KURŞUN

4 3 0
                                    

Onlar daha Nida Ak'ın kim olduğunu bilmiyorlardı. Ama öğreniceklerdi.
~

Hayatta bazı anlar vardır. Pes etmek istediğiniz ama edemediğimiz. Bırakmak istediğiniz ama bırakamadığınız. Vazgeçmek istediğiniz ama geçemediğiniz. Bütün kötü anılarınızı unutmak istediğiniz ama aksine sürekli hatırladığınız.

İşte bende tam şuan o anlardan birindeydim.

Normalde hep motorla geçtiğim yerlerden çok yavaş bir şekilde yürüyerek geçtim. Motorumu uçurumda bırakmıştım. Çünkü birazdan yapıcağım şeyi anlıyacaklardı. Motorumla bu yolda olduğumu düşündüklerinde Alp ve Nehir benim az önce olduğum uçurumun tepesinde motorumun olduğunu söyliyeceklerdi. Tabii o sırada ben ya birilerinin elinde ölüyor ya da birilerini kendi ellerimle öldürüyor olacaktım. Birinci ihtimalin gerçekleşmesini azaltmak için motorumu bırakmıştım. Çünkü onların elinde olduğumu düşünüp beni bulucaklardı. Ve tahminimce bende o sırada ölmemiş olucaktım. Onları öldürmeden ölemezdim.

Yanımda daha önceden beni ezmeye çalışan araba durdu. Her tarafı simsiyah olan.

Arka kapıdan yine simsiyah iki kişi çıktı ve üzerime doğru geldi tahmin ettiğim gibi onlara doğru döndüm ikisininde erkek olduğunu fark edince sağ taraftakinin malum bölgesine son hızımla ve çok sert bir şekilde tekme attım. Diğeri suratıma doğru yumruk sallayınca hemen eğildim. Silahı nerde bu adamın! Arabanın ön koltuğunda biri daha indi. Elindeki silahı bana doğrultunca bana yumruk atmaya çalışan adamın arkasına geçtim. Dizimi sırtına geçirdim. Ve silahını almamla bir silah sesi duyuldu. Benim kolumu sıyırmıştı ama önüme siper ettiğim adamın kolundan kan geliyordu. Silahın emniyetini açtığımda ilk önce ilerlemeye başlıyan siyah arabanın tekerleğine doğru sıktım tam isabet! Sonra elinde silah olan adama doğru 3 kere sıktım. Sadece bir tanesi isabet etmişti. Karnına. Adam yere yığılırken önümdeki adam elimden silahı almaya çalışıyordu.

O sırada bir şey daha oldu. Arkamdan 2 kere kurşun sesi geldi. Biri az önce tekme attığım adamaydı. Kurşun sıktığım adamın elindeki silahı almış bana doğrultmuştu ama önümdeki adamdan sıkamamıştı. Diğer kurşun ise önümdeki adamın alnındaydı.
Arkama döneceğim sırada bir ses geldi.

"Gökçe! Dikkat et!"
Refleks olarak yere eğildiğimde yukarıdan iki kurşun geçti. Birini arkamdaki Çağrı, diğerini ise arabadaki adam sıkmıştı. Arabaya doğru baktığımda bir tane adam yere düştü. Çağrı'ya doğru baktığımda Fuat ben yere eğildiğim için kolundan vurulmuştu.

Çağrı koşarak yanıma gelip beni kaldırdı.

"İyi misin?"
"Hayır- Yani evet. Korktum sadece biraz."
"Neden böyle bir şey yapıyorsun Gökçe! Ölebilirdin! Farkında mısın!?" diye gürlediğinde ağlayarak cevap verdim.
"Ölmeyi göze aldım ben zaten!"
"O kadar kişi Mert için ağlarken birde senin ölüm haberini mi alıcaktı!?"
"Ölmezdim belki! Öldürürdüm! Sonra sen gelirdin..."
"Ya gelmeseydim? Ölücek miydin? Bizi bu acıyla bırakıp gidicek miydin? Bütün ihtimalleri düşünmen gerekiyor Gökçe..."
"Gelememe ihtimalin var mıydı?"
"Yoktu. Öyle bir ihtimal yok Gökçe." dediğinde kendinden çok emindi. "Ama kurşun sesi duyunca ağlayan sen için komik bir planmış!"
"De-" derken sözümü biri kesti.

"Yaşıyor!"
Çağrı hemen adının Aydın olduğunu tahmin ettiğim adamın yanına gittiğinde bir şeyler söylemeye başladılar. Ben sadece ağlamamakla meşgul olduğum için ne dediklerini anlamıyordum ama Fuat ve birkaç kişi daha arabaya binip gittiğinde Çağrı yanıma gelip beni kucakladı.
Ve daha yeni gelen bir arabaya bindi.
Bu daha önce defalarca bindiğim arabaydı.

Çağrı bir şeyler derken ben ağlamaya başlamıştım. Ve anılarım her zamanki gibi peşimi bırakmadı.

"Gökçe! Salak mısın sen!? Gerizekalı! Aptal!"
"Abla. Sus!"
"Bana mı bağırdın sen! Hem suçlu hem güçlü! Ben mi kırdım bardağı! Sen görürsün!" dedi ve odadan çıktı. Kapıyı çarparak çıktı. Ben yerimden sıçrayıp korkuyu atlatmaya çalıştım ve ses kaydı aldığım telefonumu dolabıma sakladım. Sonra kapı aynı şekilde açıldı ve annem geldi.

"Ablana bağırdın mı Gökçe?" dedi annem.
"Bağırmadım. Sinirli bir şekilde konuşmakla bağırmak arasında çok fark var."
"Ne kadar terbiyesizleştin sen?" dedi ablam. Sonra anneme dönüp "Anne bağırdı." dedi.
"Ben bağırmadım. O bağırdı."
"Ben bağırırım! Ablanım ben senin!"
"Anne bir şey söyle artık bağırmasın bana."
"Ablan sana bağırmaz Gökçe."
"Kendi ağzıyla söyledi! Bağırdım dedi! "Sende ne kadar terbiyesizleştin! Nasıl bağırısın bana?"
"Bağırmadı-" derken sözümü bir ses kesti. Yanağıma gelen tokat sesi.

Ağlamam daha da şiddetlenirken araba motorumu bıraktığım yere geldi. Çağrı yine kucağında ben varken arabadan indi. Araba giderken Çağrı bir şeyler diyordu ama duymuyordum. Duymak istedim ama olmadı. En sonunda pantolonuma taktığım motorumun anahtarını aldı. Olan tek kaskı bana taktı sonra motora bindik. Motoru çalıştırmadan ellerimi tutarak beni kendine sardı. Sonra motoru çalıştırdı. Ama tek eliyle sürdü. Diğer eli iki elimin üstündeydi.

***

Eve vardığımızda ağlama krizim bitmişti çünkü bu sefer kurşun geliceğini biliyordum. Salondaki koltuğa oturduk. Daha doğrusu ben Çağrı'nın ısrarı üzerine dizine yattım.

"Teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Geldiğin için."
"Bende özür dilerim."
"Ne için?"
"Bunları yaşamak zorunda olduğun için. Bu acıları çektiğin içi-"
"Senin suçun değil."
"Biliyorum. Hiçbirimizi suçu değil. Ama benim seni korumam gerekiyor."
"Gerekmiyor. Ben kendimi korurum."
"Adamların yanına giderek mi?" diye sorduğunda birkaç saniye sessiz kaldım. Sonrasındaysa
"Ben... Sadece ceza çeksinler istedim. Onlardan bir kayıp olsun istedim..." derken Çağrı yüzüme doğru yaklaştı. Tam öpüceği sırada onu geri ittim ve dizinden kalktım.
"Çağrı... Ben... Bilmiyorum. Seni hangi anlamda sevdiğimi bilmiyorum. Belki sadece beni sevmeni seviyorum... Çünkü Cihan öldükten çok az bir süre sonra seninle öpüşmem... Saçmaydı. Özür dilerim."
"Beni hangi anlamda sevdiğini bilmiyor değilsin kaybetmekten korkuyorsun, o yüzden içten içe sevmek istemiyorsun. Cihan öldükten çok az bir süre sonra benimle öpüştün çünkü karşı koyamadın. Benimle öpüştün çünkü asıl Cihan'ın seni sevmesini sevmiştin. Gerçekten aşık olsaydın eve kapanırdın, kimseyle konuşmazdın, beni öpmenin yanlış olduğunu düşünürdün. Söylesene Gökçe hiç Cihan'a ihanet ettiğini düşündün mü?"

Düşünmedim.

Sessiz söylememe rağmen dışımdan söylemişim gibi konuşmaya devam etti.

"Düşünmedin. Biliyorum. Beni öpmen saçma da değildi. Özür dilemene de gerek yok."

Tam o an zihnimde bir anı belirdi. Daha önce hiç hatırlamadığım bir anı.

BÖLÜM SONU~

Selamm:)))

Gökçe'nin planını nasıl buldunuzz??

Oy vermeyi unutmayınn

KİLİTLİ KAPI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin