(20). KORKAK (KUZGUN)

53 1 0
                                    

' KALBIM BIR UÇURUMUN DIBINDE, NASIL OLSA DURACAK O UCURUMDAN DÜŞSE NE FAYDA, SENI YAŞAMAK ISTIYORUM, HER ANIMDA GÖRMEK SENI BILMEK ISTIYORUM, SADECE NASIL OLDUĞUN DEĞIL NASIL OLACAĞIMIZI BILMEK ISTIYORUM, SENI DUYMAK İSTİYORUM, BANA KENDINI ANLAT BEN SAATLERCE DINLEYEYIM, BANA BENI ANLAT BEN DÜŞÜNEYIM, SENI TENIMDE ISTIYORUM, BIRBIRIMIZE OLAN BAĞIMIZI SADECE DUYGULARA DEĞIL HISLERE DÖKMEK İSTİYORUM, FARKETTIMDE BEN SENI İLİKLERİME KADAR İSTİYORUM, BEN SENI İSTİYORUM '

***
Kuzgun

Ben ve sevra karşılıklı oturmuş sadece bakışıyoruz, ne kadar da muntazam görünüyor, bu benim en değerli varlığım oldu, o kadar güzel ki ona hayranlık içerisinde bakıyorum, sarı saçları ne kadar da güzel görünüyor, hele o gözler,  gözlerini çok seviyorum, kapkara gözlerindeki o küçük ışık kırıntısı ben miyim?

O kadar derin bakıyor ki?, sadece derin değil kara bakıyor, hani derler ya Karadeniz diye, işte sevranın gözleri kara bir deniz, o benim kara denizim, o denizde yüzmek istiyorum, boğulmak değil, Bide o denizin üzüntüsü ve kederi var, sahi gemiler batınca denizin canı acıyor mu?,o denizi iliklerime kadar istiyorum.

Heyecanla bana bakan kıza hayranlıkla bakmaktan başka bişey yapmıyorum, nefesi bile titriyorken ben ne dersem daha çok heyecanlanacak, neden bu kadar korkak ki?

Onun korktuğu ne?, sadece korku ile yaşıyor, korku onun bir parçası haline gelmiş,  bakarken göz bebekleri bile titriyor, ama neden?, ne yaşadı da bu kadar korkak oldu?, kim ona ne yaptı?, kim onun canını acıttı?, yada nasıl acıttı?

Neden ona karşı sabırsızlık duyuyorum?, neren sadece onun benim olmasını istiyorum?, neden sadece gerçeklerimiz bilmesini istiyorum?, ben onu seviyorum......

Siparişlerinizi vermiştik, sadece öylesine bakışıyorduk, onsuz iken ben kendi kendime konuşup ona ne söyleyeceğimi?, ne soracağımız söylüyorum, ama onun yanındayken hepsi uçup gidiyor...

***

yemekten sonra sahile inip biraz gezdik, benim bayanım topuklusunu çıkartıp elinde tuttu, ikimiz yürüyorduk, ne kadar ısrar etse bile ben istemedim ayakkabımı çıkarmayı.

deniz suyu sahile her vurduğunda muntazam bir ses çıkıyordu, bu sesin yani sıra birer çığlık gibi hali vardı, bazılarımız farkeder miş, suyun sahile dokunuşun da çıkan çığlık sesi sahile aitti, korkuyordu, korktuğu çok şey vardı, belkide canı acıyacak diye korkuyor, belkide aynı şeyi yaşamaktan,  belkide denizin bize hasas gelen o dokunuşundan korkuyordur.

Bir yerden sonra oturup, ben soru sormaya başladım.

"Küçük bayanım"

Masumca bana bakıp kafasını salladı.
"Bana biraz ailenden bahsetseder misin?"

Anı bir duraksamadan sonra konuşuverdi.

"Kuzgun, benim annemin adı Berfin,  babamın ise murat, annem eğer yaşasaydı 43 yaşında olurdu, babam ise 46 falan, annem ve babam ölmeden önce boşanma kararı almışlardı, aslında ben 10 yaşıma bastıktan sonra ayrı yaşamaya başladılar birkaç aile biriyim vardı, örneğin amcam, dayım falan ama onlarda vefat etti."

Duraksadığında daha derine inmeyeceğini farketti, bir boşluğa düşmüş gibi duruyordu, uzun sürmeden kendine geldi, sözüne devam etti.

"Başka sormak istediğin konu var mı?"

Bunu içtenlikle söyledi, o da bana yanıt olmayı istiyor gibiydi.
"Peki evlilik düşünüyor musun?"

"Kuzgun!" Şaşkınlık dolu gözlerle bana baktı, ne o bekliyordu böyle bir soruyu ne de ben, ama istiyorum ben evlilik!

168 SAAT İŞKENCE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin