RÜZGAR

5 3 0
                                    

Kapıyı açtıktan sonra merdivenlerden inerken elimi tutuyordu. Merdivenden indiğimiz gibi sağ tarafta bir boks torbası gördüm. Onu yanında ise bir kapı daha...
Çağrı o kapının önüne geldiğinde bana döndü.
"Yapmak istediğine emin misin?"
"Tabiki de"
"Ama... Gördüklerin çok farklı olucak." dediğinde bir tepki vermedim. Kapıyı açtığında asla görmeyi beklemediğim birini gördüm.
~

Berkan'ı gördüm.

Bunun burada ne işi vardı?

Kaşlarımı çatarak içeri doğru bir adım attım ama Berkan uyuyordu.

Ben daha önceden mezuniyette resmen bana asılan çocuğa yani Berkan'a yaklaşırken ismini bilmediğim bir koruma içeri geldi.

"Yenge."
Yenge mi?
Çağrı'ya kısa bir süre baktıktan sonra,
"Pardon Gökçe hanım." dedi ve elindeki didoyu bana verip geri gitti.

"Çağrı bu ne?"
"Güvercinler söyledi. Bu çikolatayı çok seviyormuşsun." dediğinde gözümden kalpler çıktı. Hemen çikolatayı açıp yemeye başladığımda Berkan uyanıp bir şeyler mırıldanmasa onun varlığını unutmuş olacaktım.

"Rahat bırakın beni!"
"Aa merhaba Berkancığım. Nasılsın?" dedim aşırı yapmacık olduğunu bile bile.
"Umarım iyisindir. Çünkü birazdan kötü olacaksın." dediğim gibi ayakkabımın tabanıyla suratına vurdum. Acıyla bağırmasını bile umursamadım. Bir daha vurduğumda elleri ve ayakları bağlı olan sandalyeyle yere düştü.

Ben çikolatamı bitirdiğimde o ağlamakla meşguldü.

"Kes sensini! Ne istedin! Ne istedin lan bizden! Ne suçu vardı Mert'in!? Ne suçu vardı Cihan'ın!?" diye bağırdığımda sesimin beklediğimden çok yüksek çıktığını fark ettim.

Sandalyesini tekrar doğrulttum. Tam ağzını açtığında yumruğumu suratına geçirdim. Acıyla inlemesi beni gram etkilemedi. 3 kere daha vurduktan sonra durmak zorunda kaldım. Çünkü burnundan kan gelmeye başlamıştı.

Korkuyla Çağrı'ya baktığımda saçımdan öptü. "Sen yukarı çık bende şunu konuşturup geleyim tamam mı?" diye sorduğunda 'tamam' anlamında başımı sallayıp yukarı çıktım.

Çağrı Kaya

Gökçe yukarı çıktığı gibi korkuyla bana bakan adama döndüm. Sandalyesini kaldırıp yumruğumu yanağına geçirdiğimde acıyla bağırdı.

"Konuş lan! Uğraştırma beni."
"Seren... Seren."
"O kim lan? Doğru düzgün konuş!" dediğimde yine yanağına yumruk attım. Gökçe'nin acısını ben çıkartıyordum.
"İlker Ak, Nergis Eser, Buse Öz, Sercan Kaplan, Hasan Demir, Uğur Çelik, Eren Kılıç, Aydın Işık... Hepsini başıdır Seren Yalçın... "dediğinde konuşmakta zorlandığı anlaşılıyordu. Ama bu benim umurumda mıydı? Hayır. Onlar Gökçe'nin canını yaktı. Arkadaşlarını öldürdü. Şimdi ben mi bunlara acıyacaktım?

Yine yanağına bir yumruk attım ama sandalyeyle düştüğü için devamını getirmedim. Acıyla bağırdıktan sonra devam etti.

"Abi! Abi dur yapma... Anlatıyorum. Benim de bir başım var ismini kimse bilmez ama lakabı var bir tane 'Rüzgar' diye. Onunla Yalçın düşmandır. Ve Yalçınla adamlarının arası bozukmuş kimse birbirine uymuyormuş. Birde anlaşmaları varmış bir tane. O anlaşma bozulmuş. Rüzgar'da bir şeyler demiş. Plan yapmış bir tane. Biz bilmeyiz planı. Sadece dediklerini yaparız. Mesela bana Gökçe'yi... "
"Ne!? Gökçe'yi ne!?"
"Oradan kaçırıcaktım onu o gün. Sonra siz geldiniz olmadı..." derken bir yumruk daha attım.
"A-abi yapma abi. Be-ben sadece bana denileni yaptım."
"Çalışmayacaksın artık onlara. Benim adamım olacaksın!"
"Tamam abi. Valla. Yeminim olsun çalışmam onlara ama ailemi tehtit ediyorlar." dediğinde bu adama daha fazla ayıracak vaktim olmadığını anladım.

Arkamı dönüp merdivenlerden çıktım.

Üste çıktığımda masamın sandalyesinde dido yiyen Gökçe'yi görünce istemsizce gülümsedim.

"Ee ne oldu?" diye sordu beni görür görmez. Meraklı hali çok tatlıydı. Elimle bir dakika der gibi bir işaret yapıp korumam Buğra'nın yanıma gittim.

"Buğra. Şu adamı kendi yöntemlerinle bize çalışmaya ikna et. Köstebek olarak onlarda çalışşın."
"Emredersiniz abi. Anladım." dedi. Beni yormadan anlaması güzeldi.

Tekrar Gökçe'nin yanına gittim. Anladığım kadarıyla ikinci didosunu yiyordu. O sırada koşar adımlarla yanımdan Buğra ve bir kişi daha geçti. O adamı konuşturacaklardı.

"Dışarı çıkalım mı sevgilim?"
"Olur..." dedi ama bir şeyler sormak istediği çok belliydi. Sorucağı soruda öyle. Dışarı çıktığımızda Gökçe'nin anlamayacağı bir şekilde korumalara gidin işareti yaptım. Sonra bir banka oturduk.

"Babamgilin bir üstü varmış. Emirleri aldıkları kişiyle araları bozulmuş. Düşmanlarıda bunu öğrenmiş bir plan yapmış işte."
"Plan neymiş? Hiçbir suçu olmayan çocukları öldürmek mi?"
"Öğreneceğiz, biraz sabret öğretmen."
"Tamam mafyam."
"Ney?"
"Ne ne? Mafya değil misin sen? Bir de benimsin mafyamsın işte!"
"Şu sözü bir daha kullanma lütfen."
"Tamam en sevdiğim mafyam."

Ağzımı açmadım çünkü Buğra geldi. Yanımızda Gökçe olduğu için anlatıp anlatmamakta tereddüte düştü o yüzden anlatması için başımla bir işaret yaptım.

"Abi, bu Berkan denen adamın bir üstü varmış lakabı 'Rüzgar'. O Rüzgar denilen adam yengenin babasının üstüyle yani Seren Yalçın'la düşman. Yalçınların adamlarıyla arasında sorun çıkmış tabii nasıl bir sorun olduğunu şimdilik bilmiyoruz. Rüzgar'da hazır araları bozukken bunları öldüreyim demiş ama bu Yalçın'ın kulağına gitmiş. Yalçın'da karşılık olarak Rüzgar'ın baya bir adamını öldürmüş. Öldürdüğü adamlar Rüzgar'a en sadık ve işinde en iyi olanlarmış. Sonraysa çok önce yapılan Yalçın ve Rüzgar'ın arasındaki ateşkes bitmiş ama Rüzgar yeni bir ateşkes yapılması gerektiğini ikisi bir olursa çok güçlü olucağını söylemiş. Tabii öyle bir şey yok Rüzgar her şeyi bozucak. Yalçın'da bunu fark edip Rüzgar'a suikast girişiminde bulunmuş. Ama ölen kişi Rüzgar değil çok sevdiği biriymiş. 18 yaşındaymış kim olduğunu şimdilik bilmiyoruz. Rüzgar'da, Yalçın ve yengegilin arasındaki samimiyeti biliyormuş o yüzden onları öldürelim demiş."
"Tamam Buğra. Şuan bilmediğimiz her şeyi öğrenip geliyorsunuz. Beş saatiniz var."
"Tamamdır abi." dedi ve gitti.

Gökçe'ye baktığımda kaşlarını çattığını gördüm.

"İyi misin?"
"Seren Yalçın... İsim çok fazla tanıdık."

BÖLÜM SONU~

Selamm:)))

Bölüm nasıldı?

Oy vermeyi unutmayınn

KİLİTLİ KAPI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin