KARŞILAŞMA

72 20 7
                                    

Şimdi ki zaman


Hilal elinde bir piknik sepetiyle binadan çıktı. Eteğini eliyle toplayarak düşmemeye çalışıyordu. Binadan çıkar çıkmaz gözleri arkadaşını aradı. Tam da oradaydı. Büyük bir ağaca bağlanmış salıncakta çekingen bir şekilde oturuyordu. Genelde böyleydi zaten Derya. Çekingen, kalbi temiz ve güvenilirdi. En önemlisi de Hilal ve Derya, yan yana geldiğin de küçük bir çocuk gibi enerjik olabiliyorlardı.


Derya, uzun süredir en yakın arkadaşıydı Hilal'in. Birbirlerine her dertlerini anlatırlar, birbirlerinden sır saklamazlardı. Olur ya kimileri yüzün gülerken içindeki yangınları görecek kadar iyi tanır seni. Hilal için de Derya öyleydi. Hilal Deryayı tanıyabilecek kadar nasipliydi. Biliyordu ki herkesin hayatına bir Derya girmiyordu.


Çok yakın arkadaş olmalarına rağmen evleri uzak olduğu için buluşamıyorlardı. Tek sebep evlerinin uzak olması değildi elbet. Derya'nın babası çok kuralcı ve disiplinli bir insandı. Bu nedenler birleşince de senede en fazla bir ya da iki kez yüzlerini görebiliyorlardı. Ama Hilal, artık Deryanın yaşadığı mahalleye taşındığı için görüşmelerinde herhangi bir engel kalmamıştı.


Bugün de Deryanın yoğun ısrarları sonucunda piknik yapma kararı vermişlerdi. Piknik konusunda Hilal tamamen Deryanın rehberliğine uyacaktı.

İki arkadaş samimi bir selamlamadan sonra


-Sonunda ayarladık çok şükür, biz buluşana kadar yüzümde kırışıklıklar çıktı bile

-Yok yok hala güzel ve gençsiniz Hilal Hanım

Ellerinde ikişer poşet, tepelerinde güneşle yavaş yavaş ilerliyorlardı. Hilal,

-Bu poşetlerle konuşamıyorum nefes nefese kaldım,

Dedi. Derya da nefes nefese kalmasına rağmen sesli bir şekilde kıkırdadı.

-O zaman biraz oturalım. Şuradaki bank iyi gibi. Şu an bende yorulduğumu hissediyorum Hilal. Kollarım kopuyor cidden.


Derya'nın bu teklifi üzerine, Hilal hafifçe kafa salladı ve yönünü parkın hemen karşısında genelde annelerin çocuklarını izlemek için oturduğu banka yöneltti. İki arkadaş banka oturdukların da bitkin bir şekilde sırtlarını banka dayadı ve derin bir nefes aldılar. Aslın da geldikleri yol uzak değildi ama hem yokuşun hem de ellerindeki poşetlerin ağırlığı, onların bu derece yorulmasın da en büyük etkendi.

Hilal nefesini düzene sokunca kapalı gözlerini aralayarak bir süre etrafı seyretti. Çocukların koşuşturmasını hatta bir oyuncak için girdikleri ağız dalaşını bile dinledi. Lakin Hilali bu birkaç dakikalık dalgınlıktan kurtaran şey Derya'nın daha uzaklara daha derin bakışlar atmasıydı.

Arkadaşının bu halini çok iyi bilirdi Hilal. İçin de yaşanan bir şeyler derinden derine yiyip bitiriyordu arkadaşını. Bu koca dünya da bir teselli arar gibiydi bakışları. Hilal,


-Anlatmak ister misin?

Arkadaşını ucu bucağı belirsiz kuyudan çıkarmak istercesine konuştu, çünkü gittikçe daha derine batacağını biliyordu,

Derya bu soruyu bekliyor gibiydi. Ama ne kelimeleri saçıldığı yerden toparlanmıştı ne düşünceleri. O da bir yerden başlamaya karar verdi. Herhangi bir yerden.

-Okulu bıraksam mı Hilal.

Hilal'in bu kelimeleri duymasıyla beraber kaşları çatıldı.

-Tam olarak neyden bahsediyorsun sen Derya. Ne dediğin farkında mısın? Sen ve tıpı bırakmak. Onca çilene rağmen. Sen o tıpa devam edebilmek için babanın o sözlerine katlandın. Şimdi nereden çıktı bu saçma düşünce.

KALBİNURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin