12

301 7 6
                                    

"Kızım..."

Bu babamın ya da annemin sesine benzemiyordu... Ellerim titremeye başladığında telefonu tutamadım ve yere düştü. Sandalyeye tutunduğumda kendime gelmek için nefes egzersizleri yapmaya çalıştım. Ama nafile çünkü şuan panik atak geçiriyordum. Elden ayaktan kesilmek üzereyken aklımda sadece o kelime yankılanıyordu: kızım... 

Ben bunları yaşarken telefondan bir erkek sesi gelmeye devam ediyordu. "Doğa kızım... Seni bulucam kızım. Annen benden seni saklamış olabilir ama ben seni bulucam! Az kaldı yakında ikimiz aile olucaz." Orta yaşlı birine benziyordu. 

Bir anda kendimi yerde buldum ve son hatırladığım şey ise. "Kızım yanına geliyorum!" diyen o adamın sesi oldu... Hayır madem yerimi biliyorsun da neden seni bulucam diyorsun? Şu durumda bile takıldığım şey içler acısı...

Gözlerimi sade ve şık bir genç kız odasında açtım. En çok istediğim şey genç kız odasıydı ama benim odam genç kız odasıyla uzaktan yakından alakası yoktu. Küçüklüğümdeki yatak ve üç kapaklı dolap, masam bana küçük geldiğin içinde oda takımımla alakasız bir masa ve kitaplık. Ama ben en azından kendime göre dizayn etmiştim. Evet annem ve babam ya da üvey annem ve babam mı demeliyim bilmiyorum ama çocuk büyütmeyi bilmedikleri kesin.

Yataktan kalktım ve oda da gezinmeye başladım. Oda bizim bir salon kadardı. Giyinme dolabım yoktu direk giyinme odam vardı. Ve gariptir ki hepsi de bedenime tam uyuyordu. Kendime özel bir banyo olması beni bir hayli şaşırttı. Bunların dışında büyük masam ve kitaplığım vardı. Yatağa en az bir 3 kişi rahat sığardı. 

Ben odayı incelemeye daldığım için telefonum yanımda mı yoksa değil mi bakmayı unuttum. Hemen ceplerimi kontrol ettim. Yok. Yatağın üstüne baktım, yok. "Allah kahretsin!" diye mırıldandım. Cama doğru yürüdüğümde camların aslında bir cam kapı olduğunu fark ettim. 

Fakir olduğumu heryer de göstermem peki...

Tam açıcakken arkamdan tanıdık bir adamın sesini duydum. "Demek uyandın güzel kızım." Arkamı döndüğümde müdürü görüceğimi düşünmemiştim. "Sen..." söyliyecek doğru kelimeleri bulmakta güçlük çekiyordum.

Bana doğru bir adım attığında bende aynı şekilde bir adım geri gittim. Bunun üzerine nefesini koyu verdi. "Sana herşeyi anlatıcam prensesim." Prensesim... Bu kelime bana hiç yabancı gelmiyordu. Hayır üvey babam bana hiç prensesim demezdi. 

"Herşeyi anlat dinliyorum!" Sesim çok soğuk çıkmıştı. Bu müdürün yani Volkan Yücer'in boğazını temizlemesine sebep oldu. "Sen doğduğunda annen doğumda ölmüştü. Ben seninle sadece 1 ay zaman geçirebildim ve sen daha sonra kaçırıldın. İsmin aslında Doğa değildi... Senin ismini annen le birlikte seçmişti. Güneşti ismin ve heryer de öyle geçiyordu ama kaçırıldıktan sonra ismin değişmiş ve ismini Doğa koymuşlar."

"Ben senin kaçırıldığını öğrendiğimde yıkıldım ve sonra bir çocuk evlat edindim ve o tahmin edersin ki Berk'ti. Berk'i evlat edinmek için yurtta geldiğimde seni gördüm ama ihtimal vermedim. Çünkü ismin Doğa idi ama benim kızımın ismi Güneş o olamaz diye düşündüm. Yıllar sonra odama geldiğinde emin oldum ve araştırdım. Sanırım araştırmalarımı Berk görmüş olabilir bilemiyorum. Sonra evet peşine adamı ben taktım çünkü sen olduğundan emin olmak istedim. Korkucağını hatta fark ediceğini bile düşünmedim."

"Panik atak geçirip bayılmadan önceki duyduğun ses ise bir korumama ayitti. Ona söylettim ki bir süre daha beni tanıma istedim çünkü nedenini bilmiyorum. Berk'i oğlum gibi sevdim aam sonra onun da geçmişini araştırınca şok oldum. Çünkü düşmanımın oğluymuş ve oğlunu bilerek yurda vermiş. İlk baş sinirlensem de sonra bilerek verdiğini fark ettiğimde ona biraz mesafeli davransam da ondan sevgimi eksik etmedim ama öğrendiklerim yüzünden eskisi gibi onu sevemiyordum ve ona karşı mesafe koymuştum aramıza." Bunları duymayı beklemiyordum. Hangi birine şaşıracağımı bilemedim. Gerçek adımın Güneş olduğuna mı şaşırayım yoksa diğerlerine mi? 

"Peki üvey annem ve babam neden gitti Onları da mı sen ayarladın." derin bir nefes aldı. "Hayır ben ayarlamadım ama sana bilmediğin bişey söyliycem. Bu aralar ne üvey annen arıyordu seni nede üzey baban. Onlar trafik kazası geçirip öldüler." Bu durum bende nedense bir duygusallık ya da ağlama isteği uyandırmadı. Hatta üzülmedim de! 

Bunları duymak bana iyi gelmemişti. Hayır annem ve babamın ölmesi değil diğer gerçekler. "Ben kendimi iyi-" ve dünyam karardı...




Yeni HayatWhere stories live. Discover now