1. TANITIM

1K 12 6
                                    

(Bu kitaptaki tüm herşey benim klavyemden dir, kurgu ve olaylar tamamen benim rüyalarımdandır, üstelik kitaptaki herşey bana aittir,umarım beğenirsiniz iyi okumalar 💜😘)

Soğuk kış rüzgarı ve yağan kar yere değdiğinde bir unun eleğin altından dökülmesine benziyordu.

Karın eşsiz beyazlığı ve temiz görüntüsü insanda sadece büyülenmiş gibi bir iz bırakmakla kalmıyor, insanın içine işleyen birer hayat tomurcuğun yerle kavuşmasına benziyor.

Her insan için bir kar tanesi yere düşer gibiydi, sanki kar her düştüğünde yeni bir insan doğar gibiydi.

Mutluluk veren bir kar yağışı insanda huzur ve hayranlık duygusu bırakıyor.

Her yağdığında farklı bir hisse kapılıyorum, sanki bir acı katliam haberi gibi,koca bir kar katliamı gibi, sanki yeni hayatın beyaz yaprakları gibi, temiz ve yeni bir sayfa gibi.

Hayatım normal insanlardan ne kadar farklı olabilir ki?

Bir Yetim çocuğunun hayatı nasıl olabilir ki?

Hayatın bana bu yaşıma kadar verdiği her yüke boyun eğmeden gelebilmem ne kadar büyük bir başarı benim için ,oysa ki başıma geleceklerden habersiz söylüyorum bunları.

Kim bilebilir di ki o gece başıma bunların geleceğini?

İlk kaçırıldığım gün kar deli gibi yağarken olmuştu.

1 mart kaçırıldığım gece kar yağarken götürüyordum...

***

"İmda-"

Eldivenli eliyle ağzımı kapatıyordu, çırpına çırpına bağırmaya çalışıyorum,çıplak ayaklarım kara her değdiğinde kücük bir bıçak kesiği gibi bir his yaşatıyordu,kar çok sakin yağarken benim kolumdan tutarak zorla arabaya bindirmeye çalışıyordu, kim olduğunu bilmiyorum, yüzünü kar maskesi ile kapatmıştı, elimle onun elini kendimden uzak tutmaya çalışıyorum, eldivenli eliyle ağzımı kapatıyordu ama ben çırpınarak kurtulmaya çalışıyorum, bağırırken bile sesim kesik kesik çıkıyordu.

"İmdatttt-imda-yardı--imd- ... yardı-edi-... "

Arabaya bindirdiği an arkamdan biri ağzıma bir peçete ile baskı uygulamaya başladı,  ne olduğunu anladım bu yüzden nefesimi tuttum, iki elimle onun elinden kurtulmaya çalışıyorum, küfretmelerini duyuyordum, araba hareket edince ayağımla kapıya vurmaya çalıştım, daha fazla nefesimi tutamıyorum, sonunda dayanamayıp nefesi aldım, gözlerim kararmaya başladı, sanki korkunç bir uykuya gidiyordum, kar uykusu gibiydi, oysa ki kar çok temiz ve yumuşaktı,  neden benim canımı bu kadar acıtıyor?...

***

Kendi duygularıma tercüman olduğum bir kitaptır belkide, yada bir mektuptur.

Ne olduğunu bende bilmiyorum tek bildiğim insanların acımasız olması.

Çok şey öğrendim ben bu hayatta, çok şey gördüm ve yaşadım ama o gece ilk defa böyle bişey olmuştu.

Kalbimin paramparça oluşunu kendim izlemiştim, oysa ki kalbimi avuçlarına alınca bir kum tanesi gibi ufalanıp dökülü vermişti.

Birer birer biriken herşey kum tanesi kadar küçülmüş ve yok olmuştu, benim için hayatın savaşı başlamıştı.

Herşey o gece olmuştu, ya da yıllar önce o gece '8 mart' bütün insanlar dünya kadınlar gününü kutlarken ben o geceye kurban edilmiştim.

Ondan önce ki 7 günümü ise işkenceler ile doldurmuştum.

İşkencenin son günü olmuştu benim için 8 mart.

***

"Nolurr yapmaaaa!!..yalvarırım yapma...nolur yapma!!!"

Yalvarışlarım onun gözündeki kini kaldıramayacak kadar güçsüz iken boğazım parcalanırcasına bağırıyorum, oysa ki biraz bile vicdanı olsaydı belki bırakırdı, sesimi hiç kimse duyamıyordu, hem yorgun ve hem bitkin bir halde çırpınıyorum, sesim insanın kalbine dokunurcasına ve iz bırakırcasına çıkıyordu, baģırışlarım faydasız iken kim bana yardım edebilir ki?

"İmdatttt!...yardım edin nolurrr!...imdat! Bırak beni imdattt!!.."

Gözyaşlarım yanağımdan süzülürken ıslak yer arıyordu, çok ağlamıştım hiç kuru yer kalmamıştı yüzümde, gözlerim artık şişmişti, kan akacak kadar acıyordu ama çırpınışlarım benim canımı daha çok acıtıyordu, saçlarım birbirine karışmış düğüm düğüm olmuştu tıpkı hayatım gibi, dudaklarım kurumuş ve kanıyordu tıpkı kalbim gibi, gözlerim ise korku içinde feryad figan ediyordu, yardım isteyen bedenim dayanılmaz bir acı içerisinde cırpınıyordu,alnımdan terler dökülüyordu, saçlarım terlemekten ıslak hale gelmişti, hala bile kendini ölüme bırakmıyor du.

Kinle bakan gözleri insanda büyük korku izi bırakıyordu, sonsuz bir nefret taşıyordu gözleri ,sanki bir katilin karşısında duruyordu, gözlerinin lacivertliģi yaz aksamının karanlık gökyüzünü andırıyor du ama onun gökyüzüsü insanlara kin ile doluydu belkide dünyanında gökyüzüsü yıldızları kinle doldurmuş ve gökyüzünün süsü gibi gösteriyordu bize, evet gözleri tıpkı onun gibiydi, sinirle sıktığı dişleri çene yapısını ortaya çıkartıyordu, çenesi sinir ile birleşmiş bir lav gibiydi, alnından terler dökülüyordu, bir nebze sinir ve yorulmanın iziydi, burnundan soluyordu, kin ve sinirini burnundan veriyordu, oysa ki burnunun şekli harikulade görünüyor du,kaşları çattık tı ,öfkesini kaslarına da ayırmış gibiydi ,her hareketi öfke ve kinle doluyken ben hala ona yalvarıyorum, bedeni benim bedenimden 10 kat daha büyük ken ben hala ona çırpınıyorum, kolumu sıkarak tutarken bile kinini bir nebze bana aktarıyor du... Pekii eğer bana o gece kinini vermeseydi ben ondan nefret edermiydim?,tek öfkesi sanki benmişim gibi benden intikamını almak istiyor, oysa ki ben daha çok küçüğüm...

"Nolurr bana tecavüz etme!!!.. nolurrr yapmaa! Yalvarırım..."

***

Sana nasıl öldüğümü veya öldürüldüğümü anlatacağım,168 saatlik çektiğim işkenceyi anlatacağım, ben sevra sorkun, 17 yaşındaydım ,bunu yaşarken daha 17 yaşındaydım,kısa boylu ve zayıf biriyim, saçlarım sarı, gözlerim siyah renkte, hayata olan bağım 17 yaşımda koptu, 8 mart benimde ölüm günüm oldu...

***

Evettttttttt bu olay tamamen bana ait olduğu için gerçeklikle alakası yoktur,ve de bu sadece bir tanıtım bölümü, kısa yazdım ama bölümler üzerinde çok kalacağım için çok uzun yazacağım üstelik bu olayın gerçek olmadığını tekrar söylemek isterim, ve evet yine bir rüya gördüm ve yazdım, umarım beğenirsiniz,  bu kitabı okumak için psikolog olmanız gerek 😉

168 SAAT İŞKENCE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin