ben...
-Aylin gözyaşlarını tutmaya çalışır. Fotoğrafı tekrar poşete koyar.
Aylin: Neyse ben elimi yıkayım sonra da sana yiyecek bir şeyler hazırlayım, ilaç saatin geliyor. Sen de bunu ait olduğu yere... çöpe atarsın artık.
Hakan: Aylin.
-Aylin banyoya girer ve kapıyı Hakan'ın yüzüne kapatır. Ağlama sesini bastırsın diye musluğu açar. Az önce gördüğü manzara çok ağrına gitmiştir.
-Hakan poşetten bir fotoğraf alır. Bunları çöpe atacak kadar nolmuş olabilirdi ki?... Birden başına keskin bir ağrı girer.
''git evlen o adamla Aylin, git evlen..."
"bana gelme artık bundan sonra, gelmiş gibi de yapma..."
-Hakan elini başına götürür. Bunlar neydi şimdi? Hayal miydi, hatıra mıydı? Her şey o kadar bulanıktı ki, aklındaki yankılanan bu iki cümleyi anlamlandıramıyordu. Bildiği tek bir şey vardı; o da bu fotoğrafların yeri burası değildi.
....
-Aylin sakinleşip banyodan çıkmış ve mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlamaya koyulmuştur.
Hakan da mutfağın kapısına yaslanmış, Aylin'i izliyordur.
"Allah'ın bildiğini senden mi saklayacağım? Ben seni izlemeyi hep çok sevdim..."
-Hakan'ın aklında bu cümle yankılanır. Bu onun iç sesi miydi? Yoksa bir anı mı? Zihninde her şey o kadar bulanıktır ki. Neyin gerçek, neyin hayal olduğunu ayırt edemez. Biraz daha Aylin'i izledikten sonra salona geri gider.
...
-Bir süre sonra Aylin elinde tepsiyle salona girer ve koltukta uyuyakalmış Hakan'ı görür. Tepsiyi masaya bırakır ve usulca yanına yaklaşır. Uyandırmadan Hakan'ı izler ve saçlarını okşar.
Bir süre sonra Hakan hareketlenmeye başlar ve gözlerini açar.
Hakan: (uykulu) Aylin.
Aylin: Hadi kalk bakalım uykucu, sana bir şeyler hazırladım. Önce onları ye sonra da ilaçları içersin.
Aylin: Sen yemeyecek misin?
Hakan: Ben hazırlarken atıştırdım bir şeyler. Hadi sen ye soğutma.
-Hakan Aylin'in hazırladıkları yemeye başlar.
Aylin: (imalı) Eee çöpleri naptın?
Hakan: Hallettim... Ait oldukları yerdeler.
Aylin: (üzgün) İyi bari...
-Aylin kafasının çevirmesiyle konsolun üstündeki düğün fotoğraflarını görür, şaşkınlıktan gözleri büyür. Hakan'a döner ve gülümser.
Aylin: Hakan, bunlar...
Hakan: Özür dilerim... Onları ne zaman, neden attığımı hatırlamıyorum. Ama her ne olursa olsun böyle bir saygısızlığı yapmamam gerekirdi. Sonuçta onlar bizim anılarımız.
Aylin: Anılarımız?... Senin unuttuğun anılar.
Hakan: Hayır Aylin, ben o fotoğraflardaki bizi çok net hatırlıyorum. Öyle hemen bitecek, unutulacak gibi bir şey değil...
Aylin:Seni çok sevdim...
-Hakan anlamaz gözlerle Aylin'e bakar.
Hakan: Öyle demiştin yani, benim için çektiğin videoda.
Hakan: Öyle çünkü... Yani öyleydi, o zamanlar.
Aylin: Peki ya şimdi?
Hakan: Bilmiyorum Aylin, zihnimde her şey bir sis bulutun ardında gibi sanki.
Evet hafızamda bi Aylin var, ama 4 yıl önceki Aylin. Şu an karşımda gördüğüm Aylin, benim hatırladığım Aylin'den o kadar farklı ki.
Aylin: (kaşlarını çatar) Ne gibi?
Hakan: Değişmişsin, olgunlaşmışsın... Daha sakinsin mesela, daha sabırlısın. Eski Aylin olsa benim ettiğim laflardan sonra daha hastaneden çıkmadan bırakıp gitmişti beni.
Aylin: Ben sana bir söz verdim Hakan. Belki sen hatırlamıyorsun ama "Bu sefer temelli geldim ve seni bırakmıcam." dedim. Benim senden başka gidecek yerim yok ki... Baksana yıllar sonra dönüp dolaşıp yine sana geldim. Sen de bana gelmek de çok gecikme olur mu?
Hakan: Denerim... Yani hatırlamayı.
-Aylin Hakan'ın elini tutar.
Aylin: Ben sana yardımcı olucam merak etme.
-Hakan Aylin'in eline bakar. Aylin farkeder ve elini çeker.
Aylin: Pardon, alışkanlık işte.
-Bir süre ikisi de öylece kaldıktan sonra sessizliği bozan Aylin'in hapşırığı olur.
Aylin: Hapşu...
Hakan: Çok yaşa, iyi yaşa, benimle-...
Aylin: (gözleri parlar) Hakan hatırlıyorsun... (duraksar) Bi dakika bu kısmı zaten hatırlıyordun sen. Of valla beynim yandı artık Hakan, senin kafanı yerine getirecem derken benimki gidecek bu gidişle.
-İkisi de gülmeye başlar.
Aylin: Hadi yemeğini soğutma sen.
Hakan: Güzel olmuş, eline sağlık.
Aylin: Afiyet olsun.
....
Akşam olmuştur, Aylin mutfakta bulaşıkları hallediyordur. Hakan da oturmaktan sıkılmış, ayağa kalkıp etrafı incelemeye başlar. Evi en son hatırladığı hâline göre biraz değişmiştir. Etrafa bakınırken yerdeki bi kağıt dikkatini çeker, kağıdı eline alır. Bu Aylin'in veda mektubudur. Poşetteki fotoğrafları çıkartırken düşmüştür. Hakan'ın kaşları çatılır. Yumuşamaya başlayan kalbi, gördüğü mektupla tekrar katılaşmıştır.
Hakan: (sinirli) Keşke beni terkedişini de unutabilseydim Aylin...
-Aylin elinde bir bardak su ve ilaç poşetiyle salona gelir. Hakan, Aylin'in gelmesiyle mektubu hızlıca cebine koyar.
Aylin: Aa sen niye ayaktasın? Geç bakalım şöyle.
-Hakan'ın kanepeye oturtur ve kendi de yanına oturur.
Hakan: Şu ilaçlarına al, sonra da biraz dinlenirsin.
-Hakan ilaçlarını içer.
Hakan: (soğuk bir tonda) Sağ ol.
-Aylin, Hakan'ın yüzünden bir tuhaflık olduğunu anlar.
Aylin: Bir şey mi oldu? Suratın bir tuhaf.
Hakan: Yoo iyiyim Aylin, tabi hafızası yerinde olmayan bir adam ne kadar iyi olabilirse...
Aylin: Hatırlayacaksın merak etme.
-Hakan'ın bakışları, Aylin'in şefkat dolu bakışlarının aksine soğuk ve mesafelidir. Bir süre sessizce durduktan sonra Aylin lafa girer.
Aylin: Hakan böyle olmadı hiç ya.
Hakan: Ne olmadı?
Aylin: Doktor, patlamadan 1 saat önce nasıl bir hayatı varsa ona devam etsin demişti. Keşke evimize gitseydik.
Hakan: (kaşlarını çatar) Ben evimdeyim zaten.
Aylin: Orası öyle de, ama sonuçta orda o kadar anımız var. Gitseydik belki hatırlamana yardımcı olurdu.
Hakan: Burda da bir sürü anımız var Aylin.
Aylin: Onları zaten hatırlıyorsun Hakan.
-Hakan elindeki bardağı sert bir şekilde masaya bırakır.
Hakan: Evet hatırlıyorum... Bu evde ikimize ait hatırladığım en son şey de ne biliyor musun?
-Ses tonu gittikçe sertleşiyordur. Cebinden az önce koyduğu mektubu çıkartır ve yanında oturan Aylin'in kucağına fırlatır.
Hakan: Beni terkedişin... Tam burda oturuyordum bu mektubu okurken. Her bir cümlesi hâlâ mıh gibi aklımda.
-Aylin'in gözleri dolmuştur.
Aylin: Hakan...
Hakan: (gözü dolu) Yolda gelirken bi çiçekçi görmüştüm. O sıralar da senin moralin bozuktu malûm Cihan... (gözyaşını siler) Biraz olsun yüzün gülsün diye senin sevdiğin gibi karışık buket yaptırmıştım... Hani sen bir türlü en sevdiğin çiçeğe karar veremezdin ya...
-Aylin gözyaşları içinde dinliyordur Hakan'ı.
Hakan: Hepsinden azar azar koydurmuştum işte sen mutlu ol diye. Sonra eve geldim, "Aylin" diye seslendim... Baktım ses yok. Odaya girdim, dolapta kıyafetlerin yok...
Sonra masaya baktım bi mektup...
(derin bir nefes alır) Tam burda oturuyordum biliyor musun?
Hayatımın orta yerinden kırıldığı ve bi daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı gerçeği ile burada yüzleştim ben... Burda kaç saat oturdum, o mektubu kaç kez okudum? Hatırlamıyorum... Ama ne kadar okursam okuyayım sonu değişmedi.
"Müsadenle... Hoşçakal..."
Benim yere göğe sığdıramadığım kadın, beni iki kelimeye sığdırmıştı.
-Aylin gözyaşlarını siler ve ayaklanır.
Aylin: Tamam yeter, ben çok sıkıldım bunları konuşmaktan.
-Hakan da ayağa kalkar ve Aylin'in kolunu tutar.
Aylin: Hakan bırak kolumu!
Hakan: Noldu, duymak ağır mı geldi ha? Daha sen duymaya katlanamıyorsun ama ben bunların hepsini yaşadım Aylin. Üstelik sen yaşattın!... İki gündür "bizi hatırla" deyip durmuyor muydun? Al sana benim hatırladığım biz... Hoşuna gitmedi mi yoksa?
Aylin: Hakan yeter artık, kendine gel!
Hakan: Sen niye geri döndün ki Aylin, İzmir'de her şey istediğin gibi gitmedi mi?... Yoksa orda da mı birini bırakıp geldin?
-Aylin duyduğu şeyle kolunu hızla çeker ve Hakan'a sert bir tokat atar. Hakan neye uğradığını şaşırır.
Aylin: (bağırır) Hiç bi bok bildiğin yok senin. Ben İzmir'e gittiğimde ne kadar acı çektim bilmiyorsun... Sen sürekli rüyama giriyorsun diye bir gece bile ilaç almadan uyuyamadığımı bilmiyorsun.
Hakan: Gitmeseydin o zaman.
Aylin: Kalacak gücüm yoktu...
Hakan: Benim de seni hatırlayacak gücüm yok o zaman, kusura bakma.
-Aylin Hakan'ı göğsünden iter.
Aylin: Bana bak ya bana, gözlerime bak Hakan! Ben senin sevdiğin kadınım... Bunu da mı hatırlamıyorsun?
-Hakan, Aylin'i onu iten kollarından tutar ve burun buruna gelirler. İkisi de bir nefes kadar yakınlardır birbirlerine.
Hakan:Ben seni sevdiğimi unutmadım ki zaten Aylin... Ben seni affettiğimi unuttum sadece!
Aylin: Ha beni sevdiğini hatırlıyorsun yani, burdan bakınca hiç öyle durmuyor ama... İnsan sevdiğine böyle mi yapar?
Hakan: (güler) Doğru insan sevdiğine senin yaptığını yapar di mi? Piç gibi ortada bırakıp gider.
Aylin: Kimsin sen ya? Ben karşımda duran bu adamı tanımıyorum, kusura bakma.
Hakan: Hayret, hâlbuki senin eserin.
Aylin: (bağırır) Yeter ya yeter! Ben iki gündür etrafinda pervana oluyorum, senin şu tavrına bak... Nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun? (daha sakin bir sesle) Yaa sen bana nasıl kıyıyorsun Hakan?
-Aylin kolunu yavaşca çeker ve masanın üzerinde duran çantasını alır.
Hakan: (şaşkın) Noldu, pes mi ediyorsun?
-Aylin derin bir nefes alır.
Aylin: Bak ben senin için her şeyi yaparım, herkesi karşıma alırım... Ama sana gücüm yetmez benim...
En iyisi ben gidiyim, seni rahat bırakayım, bi kafanı topla... Yoksa bu şekilde her şeyi geri dönülmez bir yola sokucaz.
-Aylin gitmek için kapıya doğru yönelir.
Hakan: Git Aylin git, zaten alışkınsın sen gitmelere...
.....
Devam edecek...

Ayhak EvreniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin