Binbaşı Gökhun ve yüzbaşı Pars gördükleri manzara karşısında sakinliğini koruyordu. Uryun obasından geriye kalan sadece çadırların külleri ve bazı kokuşmuş cesetlerdi. Yüz kişilik erler, sayılarına kıyasla oldukça sessizdi. Etraftaki kül tabakası yüzünden atların ayak sesleri bile azalmıştı. Ölüm sessizliği vardı etrafta. Atılan oklar dışında düşmanla alakalı bir işaret yoktu. Hiç düşman cesedinin olmayışı, obanın ne kadar çaresiz bir duruma düştüğünü gösteriyordu. Tüm birlik otağa doğru yöneldi. Vardıklarında düşmanın gözdağı verme şekline şahit oldular. Otağ yakılmış ve içlerinde birtakım küçük, kararmış iskeletler göze çarpıyordu. Görünüşe göre bebekleri canlı canlı ateşe atmışlardı. Önüne doğruysa kazığa saplanmış bir şekilde Uryun şahının kafası vardı. Kenarında şahın savaşlarda kullandığı zırhı bir iskelete giydirilmiş vaziyette duruyordu. Lakin bu cesedi çok yakmamışlar, üzerinde kimisi çürümekten morarmış, kimisi kızarmış şekilde et parçaları duruyordu. Gökhun sadece kaşlarını çatmış etrafı izliyordu. Pars'a dönüp:
- Bunu bir Çinlinin yaptığını hiç görmedim.
- Onlar da yakıp yıkar binbaşım ama... Daha önce böyle şaha yapılan bir infaz ne gördüm ne işittim.
- Bu işin içinde başka güçler de var Pars! Başımız büyük dertte. HERKES ETRAFI ARAŞTIRSIN. ÖNEMLİ BİR BİLGİ VE KAYNAK ELDE ETMEYE BAKIN!
Ordu sakin komutlarla atlarını obanın etrafına dağıttılar. İşin kötü yanı ne etrafta yaşayan kimse, nede herhangi bir erzak kalmıştı. Bir vakit sonra erlerden biri Parsa seslendi "yüzbaşım düşman ordusunun nereye yöneldiğini bulduk. Binbaşı bağırdı "Nereye yönelmişler!" Er birkaç saniyeliğine ayak izlerine ve güneşe baktı "Güneybatıya ilerlemişler beyim." Ayak izlerinin bulunduğu açıklığa doğru ilerlediler. Obanın bitimi olduğu için burada pek de kül tabakası yoktu. Zemine baktıklarında hayrete düşmüşlerdi. Neredeyse obanın büyüklüğünde; belki de daha kalabalık bir orduydu bu. Sanki bir sel yerdeki çimenlerin kökünü kazımış gibiydi. Gökhun, erlerden birine Artuk'u bulmalarını emretti. Pars'a dönerek:
- Bu hiç normal değil. Daha önce hiç bu kadar büyük bir ordu görmedim.
- Kağanımız böylesine bir ordunun harekete geçtiğini illa ki haber eden adamları olmuştur beyim. Neden Tortugun'un erlerini istemedi acaba?
- Bilmiyorum Pars. Açıkçası şuan ne yapmalıyım onu da bilmiyorum. Peşlerinden gidemeyiz. Yetişmemiz mümkün değil. Yetişmeyi bir tarafa koydum o kadar erzağımız da yok. Tek kişi yola koyulursa daha rahat olur. Biz hemen Tortugun'a dönelim.
O sırada Artuk binbaşının yanına vardı. Gökhun eliyle izlerin yönünü gösterip: "işin kolay olur Artuk. Bu kadar büyük orduyla hızlı hareket edemezler. Düşman ordusunu tespit ettiğinde beş gün izlerini sür. Sonrasında hemen Tortugun'a dön. Erkenden bilgi almamız gerek. İzlemeye devam edip beş günü sakın geçireyim deme. Gerekli yemek ve suyu temin edip hemen yola çık!"
XXX
Yıldıray oturduğu tahttan kalktı. Karşısında Hıncal bey ve yüzbaşı Batur vardı. Söze başladı:
- Artık bana rapor edecek bilgiler elde ettiğinizi varsayıyorum. Sizi rahat bıraktım ki bunalmayasınız. Batur önce seni dinleyeceğim.
- Beyim Uryun'dan gelen yüzbaşı ve onbaşılarla konuştum. Kendilerine saldıran orduda Moğollar da varmış. Adamlarımı insanların içine karıştırıp anormal bir durum olup olmadığını kontrol ettirdim. Halk ufak bir yerde tıkılı kaldığından huzursuzlanmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÖKTÜRKLÜNÜN AŞKI
RomanceHayatı savaşlarla geçmiş nice badireler atlatmış bir askerin hayatı... Ailesi daha çocukken moğol saldırılarında vahşice öldürülmüştü ve o Kılıca, oka, kana, ölüme erkenden tanışmıştı. Hayatındaki tek gayesi intikam almak olmuştu. Hiçbir zaman aşk n...