4 YIL SONRA
28/07/28"Hera çık çamurdan!" Mahra neredeydi? "Mahra!"
"Ne oluyor güzelim?" Mahra gelip stralplez elbisenin açık bıraktığı omuzuma bir buse bıraktı. "Naim'e geç kalacağız." Mahra kafasını yana eğip bana en güzel bakışlarından birini sunmuştu. Bugün evliliğimizin dördüncü yılıydı. 28 Haziran. Mutlu giden bir evliliğimiz vardı. Herkes ile kötü olan aramı düzeltmiştim. Sanrı'nın ben evlendikten bir sene sonra oğlu olmuştu. Kerem Pars. Elif ile Sanrı ikinci çocuğu bekliyor. Samira ve Sara ise Firdevs'te bir şatoda yaşıyorlar ve hayatlarına bekâr devam ediyorlar. Ara ara Dünya'ya inip Asır'a da bakıyorum. Ona da bir melek görevlendirmiştim ama yine de arada o bir şey anlamasın diye yanına gidiyoruz Mahra ile. Evlendiğimizi biliyor. Canı çok yanıyor bunu belli etmek istemese de yanıyor çünkü o başka birine aşık olmuş. Kızın ailesi de Ezidi bir aile olduğu için dinî farklılıklardan dolayı vermiyorlar Asır'a. Yanına her gittiğimizde bizi lojmanında karşılıyor,bazen onda bile kalıyoruz. Yalnız yaşıyor. O çok yalnız. Eski dostumu böyle görmek beni üzdü lâkin bir şey de yapamıyorum. Annem ve babam ise Meva Cenneti'nde kalıyor.Cennetin altıncı katı olarak bilinir. Çok huzurlu ve sessizdir Meva. Eh babam da artık rahat yaşamak istediği için pek istemiyordu diğer cennetleri. Fazla kalabalık buluyordu. Annemde ona eşlik edince neredeyse kimsenin bulunmadığı Meva'ya yerleştile r. Anneannem ise teyzem ile. Teyzem Memories'den bir çocuk evlat edindi. Biz ne yapıyoruz peki. Bizim bir kızımız oldu! Hera Eflin. Tanıdık geldi değil mi. Hatta çok tanıdık geldi. Evet ben bir çocuğumu daha kaybetmiştim. Evlendik ve direkt Aden'de benim evime yerleştik. Mahra yine cehennemde yargıçlık yaparken ben ise cennette tanrıçaydım. Ne mi yapıyordum? Doğayı kontrol ediyor,Dünya'daki doğayı koruyordum. Evlendik ve yaklaşık bir buçuk sene sonra, Elif'in doğumundan beş ay sonra hamile kalmıştım. Kızım Hera şuan iki buçuk yaşında. Babası ile aynı tarihte doğmuştu. 8 Ekim. Pars ise 15 Eylül doğumluydu. Aralarında 14 ay vardı. Hera çok enerjik ama bir o kadar da agresif bir çocuktu. Ama çok güzeldi. Hayallerimden bile güzel. Masmavi gözleri,babasının benzeri kumral saçları vardı. Ufak bir burnu,dolgun dudakları vardı. Boyu yaşına göre iki veya üç santim uzundu. Kalıplı ve kilolu bir bebekti. Kumral saçları bukle bukleydi. Alt kısımları su dalgası misali iniyordu. Minik ayakları vardı,küçük tırnakları. Benim kızım çok güzeldi. Yüzümü Mahra'ya döndürdüm. " O çok güzel değil mi?" Belimi tuttu ve beni yanına çekti. Baş kısmıma ufak bir öpücük bıraktı. "O sana benziyor Aden." Başımı omzuna yasladım. Kızım ağlamaya başlayınca yanına gittim. Çamurdan çıkartıp top havuzuna koymuştum. Şimdi ise emzirecektim. İçimde olan huzur ama hafif bir korku beni tüm gün esir almıştı. Nedendi? Göğsümü açtım. Vahşi bir açlıkla emiyordu,bir daha emmeyecek gibi. Süt görmemiş gibi. Ellerimi kumral saçlarından geçirdim. İpek gibiydi. Küçük elleri inatla üstüme çıkan dar elbisenin stralplez yakasını tutuyor ve bırakmıyordu. Elbisede minik ellerinin izi vardı. Bir diğer eli ise göğsümü sarmış,ısıtmıştı. Kafamı başına eğdim. Kokusunu içime çektikçe çekesim vardı. Kafamı tam da başının ortasına koydum. Binlerce kez öptüm orayı. Yanaklarına geçtim. Al yanaklarını ısırdım da öptümde. Güldü arada bana kızdı. Bugün en çokta gözlerini öpmek istiyordum. İki gözündende doya doya öpmek istiyordum. Yavaşça eğildim gözlerine. Buse kondurdum uzun kirpiklerine. Göğsüme sokuldu. O da oraya bir öpücük bıraktı. Gözünden bir yaş aktı bebeğimin. "Anneciğim,güzelim,cennet kokulum ne oldu yavrum?"Ellerini yanaklarıma koydu. Orayı okşadı minik elleri ile. Zar zor çektim onu göğüslerimden. Elbisemi düzelttim,Eflin'in üzerine minik bir şal alıp çıktım. Onu babasına verdim. Benden ayrılmak istemesede verdim. Elime çantamı aldım. Mahra ve Eflin çoktan bulut arabasına binmiş beni beklemeye koyulmuşlardı. Eflin bugün çok garipti. Bana ne yapıyorsa aynısını şuan babasına yapıyordu. Boynuna sokulmuştu. Bulut arabasına bindim. Eflin bana gelmek istemişti. Lâkin ben Eflin'i alıp Mahra'ya yapışmıştım. İkimizinde dizleri yanyana gelmişti ve Eflin'i ikimizinde bir dizine oturttum. Başımı Mahra'nın omzuna yasladım. Başıma bir öpücük kondurduktan sonra aynı şeyi Eflin'e yaptı. Ardından ağzından bir şey mırıldandı."Teşekkür ederim. Herşey için tek tek teşekkür ederim Aden. Beni hayatına kattığın için,beni kendine kattığın için,canıma katık olduğun için,canıma bir parça verdiğin için. Ben sana yaşadığın için teşekkür ederim sevgilim." Gözlerim dolmuştu. Kapattım ve yaşın onun omzuna düşmesine izin verdim. "Mahra,hayatıma katıldığın gün benim doğuş günümdü,sana can verdiğim gün benim ömrüme bedeldi. Asıl ben sana teşekkür ederim. Tüm hayatım için ben sana teşekkür ederim." Ardından Eflin bir şeyler dedi. "Anne babayı seviyor. Baba anneye aşık, Eflin babaya aşık. Anne baba ile aşık Eflin'e." Ani bir gök gürültülüsü ile Eflin'e sarıldık. "Eflin!"
"Hera!" Bulut arabası hızlı bir düşüş ile bulutların arasından geçerken kızım tek bir cümle daha kurdu. "Hayat bize küs." Hızla düştüğümüz dünya bizi iyi karşılamadı lâkin. Eflin haklıydı. Hayat bize küs. Düştüğümüz yer bir evin önüydü. Burası Azerbaycan'dı. Evden çok güzel bir şarkı çaldı. Sütüm göğsümden akıp Eflin'in kanı ile karışmıştı. Ağzımı açıp tek bir kelime edemiyordum. Mahra. Mahra benim hemen yanıma düşmüştü. Elimi tutmuştu. Dudakları dudaklarımdaydı. Eflin göğsümün altındaydı. Sonumuz böyle olmamalıydı. Biz bu hayata bu şekilde veda etmemeliydik. Ama olmuştu işte. Hayat bize küsmüştü. Eflin'im,Mahra sevgilim.En son haykırdım acıyla. Eflin kanlar arasındaydı,kızımın kanı sütümle karışmıştı. Ağzımdan iki isim çıkmıştı. Ama en acısı evladımın ismiydi. Acıydı. Bebekti o daha. Ona bir şey olmamalıydı. O benimdi. O güçlü kalmalıydı. Tanrı onu bana bağışlamalıydı,beni ona. Babamızı da ikimize. "Eflin! Mahra!" Acı ile kararan gözlerim daha da kaydı. Eflin kokumu içine çekerek can vermişti. Yaşamamın bir mantığı yoktu. Evlat acısı ile yaşamak ölüme bin kat dahaydı. Bizde hayata küsüp gittik. Ay yıldızlar ile bir halka oluşturmuştu. Gökyüzüne ay dolanmıştı. Şarkıda bunu anlatıyordu.Gökyüzünde ay dolanır,
Yerde gönül gül çiçek,
Kim bilir yârim,
Bir daha ne zaman kapımızdan geçecek?Küsüp gitti yârim benim,yollar battı dumana...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aden (SEZON ARASI)
Novela JuvenilBir cennet parçasıydı. O gökyüzünün cennetiydi ama onun yerini almak isteyen vardı. Cennet değişmezdi ya cehennem olurdu ya da hiç. Cennetin sahibi değişmezdi. Bir telefon araması ile hayatı yerle bir olan Aden'in geçmişi hiç bir zaman rahat bırakma...