(3.) İKİNCİ GÜN

620 17 0
                                    

'ŞU DÜNYANIN BÜTÜN YÜKÜNÜ TAŞIMAKTAN BİTKİN DÜŞTÜM'

***

Gözlerimi kırpıştırarak açmaya çalıştım, yavaş yavaş görüntü netleşti, bedenimdeki ağrı ile inleyerek hareket ettim, yavaşça olduğum yerden doğruldum, oturur pozisyona geldim, hiçbir şey değişmemişti, hala aynı yerdeyim, içerisi aydınlıktı, dünden biraz daha ılıktı hava, bacaklarımdaki izler içler acısıydı, olduğum yerden kalkmak için kendimi zorladım, fakat bacaklarım çok acıyordu,başım çatlayacak gibi ağrıyordu, kurumuş ellerim tekmeler yüzünden çatlamıştı, bütün kanlar kurumuştu, kolumda ise kuru kan lekesi vardı, yere baktığımda yerde kuru kan vardı, dün öksürerek boğazımdan akan sıvı kan dı, dudaklarımı hareket ettiremeyecek kadar kurumuştu, boğazım ise hem kurumuş hemde yanıyordu, keşke şu anda bir bardak su olsaydı, tişörtümü kaldırdım, karnımda henüz bir ağrı yoktu, tişörtüm biraz kirlenmişti.

Ayağa kalkmaya çalıştım, zar zor kalkabildim, bacaklarım titriyordu, çok darbe almıştı, titreye titreye yürümeye çalıştım, sürekli sendeleyip duruyordum, içeride yan yana duran sandalyeleri doğru yürüdüm.

Tabi buna yürümek deniliyorsa.

Ayağımdaki zincir sürekli ses çıkarıyordu, belli bir noktadan sonra zincir artık durdu, sandalyelere hala birkaç adım vardı, kendimi zorlayamayacak kadar bitkin durumdayım.

Zincirin sabitlendiği yere dönüp oturdum, bacağıma bağlı olan tarafını elime alıp çektim, ve bunu sürekli olarak yaptım, ayak bileklerimde ağrı olsa bile bu işlemi tekrar tekrar yaptım, artık bu zincirlerden kurtulmak istiyorum.

Aniden kapının açılma sesi geldi, yine o 3 adam geldi, korku dolu bakışlarım onları buldu, gözlerimi belerterek bakıyordum, yutkunarak elimdeki zinciri tekrar çektim, zayıf pislik aniden kahkaha attı, şişko da aynı şekilde gülüverdi, ama kızıl hiç tepki vermeden bana bakıyordu.

Mimikleri bile yok bu adamın, nasıl bana acımasını isteyebilirim ki?

Kızıl olanı tepkisiz bir şekilde benden gözlerini ayırmıyordu, zayıf olanı mutluluk içerisinde kızıla döndü, gülerek "şunun haline bak, sanki zincir kopacakta, sanki burdan kaçabilecekte " Kahkaha atarak beni işaret etti.

Ben bile kendime acıdım resmen, gerçekten bunu yapıyordum, zincir kopsun diye bir çekip duruyordum, kafayı yiyecem,  burdan nasıl kurtulacağım?

"Abi gel şu işi biraz öne alalım, hem onun içinde güzel bir iş olur" siskonun ağzı kulaklarındaydı, ne dediğini anladım galiba, o iş dediği tecavüz olmalı, yani anlamayacak kadar da aptal değilim, pislikler beni iyice delirttikten sonra tecavüz edecekler, bunlardan bir şekilde kurtulmalıyım, ama burda Bir pencere dahi yok!

"Yok!, hala zamanı var!" Kızıl gür ve ciddi bir ses tonu ile şişkoya cevap vardi ama hala bana bakıyordu, benden gözünü ayırmıyordu.

Ya çok güzelim,ya da çok kötü durumdayım.

Elimdeki zinciri bırakıp Ayağa kalkmaya çalıştım, duvara elimi bastırarak Ayağa kalktım,titreyerek onlara doğru ilerledim, sadece ortada duran kızıla bakıyordum, cesaretimi toplamak için içimdeki sesi dinliyordum, daha birkaç adım kalmıştı ki zincir izin vermiyordu, yine yetişemiyordum, birkaç adımlık mesafede kızıl ın gözlerinin içine baktım, lacivertleri yaz aksamın semasıydı.

Kurumuş dudaklarımı hareket ettirmeye çalıştım, kuru boğazımdan konuşmaya çalıştım,  kuruyan boğazım sadece kısık bir ses veriyordu, "Benim suçum o depremde ölmemek mi?" Bunu söylerken o kadar çok zorlandım ki, gözlerim yaşlarla doldu, sesim hem, kısık hem boğuk ve hemde titreyerek çıktı.

168 SAAT İŞKENCE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin