Beni kendine çekip "Kimin arkadaşı bu" dedi 'u' harfini uzatarak uzartarak. Dediğine karşılık güldüm. Nehir'le taekwondoya başladığım ilk günden beri arkadaşız, Alp'le de Mert o zamanlar sınıf arkadaşıydı ve Mert, Alp'ten etkilenerek başlamıştı. Şuan hepimiz siyah kuşağız ve sadece eğlenmek için geliyoruz.
~
Her zamanki gibi bayrak selamı, hoca selamı verdik, ikişerli eşleşip değişik hareketlerle koştuk...Bunları hep yapıyorduk ama beyaz kuşakları çalıştırmayı genelde Mert ve Alp yaparken bu sefer bana ve Nehir'e kalmıştı! Herkesi beşerli olucak şekilde sıraya dizdikten sonra Nehir elliği almaya gitti. "Hocam biz niye bayrak selamı verilirken en arkadayız da siz en öndesiniz" diye bir ses duydum ve gülerek o tarafa baktım.
Kolaysa anlat şimdi maalesef anlatmak zorundayım! "Siz yeni başladığınız için tecrübesizsiniz o yüzden beyaz kuşaksınız ve en arkadasınız sizden sonra sırayla sarı, sarı yeşil, yeşil, yeşil mavi, mavi, mavi kırmızı, kırmızı, kırmızı siyah, siyah kuşaklar var ve bu sırayla diziliyoruz." dedim, gülümseyerek.
Soruyu sorduğunu düşündüğüm kişi kafasını tamam anlamında salladı. Ve o sırada Nehir geldi. Elliği sol tarafına doğru alçak bir şekilde tuttu "İzleyin!" dedi ve bana baktı. İlk önce sağ ayağımı geri alarak gard pozisyonuna geçtim ve arkadaki ayağımla yani sağ ayağımla elliğe sert bir şekilde vurdum. Ve tekrar gard pozisyonuna geçip "Bu palding(paldık)" dedim, çocuklara doğru. Aynı şeyi tekrar yaptım ve Nehir'e baktım, elliği baş seviyesinde tuttu. Tekrar elliğe vurdum "Bunu başına vurduğumuz için ismi diğerinden farklı, dollyo(tolyo)". Aynı şeyleri tekrar yaptım. "Bugünlük sadece ikisini öğreniceksiniz" dedim. Nehir'de her sıradan bir kişiyi sıranın önüne alıp bir tane ellik verdi. "İlk olarak herkes sağ ayağını geri alıp gösterdiğimiz gibi palding(paldık) atacak. Başlayın" dedi ve palding atanları izlemeye başladık.
Birkaç kişiye yanlış attığını söyledik ve Alp gelip gözümün içine içine baktı. Bu mola verebilirsiniz demekti, başımı tamam anlamında salladım Nehir'de molaya gireceğimizi anladığı için yanıma geldi Nasıl anlaşıyoruz ama! "Charyut! (çaryo)" diye bağırdım. Herkes bize dönüp ellini yumruk yaptı ve kollarını yere sarkıttı. "Könye!" dedim. Vücutlarının üst kısmını yere doğru eğip tekrar bana baktılar. "5 dakika su molası, gidebilirsiniz." dedim. Herkes salonun diğer tarafına koştu. Nehirle bende diğer taraftaki Gül ve Ali adındaki antrenörlerimizin yanına geçtik. Alp ve Mert'te oradaydı yanlarına oturduk. Mert ayağının çok ağrıdığını söylüyordu. "Beyaz kuşakları bize vermeseydiniz bir şey olmazdı ayağına." dedim. "Olucağı varsa olur zaten." dedi, Alp. Bu benim kardeşim değil mi? Niye savunmuyor ya beni!
"Korumalıklarınız yanınızda değil mi çocuklar? " diye sordu Gül hoca.Evet anlamında başımızı salladık. "Hocam ben şunların hepsiyle müsabaka yapabilir miyim? " dedim. Alp, Mert ve Nehir'i göstererek. "Yaparsın yaparsın, hatta herkesle yap" dedi, Ali hoca. O an gözümden kalpler çıktığına eminim, ama kanıtlayamam. Ali hoca devam etti "Ama ara vermeden".
O an da gözümden kocaman bir hayal kırıklığı geçtiğine eminim ama kanıtlayamam ben neyim ya! Bende yorulabiliyorum! An itibariyle Ali hocadan nefret ediyorum! Nehir eliyle sırtıma vurdu
"Yorgunluktan ölmezsen eve birlikte gideriz" dedi, gülerek. Göz devirdim1 saat sonra
Nehir'le beyaz kuşakları çalıştırdıktan sonra korumalıklarımızı giydik çünkü maç yapıcaktık pardon ben bütün yüksek kuşaklarla maç yapacağım!
İlk önce Nehir'le yapıcağımı öğrendikten sonra Gül hocanın maç yapmamız için belirlediği yere geçtik. Ve Gül hoca aramızda kalıcak şekilde yanına geçtik.
"Charyut!" dedi, Gül hoca. Ellerimizi yumruk yaptık.
"Könye" dedi. Nehirle birbirimize selam verdik.
"Joonbi(çumbi)" dedi. Gard pozisyonu aldık.
"Shijak(sicap)" dedi. Ve müsabakaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİLİTLİ KAPI
PertualanganGökçe'nin sıradan fakat çok güzel bir hayatı var. Ama hala farkında olmasada kısa sürede hayatı bir hız treni hızında değişicek. Buna kimse engel olamıyacak. Peki, her şey zaten altüst olurken birde tramvaları gün yüzüne çıkmaya başlarsa? Bütün sevd...