HUZURLU BİR UYKU

41 5 18
                                    

Bir varmış bir yokmuş. Murat için her şey bir masalın alışıldık bu girişinden ibaretti. Çünkü onun için her şey bir anda varken bir anda yok olmuştu. Babasının gölgesi, annesinin güven veren dizleri, parlak öğrenci hayatı, iyi gün dostu arkadaşları ve yenilmez sandığı hayatı... Hepsi bir an vardı ve öyle bir an geldi ki hepsi yok oldu.

Güzel bir rüyadan ya da süslü bir masaldan ibaret hale gelmişti Murat için hayat. Ve kitabı kapattığın da gerçek hayatın acılarıyla yüzleşmek zorunda kalmıştı. Bunlardan ilki babasının ölümüydü mesela. O zamana kadar Murat çok uğraşırsa istediğini alabileceğini inanmıştı. Öğrencilikte böyleydi çünkü. Çalışırdın ve yapardın.

Ama babasının ölüm haberini sessiz kütüphanede aldığında hayatın hiç de öyle olmadığını anladı. Oysa o annesine kütüphanede olduğunu söyleyerek kapatmayı düşünmüştü telefonu ama öyle şeyler duydu ki hiç bir şey yapamadı. Birden koşarken buldu Murat kendini. Hastaneye doğru yenilmez sandığı bu vücuduyla koşuyordu. Gençliğin getirdiği coşkuyla, sorumluluğun getirdiği ağırlıkla ve en önemlisi bir babayı kaybetmenin hüznüyle koşuyordu. İlk defa o an anladı murat. Yenilmişti.

Bunca şeye rağmen o hayata tutunmayı seçti. Olduğu kişinin yenildiğini kabul ediyordu ve o haliyle yola devam edemezdi. O da yine sessiz bir gece de başka bir Murat olmaya karar verdi. O bundan sonra annesinin Muradı, babasının aslanı olacaktı. Kardeşlerin abisi ve evin sorumluluğunu sırtlanan kişi olacaktı. Bencillik ve hayat kaygısı o gün bedeninden sıyrılarak uzaklaştı.

Babasının bıraktığı emanetlere gözü gibi bakacağına dair kendine söz verdi ve hayatından kardeşleri hariç dünyalık her şeyi çıkardı. Onu unutan ve babasının cenazesinde bile onu yalnız bırakan arkadaşlarını, sadece derslere odaklandığı hayatını ve gençliğini geride bırakmaya karar verdi. O artık adam olmuştu. Onun sorumlulukları vardı ve ne olursa olsun güçlü olması gerekiyordu. O günden sonra duaların da kendi için sadece güç istedi. Bu imtihanı dayanabilmek için dimdik ayakta durabilmek için Allah'tan güç istedi. Geriye kalan bütün duaları hayatında olan üç kadın içindi.

Ve yaşanan bunca şeyden sonra sevdiklerine zarar verilmesine tahammüllü yoktu. Bu gün de öyle olmuştu. Daha sabah kardeşinin arkadaşı için kurulan akıl almaz oyunu bozmak için giderken, akşam hiç beklemediği şeyler duymuştu kulakları. Yorgun bedenini dinlemeden bir kavgaya daha girmeye hazırlandı yumrukları. Ama olaylar hiç de tahmin ettiği gibi ilerlememişti.
Tüm bu yaşananların arkasında daha başka şeyler yatıyordu. Daha gizem dolu ve herkesten saklanan gerçekler yatıyordu yaşananların ardın da.

Sabah namazına kadar bunu düşünmüştü. Hilal'in ona gerçeklerden bahsetmemesi daha da çok canını sıksa da kıyamıyordu kardeşine. Zaten kıyamdığı için kızıyordu ya. Kardeşinin hiç bir yükü tek başına kaldırmasını istemiyordu. Murat hallederdi. Murat babasının katilini kendi araştırı ve bulmaya çalışırdı. Bu düşünceler kafasını kurcalarken zar zor yataktan kalktı ve eline telefonu aldı. Etrafına kısa bir bakış attığında ise diğerleri hala derin uykuların da ve tatlı rüyalarındaydı.

Bir çok bacağın ve elin hemen yanından geçtikten sonra üzerine ceketini alarak dışarıya çıktı. Gözleri ne kadar uyku dilenirse dilensin, o istese de ruhu uykuyu katiyen reddediyordu.

Dışarıya çıktığında ayaz bütün bedenine işledi. Kuş cıvıltıları ve yeni yeni doğan güneş ortama huzur katarken, soğuk ayaz uykusunun dağılmasına neden olmuştu. Bir ağacın dibinde, gökyüzünün siyahtan sarıya çalan dansını izlerken, bu derin düşünce girdabından çıkarak kararını vermişti.
Hilalle konuşmadan içi asla rahat etmeyecekti.

Telefonunu açarak mesajlar kısmına girdi ve uyanık olduğunu bildiği kardeşine mesaj attı.

-Hilal ben aşağıdayım. Bir kaç dakikalığına dışarıya çıkabilir misin?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KALBİNURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin