(24).SOKAKTAKİ KRİZ

22 0 0
                                    

'BAZEN DERIN BIR  HISI, BAZEN YALNIZLIK HISSI, BAZEN ISE YAŞAYAN ÖLÜ HISSI, VE SONRA BIR ANDA BU HISLER YOk OLUR, ONUN YERINE DAHA GÜZEl, HISLERE YER VERIRISIN VE BUNUN ADINA AŞK DERSIN'

****

havaalanına gelmiştik, uçağımızı kalkmasına birkaç dakika kalmıştı, kuzgun ve baypars orucun valizlerini taşımaktan perişan olmuşlardı, ben ise tek bir valizle gelmiştim, ve kendi valizimi kendim taşıyordum.

Kuzgun huysuz bir oflamadan sonra, "sahi oruç?, neden ben senin valizlerini taşıyorum?  Benim bir sevgilim var ben sevgilimin valizini taşımak istiyorum!"

Aniden küçük bir kahkaha veren baypars daha oruç konuşmadan söze girdi, "İyi abi istersen ben hepsini taşıyayım "

"Baypars ilk defa beynin bu kadar güzel çalıştı, evet kardeşim kesinlikle sen taşı" dedi kuzgun.

"O zaman belki belim kırılır da hırsızlık yapmam, sende kurtulursun hee?"  İki kolunu birleştiren baypars tek kaşını kaldırmıştı.

"Offf çok iyi fikir kardeşim" dedi kuzgun gülümseyerek.

Oruç anlık olarak daldı sohbete, "abilerim? Uçağın kalkmasına az kaldı!"

Her iki erkekte birbirine bakıp ofldılar ve valizleri taşıdılar, biletlerimizide teslim ettikten sonra uçağa doğru yürüdük, oruç arkada, baypars sağda, kuzgun solumda duruyordu, kimsenin bana çarpmaması için aslında yardım ediyorlardı, çok heyecanlıydım,  aynı zamanda mutluyum.

Hostes hanıma selam verip kendi kolyuğumuza ilerledik, ben cam kenarındaydım, yanımda oruç vardı, orucun yanında ise başka bir bayan, bizimle aynı hizada olan yan koltukta ise kuzgun, baypars ve bir bayan vardı, kuzgun oruca yalvardı beni  yanımda oturmak için ama oruç hiç vicdana gelmedi, yerini abisine bile vermedi.

Bana uzaktan bakan kuzgun arada göz kırpıyor, arada el sallıyordu.
Uçağın kalkmasına saniyeler kala herkes kemerini taktı, pilot küçük bir konuşma yaptı ve uçak pistte hızla ilerledi, birkaç dakika sonra yerle olan bağlantımız koptu ve artık gökyüzüne doğru ilerledik.

Uçakta yüksek bir ses mevcuttu, ve ses çok rahatsız ediciydi, oruç bana kendi kulaklığını verdi, bende 2 saatlik yolu müzik dinleyerek geçirdim, aslında hava biraz soğuktu, bulutluydu, bu yüzden 2 saat 40 dakika sonra piste indik, ardından insanlar yavaş bir biçimde uçaktan indiler, bende yine oruç ve kuzgun un ortasında ilerliyordum, valizlerimizi alıp bir taksi çağırdık, ardından van merkezine gittik, bir otele girip öylece durmuştuk.

Odalar çift kişilikti,  be  ve oruç aynı odada, kuzgun ve baypars aynı odayı paylaşıyordu.

Odamıza yerlesimce aşağı indik, daha erkendi odaya kapanmak için, beraber bir lokantaya gidip güzel bir akşam yemeği yedik, ardından sanat sokağında gezindik.

Sanat sokağında geri dönüşüm içi yapılmış bir kedi heykeli vardı  tamamen vida gibi eski, paslı, küçük parça demirlerle yapılmıştı, kedinin yanına gidip poz verdim, fotoğraf makinesi ile beni çekti oruç.

Az ileride bir bayan ve kavalı vardı, kaval çalan bir kız heykeliydi, onun yanında da fotoğraf çektik, kuzgun ve baypars benden daha iyi poz veriyordu.

Biraz kalabalıktı ama yinede biz gezmeye devam ettik, azıcık ileride Bi adamın erik sattığını gördüm, kuzgun da istedim o da bana bir kağıdı sarıl getirdi, ben ve kuzgun yalnız kalalım diye oruç ile baypars bizi yalnız bıraktılar.

Kuzgunla beraber hem  erik yiyorduk hemde yürüyorduk, birçok şey çok fazla  dikkatimi çekiyor du, bazı mağazaların önünden geçerken içindeki tesettür giyim tarzı çok dikkatimi çekiyordu.

Az ileride bir penguen ve bir ördek kostümlü iki kişi halay çekiyordu, halayda kürtçeydi,  ben anlamıyorum ama hoşuma gidiyordu, bazı nakaratlları ise çok hoştu.

Ben ve kuzgun bir köşede oturup onları izliyorduk, ben fotoğraf  makinesi ile birkaç fotoğraf çektim, kuzgun ise onların videosunu çekiyordu.

Halayın şarkısına azıcık kulak verdim, çok hoş bir müziğin ortama girişi gibiydi, insan yerinde duramıyordu, bir yerden sonra ayaklarıma hakim olamadım ve ayaklarımı kendiliğinden sallanıyordu.

Bir nakarat kısmında, "éz te hızdıķım!" Diyordu, hatta en sık kullanılan cümle buydu, merak ediyorum da anlamı neydi?

Az sonra gösteri bitti ve ben ve kuzgun kalkıp ilerlemeye devam ettik,

Bana bakıp neşeyle, "çok güzel değil mi?" Diye sordu, o kadar mutluydu ki beni bile mutlu ediyordu.

"Çok güzel"  dedim büyülenmiş sesimle, o da bunu farketti ve çok güzel bir gülümseme bıraktı, ardından işaret parmağını bana uzatmaya başladı, kafasını onaylarcasına salladı.

Bende kafamı salladım, evet onun parmağına dokunmamı istiyordu, hayır bu ikimiz için yeterli değildi, ben onun sadece parmağına dokunmayacağım, ben onun eline dokunmak istiyorum, belkide artık korkunun geçmesi gerekir, ben bu korkuyla sonsuza kadar yaşamayacağım, sonradan gelen bir korku yine sonradan gitmeli, hep kalıcı olamaz öyle değil mi?.

bir şekilde buna son vermeliyim, ne olursa olsun başarmalıyım, evet son birkaç gün çok kötü anılarım hep kafamda canlandı, daha çok üzdü beni ama dediğim gibi elinde sonunda korkumu yenmeliyim.

Elinde sonunda bu yaşadıklarımı unutmalıyım, unutacağım da  çünkü bj çok yorucu olmaya başladı, kendime eziyet ediyorum, bir ızdırap misali.

Hayır korkmamlıyım, ben daha ne vadiler atlattım, bu benim için bir hiç olmalı, be  başarmalıyım, ne olursa olsun başaracağım, ben kendime bir labirent yaptım ama kendim kayboldum, bu kadar üzücü hayat yeterli.

Kuzgun bana çok güveniyor bende ona elbette,o bana parmağını uzattı ama ben direkt elini tuttum, o şaşkınlık içerisinde bana baktı, eli avucumdaydı, ben bile nefesimi tutmuş öylece bakıyorum,  ne tepki veriyorum ne de başka bisey, gözlerim anlık dolmaya başladı, kuzguna bakınca büyük bir mutluluk yaşıyordu.

Dolumhözleri den yaşlar süzülmedi, öylece duruyordu, küçük bir gülümseme yaptım, o da bana gülümsedi,  ta ki arkadan birinin beni itmesi üzerine kulaklarımda büyük bir çınlama oldu, ellerimi çekip kulaklarımı kapattım, yüksek bir sesle bağırdım, "dokunmaaa! Dokunma bana! "

Herşey anlık olarak, bulanık oldu, başım dönmeye başladı, kulaklarım daki çınlama arttı, dolu olan gözlerimdeki yaşlar koptu, yükse, gürültülü insanların sesleri heryerde ydi, herkesi  eli bedenimde gezer gibiydi, sanki herkes bana dokunuyordu, korkuyla kendi etrafımda dönüyor, bağırıyordum, "dokunma bana!dokunmaaa!", heryer karardı, gözlerimden yaşlar bitti ve ellerimi kulaklarımdan ćektim, o an dengemi kaybedip yere yığıldım...

***





İyi okumalar💜🫀

168 SAAT İŞKENCE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin