AY ÇINARI SELAMLADIĞINDA

99 21 57
                                    

Haykıramadığınız, dünyadan sakladığınız bazı şeyler vardır. Yaşadıklarınızı sadece sizin ve Allah'ın bildiği anlardır onlar. Kalbinizin yandığı, geriye sadece kızgın küller bıraktığı anlar... Öyle anlar vardır ki gözleriniz de ki yaşlar bile ruhunun sızılarına kulağını kapatarak akmaz. İşte öyle anlar vardır.

.   .    .

Genç kız refleks olarak gözleri kapalı bir şekilde beklerken, karşısın da ki adamın ani yaptığı hareketin durmasıyla gözlerini açtı. Ama beklenmedik bir şekilde önünde sadece hafif kıvırcık saçlı adam değil aynı zaman da siyah dağınık saçlara sahip bir adam daha duruyordu. İlk defa gördüğü adam hemen hemen aynı boylarda olduğu oğlanın havada, Hilale vurmak üzere kalkan elini tutmuş ve geri çekmesi için Bartu'yu hafifçe geriye itmişti.

Sinirden burnundan soluyan çocuk böyle bir tepkinin ardından bir kaç şey mırıldanıp, siyah saçlı çocuğa sert bir bakış atıp arkasını dönüp gitti. Hilal hayatın da hiç bu kadar bilinmezliğin için de hissetmemişti kendini. Daha yeni tam olarak ne olmuştu?

Şu an düşünse tartışmaya açık o kadar çok konu vardı ki. Ama şu anda bu bakışlar üzerindeyken hiç düşünmenin yeri ve zamanı değildi. Hemen buradan uzaklaşmak için bir şey bulması gerekirdi. Şu an kahverengi saçlı çocuk gitmiş yerine siyah saçlı meraklı bakışlar atan sert mizaçlı bir çocuk gelmişti. İçin de garip bir ürperti oluştu genç kızın. Büyük ihtimalle dik duruşu ve korkutucu denebilecek kadar sert yüz mimikleri bir kere daha buz kesilmesine neden olmuştu genç kızın. Bunların hepsi deliydi. Adamın gözlerine çok dikkatli bakmasa da, gözlerinin ela olduğunu tahmin ediyordu. Ama elanın garip bir tonu...

Bir kaç dakika böylece kendini toparlamaya çalıştıktan sonra, Hilal bir şekilde sakinlemiş ve kırıklı ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. Eğer buradan hemen gitmezse şura da bayılıp kalabilirdi. Gayet sakin bir hayatı olan bu kız için yaşadığı olaylar çok fazlaydı. Eve gidip kafasını toparlamaya çalışacaktı. Bu adamların ona bu kadar sert davranma sebebi babası mıydı? Ya da babasının nasıl bir işin içine girdiği sorusu daha yerin de bir soru olurdu.

-" Teşekkür ederim ama hava kararıyor benim gitmem gerek. İyi günler."

Karşısın da bir arabaya yaslamış şekilde duran adam, düşünüyormuş gibi takılı kaldığı noktadan kıza çevirdi bakışlarını. Bakışlarıyla bir tür soru yöneltiyordu kıza.

-"Bir açıklama yapman gerekmez mi?"

-"Ne gibi bir açıklama bekliyorsunuz benden. Dediğiniz hiç bir şeyden anlamıyorum."

-" Bartu'yu ilk defa bu kadar sinirli görüyorum. Bir kadına el kaldıracak kadar ne söylediğini merak ediyorum ve bunun açıklamasını istemek  arkadaşı olarak hakkım değil mi? ."

-"Ben de bilmiyorum. Bence arkadaşınıza sorsanız daha iyi olur."

Hilal bunu söyler söylemez adamın cevabını beklemeden arkasını dönüp yürümeye başladı. Bir kaç adım attıktan sonra bir elin onu geri çekmesiyle hızla kendine çekti kolunu. Gerçekten bu adam ne yapıyordu. Bir kıza izinsiz dokunmak oluyordu bu. Adamdan bir adım daha uzaklaşarak kızgın bakışlarını ona yöneltti. Genç adam çok beklemeden söze girdi.

-"Ortada ne dönüyor anlamadım ama en basit soruyla başlayacağım. Neden geldin diye sormadan önce neden tek geldin diye soracağım. Buralar herkesin görebildiği gibi pek tekin yerler değil. Bir kızın böyle bir hurdalıkta ne işi olabilir ki? Eğer işi varsa da ne bileyim tek gelmez diye tahmin ediyorum. En kötüsü babasıyla falan gelir."

Adam sesindeki tehditkar tonu koruyarak, tek kaşını kaldırmış şekilde bir cevap bekliyordu. Bir nevi haklıydı ama sonuçta kız, hurda sormak için gelmemişti ya. Baba kelimesini duyunca içi ne kadar sızlasa da bu adama bir cevap vermeliydi.

-"Babam gelemez."

-"Hangi baba kızını böyle tekin olmayan yerlere gönderi ki, babanızda baya umursamaz bir insan galiba."

Adamın son kelimeleriyle, Hilalin sabır çizgisi çoktan aşmıştı. Kim oluyordu ki babasına umursamaz diyebiliyordu. Şuan kalbinin bir tarafı sessizce ağlarken diğer tarafı karşısında duran adamın kafasına taşlar fırlatmak istiyordu. Şu yanında ki demir parçası bence kafasına atmak için gayet iyi bir seçim olurdu. Ama o hiç bir şey demedi. Çünkü bulunduğu yer ve durum kendince çok tehlikeliydi. Yaptığı ya da söylediği bir sözün bedelini canıyla bile ödeyebilirdi. Bunu düşünme sebebi ise hiç bir şey dememesine rağmen ilk başta üzerine kükreyen Bartu denen adamdı. Ciğerlerine derin bir nefes çekerek takma bir gülümseme takındı. İnsan olan bu gülümsemede ki acıyı fark ederdi yada en azından bu gülümsemenin garipliğini anlaması gerekirdi. Gözlerini yerden kaldırarak konuştu.

-"iyi günler."

Diyeceği tek şey buydu. Daha ne diyebilirdi ki. Bu her şeyden habersiz adam hiç bir şeyin sorumlusu değildi sonuçta. Eğer babasının öldüğünü bilse o da böyle konuşmazdı. Hatta onu bir nevi Bartu denen adamdan korumuştu da denebilirdi ama o buna rağmen içindeki sinir dolu cümlelere engel olamamaktan korkuyordu. Genç kız, kafasını kurcalayan onca düşünceyle arkasını dönerek hızlı adımlarla hurdalıktan çıktı. Artık bu bilinmezliğin içinden çıkmak istiyordu, bedeni ve ruhu yorulmuştu. Evet, bu günü anlatan cümleydi bu Hilal için. Bedeni ve ruhu yorulmuştu. Bu sefer arkasında durduran ya da seslenen kimse yoktu. Sadece yürüyor ve Meryem teyzenin anlattığı yollardan geçiyordu. Aklını bulandıran onca sorunun cabası, şiddetli bir baş ağrısı girmişti şimdi de başına. Kafasının ağrısıyla evine kadar yürüdü. Lakin bu gün aklında soru işaretleri olan tek kişi Hilal değildi, arkasına bıraktığı Yiğit'in de aklın da anlamsız pek çok soru birikmişti. İkisi de aynı şekilde, boş duvara bakarak bu gün yaşadıklarını düşünüyorlardı. Ama ikisinin düşüncelerinin ortak bir özelliği vardı. Bu iki insanın da aklında ki bütün düşünceler, bir gülümsemenin  çevresinde dolanıyordu. Hilal için babasının gülümsemesi. Yiğit için ise genç kızın gitmeden önce attığı o acı yüklü gülümseme...


Bir bölüm daha bitti🙃 peki bölüm hakkında görüşleriniz neler? Umarım beğenmişsinizdir. Yiğit şu an biraz acımasız gibi gözüküyor ama bakalım diğer bölümlerde neler olacak?

Bu arada arifeniz mübarek olsun. ✨✨✨

KALBİNURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin