YARIŞ

4 3 0
                                    

Ben kaskımı çıkartıp motordan indiğimde o da indi hatta kaskını çıkarıyordu. "Ne yapıyorsun sen!" diye sordum, korku ve kızgınlık içinde.
~

"Asıl sen ne yapıyorsun!? Ölmek mi istiyorsun!?" dedi Çağrı.

Ağzımı açtığım gibi tekrar kapattım. Gerçekten ölmek istiyor muyum?

"Neden takip ettin beni?"

"Nehir'i taekwondoya bıraktım, sonra sahile gittim. Seni motorun üstünde görünce şaşırdım, motorun olduğunu bilmiyordum... Ayrıca taekwondoya neden gitmedin?"

Birkaç saniye söylesem mi bilemedim ama sonra "Taekwondoyu seviyorum... Ama artık... Nereden bileyim... Sıkılmıyorum ama yeterli gelmiyor" dedim. Ne düşündüğümü bende tam olarak bilmiyordum. Sadece taekwondo yeterli gelmiyordu daha fazla dövüşmek istiyordum. Rakiplerimin daha iyi olmasını istiyordum. O sırada Çağrı anlamsız bir şekilde gülümsedi. Ama sonra yüz ifadesi düşer gibi oldu. Bir şey söylemek istiyordu ama tepkimden korkuyor gibiydi.
"Söyleyebilirsin." diyerek cesaret vermeye çalıştım.
"Yarışalım mı?" diye sordu, motorları gösterirken. Konuyu geçiştirmeye çalışıyordu. Olsundu.

Gülümseyerek motora bindim ve kaskımı taktım, çok uzun zamandır biriyle yarış yapmıyordum.

O da motora bindi ve kaskını takmadan önce tereddütle bana baktı. "İstersen sadece sürelim."
Aklıma az önceki olay geldi.
"İlerideki üst geçide kadar." dedim. Kaskını takınca aynı anda gaza yüklendik.

Yaklaşık 100 metreyi geçene kadar az bir farkla ben öndeydim. Ama birden yanımdan geçti. Ön tekerini de kaldırmış! Resmen öyle değil böyle olur diyor Gökçe! Bende gaza daha çok yüklendim, o sırada o da ön tekerini yere koydu. Bende gaza var gücümle asıldım ve öne geçtim. Gaz vermeyi biraz bırakıp ön tekerleği kaldırdım ve ayağı kalkıp oturduğum yerin biraz arkasındaki yere sol ayağımı koydum, sağ ayağımı da frenin olduğu yere, yani direksiyona, koydum. O sırada benim yaptığım hareketle o da bana yetişti. Sağ ayağımı, sol ayağımın yanına alıp gaza biraz daha yüklendim. Onu tekrar geçtim.

Ama artık doğru düzgün oturmam lazım. Ve motoru yavaşlatmam gerekiyor. Dikiz aynasından baktığımda aramızdaki mesafenin yaklaşık 70 metre olduğunu fark ettim. Üst geçide de 300 metreden az vardı.

Hemen motoru yavaşlattım ve ön tekerleği yavaşça yere indirdim.
Sonunda tekerlek yerle buluştuğunda oturur pozisyonuna geçtim ve tekrar var gücümle gaza yüklendim. Ama beni çoktan geçmişti. Yenmesin ya! En azından aramızdaki mesafe az. Bu adam ne ara oturdu motora!

Yarışın bitmesine az kaldığında aramanızdaki mesafede çok azdı. Ama yenildim. Üstüne üstlük, üst geçidin altına geldiğinde ön tekerleğini de kaldırdı. Sinirim bozulmuş bir şekilde motoru yan taraftaki benzinliğe sürdüm. Burası ıssız bir yerdi ama benzinliğin yanında küçük bir cafede vardı. İkimizde motoru kafenin önünde bıraktık. Ben kaskımı çıkartırken o gülüyordu.
"Nee? "
"Hiç... Sadece galibiyetimin tadını çıkartıyorum." dedi, ve cafeye girdi. Bende, ne kadar sinirlensemde, onun peşinden gittim.

İkimizde içecek söyledik. Ve Çağrı'nın yüzünde garip bir ifade vardı. Bir şey söylemek istemiyordu, ama inatla söylemiyordu.

"Söyleyecek misin artık?"
"Güzel yarıştı, sende çok hızlıydın."
"Evet biliyorum... Şimdi gerçekten ne olduğunu söyler misin?"
Yüzüme bakmaya devam ediyordu. Tam ağzımı tekrar açmıştım ki içecekler geldi.
"Benim... Bir tane spor kulübüm var."
"Ne!? Nerde? Nehir neden gitmiyor? Hangi dövüş sanatıyla ilgili..." derken, ne kadar fazla konuştuğumu fark ettim.
"Şey... Pardon."
Gülümsedi.
"Şehrin biraz üstünde kalıyor, köy gibi bir yerde. Nehir gitmiyor çünkü orada çok iyiler var Nehir onlarla maç
yapabilecek düzeyde değil. Son olaraksa..." derken, tereddütle bana baktı ve devam etti "Sokak dövüşü gibi bir şey. Adı, alan"
Korktuğum ama cevabını çok merak ettiğim soruyu sordum "Yasal mı?"
Ama bana bir cevap vermedi.
"Olur."
"Ney?"
Güldüm.
"Bende gelebilirim."
Çok fazla şaşırmışa benziyordu. Devam ettim "Ne? Gelemez miyim?"
"Gelebilirsin, ama biraz düşünürsün diye düşünüyordum." dedi. Aferim Gökçee zaten böyle bir teklife bodoslama atlayabilecek tek kişi sendin. Uzanıp içeceğimi aldım ve masaya bakarak içmeye başladım. Kendimi yaramazlık yapan çocuklar gibi hissettim. Gökçeciğim hiçbir şey yapmadın canım benim, kendini rezil etmesen mi artık? Başımı kaldırdığımda Çağrıyla göz göze geldim. Aynı onun yaptığı gibi gülümsedim.

"Kalksam iyi olur." dememle o da ayaklandı ve kasaya doğru gitti. Bende peşinden gittim. Cebimdeki telefonu aldım ve kılıfının arkasındaki kredi kartını çıkarırken Çağrı telefonumu eline aldı, kılıfını düzgünce tekrar taktı ve eliyle avucumu açıp telefonu koydu. Şaşkınca ona baktım. Ama o hesabı ödemeyle meşguldü. Ödedikten sonra aynı anda yürümeye başladık.
"Teşekkür ederim."
Motorların yanına geldiğimizde
"Teklifim tabiki de geçerli ama... Orası biraz kötü.Yani kötü dediğim-" derken, sözünü kestim. "Bir daha başkanlarına böyle bir teklif yapmadan önce iki kere düşünün. Ya da gelmemi istemediğiniz belliyken lafı ağzınızda gevelemezseniz güzel olur." dedim ve kaskımı takip hızlı bir şekilde motoru çalıştırdım.
Hayır, madem gelmemi istemiyorsun niye gaza gelip benide ümitlendiriyorsun ki! Ama biraz büyük tepki verdim... Sus Gökçe!

Eve geldiğimde motorumu siteye park etmiş ve eve çıkıp duş almıştım. Şuanda saçım hafif ıslak bir şekilde yatağımda uzanıyordum.

BİZİMKİS

Yön: Hello bebekler.

Kaplan: Arkadaş bugün İngilizce öğrenmeye merak saldı da.

Su: Ne!? Ksuskksej

Ben: Kuzey lütfen şaka de...

Yön: Niye şaka yapayım ki

Ne yani öğrenemez miyim!?

Ben: İngilizce öğrenme fikri aklına geldiğinde ortaokulda İngilizce dersinde dersten kaçtığını hatırladın mı peki?

Cans: Sadece dersten gitse iyi! Rehberliğe gidip olmayan şeyleri söylüyordu!!!

Kaplan: Ne yani bu çocuk her İngilizce dersinde rehberliğe gidip artık söylüyecek bir şeyi kalmadığında Ege beni dövüyor demişse.

Su: Ne!?

Ben: NE

Cans: Nee

Yön: Hatırlamıyor musunuz? Hatta Sercan teyze gerçekten Ege'nin öyle bir şey yaptığını sanıp, Ege'nin tüm haftalığını bana vermişti.

Su: Lütfen şaka deyin...

Kaplan: Su, sen o hafta kendine ne alırsan banada aldın ya hatta

Su: O, o zaman mıydı?

Kaplan: Evet

Ben: Neeee??

Cans: NE?

Yön: Neeeeeee?

Ay pardon ben zaten biliyordum

Jdhrjejwj

Gülsenize

Napıyorsunuz

Kaplan: Kıyamet kopuyor galiba

Yön: Lan salak yan odadasın gelip söylesene

Kaplan: Seninle konuşmak beni rahatsız ediyor belki?

Yan odadan Cansu'nun bağırma sesi gelince gülerek odamdan çıkıp onun odasına girdim. Yatakta doğrulmuştu, telefonuda hoparlördeydi.

"Ya tamam Cansu, ne kadar uzattın."

"Uzatmak mı!? Pisliksin kızım sen."

"Aç mı kalsaydı çocuk!"

"Ben açken 'eve gitte ye' diyordun Cemre." dedi Cansu, Cemre'ye. O sırada kendimi tutamayıp kahkaha attım. Cansu'da gülmemek için kendini sıkarken "Ne Gök! Bana vermiyordu!" dedi. Tam Cemre'nin sesi duyulduğundaysa da "Tamam Cemre, anladım ben." deyip telefonu kapattı ve gülmeye başladı.

BÖLÜM SONU ~

Selamm:)))

Bölüm nasıldı??

Oy vermeyi unutmayınn

KİLİTLİ KAPI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin