Teklif üzerinden iki hafta geçmişti. Ne Mahra gelmişti yanıma ne de ben onunla iletişime geçmeye çalışmıştım. Bu iki haftada ne yaparsam yapayım asla aklımdan çıkmıyordu teklifi. O son gün, Samira'nın Mahra'ya nasıl yaklaştığını unutamıyordum. Ama bunu ben yapmıştım kendime. Anneannem defalarca gelmişti o günden sonra yanıma. Sürekli gelip zaman geçirmişti acı çekmemem için. Olmuyordu. Onun aşkı kalbimin en derinine girmişti ama güvensizliğim aşılmaz derecede fazlaydı. Kime inanacağım bilmiyordum.
Hep böyleydi.
Günün sonunda en sevdiklerimizi bile güvensizlik esir altına alıyordu.
Bugün aile yemeği düzenlemişti Talya. Asla anne kelimesi çıkmamıştı ağzımdan. Çıkamıyordu. Anne dediğim zaman bırakılıp giden,oyuncak gibi kullanılmış çöp edilmiş çocukluğum düşüyordu hatırıma. Telefonum çalıyordu. Gidip baktım.
Arıyordu.
Günler sonra o arıyordu.
Beni arıyordu.
"Alo." Yarı özlem yarı kırgınlık dolan sakin sesimle. "Aden. Nasılsın?"
"İyiyim,sen?"
"Seninle daha iyi oldu! Ares!" Gülümsedim. Duymadı. İyi ki duymadı,bilmesin. Bilmesin onsuz ruhsuzluğumu,sevgisizliğimi.
Bilmesin onsuz her günün vebalinin belime kambur yaptığını.
"Ares kim?" Dedim durgun sesimle. "Boş ver." Ah ahmak kafam sana neydi değil mi ya! Sana ne! Sen nesin,kimsin sen! İlk adamı reddet sonra karısı gibi sor soruları! Neyiydim ben onun?
Kuzeni bile olmayan o kişiydim. Ben Mahra'nın hiçbir şeyiydim. Hayatında nokta kadar yerim yoktu belki. Ne belli?
"Yemeğe gelecek misin? Gelsene." Öyle bir çıkmıştı ki sesi. Durgun,kırgın. Canım yanmıştı,engel olamamıştım. Yanmıştım.
"Gelmiyorum." Telefonu kapattım. Çökmüştüm. İki hafta da ciddi bir kilo kaybım vardı. Yıpranmış ve bitap düşmüştüm. Estella yanıma geldi. "Efendim yarın Catherine'nin davası var. Oraya gitmeniz için mektup geldi." Gözleri aşağı bakıyordu. Önümde eğilerek mektubu verdi. "İzninizle."
"İzin senin." Mektubu açtım. Okumaya başladım.Dava adı:İftira,Hakaret,Kumpas
Davacı:Aden ZERRİN
Davalı:Catherine ADELİNE
Dava adresi:Naim Cenneti,Aynasız Adliyesi,sekizinci kat,elli birinci duruşma salonu.
Dava Tarihi: 13 Mayıs 2024Sayın Aden ZERRİN,
Davacısı olduğunuz Catherine ADELİNE ile 13 Mayıs 2024 tarihinde olacak davanız için belirtilen adrese gelip davaya katılmanız arz edilir. Gelmediğiniz takdirde Mahkeme Güçlerine Saygısızlık üzerine adınıza suç davası açılacaktır.Gökyüzü Yüce Mahkemesi
Baş Yargıç
Kevin ŞansBu davaya katılacaktım. İki elim kanda da olsa katılacaktım. Odamın kapısı açıldı. "Aden." Talya gelmişti. "Ne oldu yine,ne çıkarın var?"
"Aden kız-"
"İsmimi bile alma ağzına." Talya'nın omuzları çökmüştü. "Anneannen yemek verecek bu akşam,yine. Gelecek misin?"
"Hayır." Dedim hiç düşünmeden gelme ihtiyacı hissetmiyordum. Hem Mahra'da orada olacaktı. "Mahra var diye mi? Aden bak yapma. Tamam seviyorsunuz birbirinizi ama aşkta gurur olmaz bebeğim. Sen gurur yaparsın,o gurur yapar ve siz bu gururun esiri olursanız eğer zaman sizi sizden alır. Bir bakarsın Mahra başkasının elinde sen başkasının kolundasın." Daha sonra devam etti. "Ve hiç mutlu olmadığınızı asıl o zaman fark edersiniz. Fark ettiğiniz an çok geç olur tatlım,o zaman ne zamanı geri alabiliriz ne de yaşananları değiştirebiliriz. İyi düşün Aden. Kendini topla hayatım." Ona sarıldım. İlk defa. Gerçekten annelik yaptığını hissettim. "Cennetim benim. Aden ben hiçbir şeyi senin kötülüğünü isteyerek yapmadım. Seni hep çok sevdim. Gel affet beni. Özür dilerim güzelim,yüreğim sızlıyor Aden. Seni bu şekilde görünce yüreğim sızlıyor." Ondan ayrıldım. "İyi hissetmiyorum Talya, odamdan çıkar mısın?" Talya hiçbir şey söylemeden çıktı. Ama kırılmıştı. Ama bende kırılmıştım. Elim telefonuma gitti. Talya'nın sözleri geldi aklıma. "Geç olur Aden."
"Alo. Mahra."
"Aden. Tünaydın."
"Tünaydın. Gelebilir misin?"
"Nereye?" Yüreğime.
"Tapınağa."
"Geçerli bir sebep?" Özledim.
"Lütfen."
"On dakika içerisinde orada olurum."
"Peki." Hemen hazırlanmalıydım. Hızlıca bir duşa girdim ve çıktım. Ayna karşısına oturdum ve gerekli bakımı yaptım ve dolabıma baktım. İçerisinden lacivert, iki yandan derin yırtmaçlı ve boyundan bağlamalı uzun bir elbise çıkardım. Ardından aynaya oturdum ve saçlarımı kuruttum hızla. Hafif ıslak bıraktım ve dalgalanması için ilk olarak ısı saçımı yakmasın diye bir sprey sıkıp daha sonra dalgalandırdım. Odamın kapısı çalındı. "Müsait değilim!"
"Aziz Mahra geldi efendim."
"Tamam gidebilirsin." Biraz beklesin o da. Hafif bir makyaj ile yüzümü toparlamak istemiştim , dudak makyajımı ağır yapmıştım. Lacivert elbiseyi giyip altına parlak gri bir renge sahip kemerli topuklu ayakkabı giymiştim. Burası sıcaktı ama yanıma kalın siyah bir ceket almıştım. Parfum sıkıp odadan çıktım. "Mahra!" Duvara çarptım. Yok. Mahra'ya çarpmışım. "Önünüze bakın efendim,sonra başkalarına çarparsanız karizma yerle bir." Dedi gülerek. Ardından gülüşü yüzünde soldu. "Dışarı çıkalım." Bana yol verdi. Fayton tarzı ama at ile değil bulutların bizi taşıdığı arabalar vardı burada. Bindik. "Benimle konuşmak istediğin ne var?" Yüzüme bakmıyordu. "Yüzüme bak." Yüzüme bakmadı. Çenesini tuttum. "Üzgünüm,evlilik için hazır hissetmiyorum ama şu var; seni hâlâ çok seviyorum. Hâlâ aşığım sana. Özür dilerim. Üzgünüm."
"Ne kadar da kolay ya! Onca insan arasında gel beni reddet! Gel özür dile."
"Bağırma bana!"
"Bağırıyorum sana! Ya yaşadıklarımız bu kadar mıydı Aden! Gerçekten kolay mı bu kadar herşey! Peki benim duygularım! Odun değilim,robot değilim! Ateşten yaratılan bir mintayım! Minta! Beni kullanmayı bırak artık, yoruldum. Beni bir oyuncak gibi görmenden yeri geldiğinde çıkarlarına alet etmenden usandım!Hani diyorsun ya sana ulaşamamaktan bıktım diye! Asıl ben bıktım. İki haftadır ne yaşıyorum,nasıl yaşıyorum haberin var mı senin?(!) Canın sıkıldı gel Mahra, canın sıkıldı git Mahra! Neyim ben ya! Sensizlik,senin tarafından reddedilmek nasıl bir his biliyor musun sen?(!) Bilmiyorsun çünkü o zaman aklında yoktum bile belki! Yordun beni,soğudum Aden. Sensizlik ayrı soğuttu beni hayattan,senin beni kullandığın his ayrı soğuttu beni. Kaç kere hastaneye yatışım verildi benim haberin var mı senin! Yediğim sakinleştirici sayısından haberin var mı? Yok çünkü o zaman Aden Hanım'ın daha önemli işleri vardı. Değil mi Aden?" Dolan gözlerini sildi. "Bilmiyordum ben. Gerçekten teyzem de birşey söylemedi zaten. Ben bilsem böyle bırakır mıydım seni? Anla beni Mahra, alışık değilim bende yaşadığım şeylere.""Ben seni hep anladım Aden. Sen ise beni hep görmemezlikten,duymamazlıktan geldin. İlla annemin mi sana olanları söylemesi gerekiyordu Aden? Ha? Bir kere arayamaz mısın beni? Mahra, nasılsın? Bunu sormak çok zor olamaz ya. Dur fayton! Ya sen nasılsın ne haldesin diye yatmayıp seni takip ediyordum ben! Aden nasıldır şimdi,ne yapıyordur? O da üzülmüş müdür benim gibi? Ama öğreniyorum ki benim tek gecede yediğim sakinleştirici sayısı kadar Aden Hanım shot içiyormuş. Bu kadar mı senin yanında değerim benim?(!) Olmuyor Aden, bizden olmuyor. Ben bu şekilde yapamıyorum. Bizi ben değil sen bitirdin, bu zamana kadar asla seni suçlu bulmadım. Bir sorun varsa bendedir suç diye kendimi suçladım yıllarca ama şuan suçlu sensin. Gururun. Sen gururuna feda ettin bizi Aden. Bizi senin gururun bitirdi." Hiçbir kelime bile etmeden çekip gitti.
Selam Adenlerimm! Nasılsınız! Tam iki ay gibi bir süredir Aden'e ara verdik. Siz bunu okurken final bölümü hazırlık aşamasında bile olabilir. Son dört bölüm. Çok üzülüyorum ama her şey biter zamanla. Beklemede kalın!
OY VERMEYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!
![](https://img.wattpad.com/cover/336222804-288-k747208.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aden (SEZON ARASI)
Подростковая литератураBir cennet parçasıydı. O gökyüzünün cennetiydi ama onun yerini almak isteyen vardı. Cennet değişmezdi ya cehennem olurdu ya da hiç. Cennetin sahibi değişmezdi. Bir telefon araması ile hayatı yerle bir olan Aden'in geçmişi hiç bir zaman rahat bırakma...