Dövüşecek kişi biz miyiz yani?
~Çağrı yolda kalan kişiye araba gönderttiğini ama o yetişemezse Nehir veya benim maça çıkacağımı söyledikten hemen sonra,
"Ben çıkabilirim." dedim.
"Onlar sizden güçlü olabilir-" diyordu Çağrı ama sözünü kestim.
"Ne yani dayak mı yeriz?"
"Sizden güçlüler..." dediğinde şokla Nehir'e baktım.
"Duydun mu Nehir? Dayak yermişiz!"
"Ama... Abimin dediği gibi. Kesinlikle bizden daha güçlüler." dedi Nehir. Şokla ona baktım. Ve dövüşlerin yapıldığı oda kapatıldı. Kaşlarımı çatıp oraya bakarken Çağrı, "İzleyeciler geliyordur." dedi.***
Dövüşün başlamasına yanlızca on dakika vardı ve diğer kişi yetişememiş. Çağrı bunu anlayınca başka birilerinide çağırdığını söylemişti ama dövüşmek için kimse gelmedi. Karşı takımdaki kişi kız olduğu için bizden de bir kız çıkması gerekiyormuş ama yanlızca iki kız vardı. Buse'nin sol eli ağrıdığı için dövüşe katılamayacaktı. Diğer kızada Çağrı güvenmemiş ve karşı tarafa bir kişi daha çıkartmalarını söylemişti.
Yani dövüşe Nehir ve ben çıkacaktım. Rakibimizde iki kişi olacaktı.
Bir tane odaya geçtik ve saçımızı sımsıkı bağladık. Sonra kapı çaldı.
"Gir!" dedi Nehir.
Giren kişiler bizimkilerdi. İlk önce Kuzey girdi ve, "Oha lan! Sadece on dakika yanınızda değildik! Ne ara dövüşe çıkmaya karar verdiniz!" dedi şaşkınlıkla. Sonra yanıma yaklaşıp suratımı elleri arasına aldı ve göz göze gelebileceğimiz şekilde başımı kaldırdı. "Yüzümü kara çıkartma benim." dedi. Aynı şeyi Nehir'e de yapıp, "Canını acıtırsa söyle çıkışta hallederiz." dedi. Herkesten gülme sesi geldiğinde "Ben?" dedim. "Benim canım acırsa ne olacak?"
"Sen kendi çarene bak." dedi Kuzey gülerek.
"Ama unutma Yöncüğüm. Ben iyi bir taekwondocuydum. Ve iyi bir taekwondocu hiçbir şekilde dayak yemez." dedim.
"Göreceğiz." dedi.O sırada Cansu gelip sarıldı. "Korkma Gök! Sen Kuzey'e bakma zaten! Sakin ol. Ölme tamam mı? Telaşta yapma!" dedi. Gülerken, "İyi misin Cansu? Heyecandan bağırarak konuşuyorsun." dedi Ege. Cansu ona sert bir bakış attı ve Cemre aramıza girip bana baktı. "Sakin ol Gök. Dediğin gibi iyi bir taekwondocu dayak yiyemez." dedi. Başımı salladım. O da Cansu'nun da yaptığı gibi Nehir'e bir şeyler söyledi. Ege yanıma gelip, "İyi bir taekwondocu dayak yemez ama senin dövmende lazım unutma." deyip göz kırptı. Ve, "Ayrıca canın acıdığı an oraya dalıp döverim onları" diye devam etti. Gülerek ona baktığım için kaşlarını çattı. "Gülme! Gerçekten döverim." dedi. "Biliyorum döversin." dedim.
Biliyordum. Orada bana herhangi bir şey olsa kimseyi dinlemeden yanıma gelirdi Kaplan.
Aslında hepsi gelirdi.
Saniyesinde.
Kimseyi umursamadan.
O sırada Çağrı kapıyı çaldı. Kuzey'in kapıyı açmasıyla da içeriye girdi.
"Dövüş, üç dakika içinde başlıyor. Cimciklemek yok. Gıdıklamak yok. Saçını çekmek yok. Herhangi birinizin sırtı yerde üç saniyeden fazla kalırsa ikinizde kaybedersiniz. Sizin için ortaya ben bir şeyler koydum." dedi ve ilk önce bana, sonra Nehir'e, sonra yine bana baktı ve "Gelin." deyip kapıya doğru yöneldi.
Alp'in karşısına geçtiğimde iki elini yumruk olarak uzattı.
İki elimi yumruk yapıp eline vurdum.
Başını sallayıp yarım bir gülümsemeyle bana baktı. "Yaparsın." dedi. Başımı sallayıp Çağrı'nın peşinden gittim.
Büyük bir oda ve oturma takımların olduğu odadan yaklaşık 3 metre olan koridora geçtiğimizde koridorun sonunda kapı vardı ve kilitliydi. Çağrı bana bakıp, "Birazdan zil çalacak ve çıkıp kafese gireceksiniz. Alana girmenize kadar yanında olacağım." dedi. Başımı salladım ve Nehir yanımızda değildi. Kaşlarımı çatarak baktığımda Çağrı, çenemi tutup kendine doğru çevirdi. "Nehir şurada esneme hareketleri yapıyor." dedi, geldiğimiz büyük odayı gösterirken. Başımı salladım ve uzanıp dudaklarından öptüm. O da karşılık vermeye başladı.
Zilin çalmasıyla ayrıldık. Ve Nehir koşarak yanımıza geldi. Kapı açılırken Çağrı önümüze geçti. Biz onu takip ederken herkesin ağzından bir şey çıkıyordu. Bizim üstümüze atlamaya çalışan kişiler güvenlikler tarafından durduruluyordu. Büyük merdiven şeklindeki yerlerde herkes ayaktaydı. Acaba alanın olduğu yerdekiler bizi nasıl göreceklerdi? Ben olsaydım bu salonun en üstündeki merdivende dururdum.
Kafesin önüne geldiğimizde Çağrı, "İyi şanslar." dedi. Başımızı sallayıp alana girdik. Burası daha çok kocaman bir kafesti. Ve rakiplerimiz karşımızdaydı. Ve açıkçası biraz heyecan yapmıştım. Nehir'le göz göze geldim. Bakışımı bizden biraz daha uzun ama zayıf görünümlü kıza çevirip tekrar Nehir'e baktım. O da gözümü takip etmişti ve o kıza bakıyordu. Tekrar göz göze geldiğimizde yaklaşık 2 saniye gözünü kapatıp tekrar açtı.
Nehir, uzun boylu kız sende dedim.
Tamam, Gökçe dedi.
Ve aynı anda ortada duran hakeme baktık.
İlk önce rakibe bakıp bir şey dedi. Sonra bize dönüp, "Bol şans." dedi ve ortadan çekilip "Dövüş baş-la-sın!" diye bağırıp çok hızlı bir şekilde alandan çıktı.
Nehir'le benim konuşmama göre benim döveceğim kız Nehir'e doğru yürümeye başladı. Tabii Nehir diğer kıza odaklandığı için görmedi elbet.
Hızlıca Nehir ve kızın arasına girdim. Kız beni görünce sağ ayağını kaldırıp gelişigüzel karnıma tekme salladı ama 45 derece sağa kaçıp sağ ayağımla kafasına vurdum. Kız acıyla gözünü kapatıp başını tuttu ve bende sol ayağımla onun yapmak istediğini yapmak için karnına doğru vuracaktım ama kız ayağımı tutup kendime doğru çekti.
Benim kıza vurmamla sağ taraftakiler alkışlamaya başlamıştı ama kızın ayağımı tutmasıyla sol taraftaki insanlar alkışladı. Demek ki sağ taraftakiler bizi, sol taraftakiler rakibi tutuyorlar.
Ben dengemi korumaya çalışırken kız yüzüme doğru bir yumruk salladı. Son onda arkaya doğru eğildim ve ağırlığımı kızım elindeki ayağına verip sağ ayağımla zıpladım ve kulağına çok sert bir tekme attım. Sağ taraftakiler alkışladı. Kız sol ayağımı bırakırken ben yere düştüm ama o da düştü. Hızlı bir şekilde ayağı kalkıp kızın üstüne doğru koşacaktım ama sol taraftakiler alkışlayınca sağ tarafa yani Nehir'in olduğu tarafa baktım. Nehir'in burnu kanıyordu. Şokla oraya doğru koşarken Nehir geri çekildi ve bende zıplayarak kızın suratına yumruğu çaktım. Sağ taraftakiler alkışlarken Nehir, benim dövmem gereken kişiye saldırdı. Daha doğrusu kızın karın boşluğuna bir tekme geçirdi ama kızı kafesin tellerinden tuttu ve yere düşmedi. O sırada Alp'in sesini duydum. "Abla! Sağ ayağı." diye bağırdı. Alpgilin kafese çok yakın olduğunu anlamamla kızın sağ ayağının sakat olduğunuda anladım. Kız sağ eliyle suratıma doğru yumruk attı bileğini tutmama rağmen çok fazla güç uyguladığı için yinede yumruğu yedim. Sol elimlede sol elini tuttum ve iki bileğini birden çevirirken sağ taraftakiler yine alkışladı. Nehir güzel vurdu.
Ben kızın iki bileğinide çevirince "Ah!" diye bağırdı. Bunu fırsat bilip bileklerini bırakmadan biraz geri gittim ve kızın iki bileğinide karnına doğru bastırdım. Sağ ayağımla da burnuna vurmamla elini bıraktım ve ayağımla kızın sağ ayağını kendime doğru çekmemle acıyla bağırıp yere düştü. Hızlıca eğilip omuzlarını yere bastırdım ama burnu kanamaya başlamıştı ve kalkmak içinde hiçbir çaba göstermedi. Ben zaten intikamı hep sıcak bir yemek olarak sevmiştim.
Kazandığımıza dair bir ses çıktığında Nehir'le birbirimize doğru koştuk ve sarıldık. O sırada hakem gelip bizim iki elimizide kaldırdı. Nehir hızlıca çıktı onun peşinden gittim. Çağrı, Nehir'in burnu için birilerine bağırdığında kulağıma yaklaşıp, "Çok iyiydin." dedi.
BÖLÜM SONU ~
Selamm:)))
Dövüş sahnesi pekii??
Bölüm nasıldı??
Oy vermeyi unutmayınn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİLİTLİ KAPI
AbenteuerGökçe'nin sıradan fakat çok güzel bir hayatı var. Ama hala farkında olmasada kısa sürede hayatı bir hız treni hızında değişicek. Buna kimse engel olamıyacak. Peki, her şey zaten altüst olurken birde tramvaları gün yüzüne çıkmaya başlarsa? Bütün sevd...