Sabah vakti olmuştu. Onbaşı Kayra, öğlen vaktinin gelmesini bekleyene kadar ava gitmişti. Obanın bulunduğu yerin yarısı ormandaydı. Giriş çıkış bu ormandan yapılırdı. Arkası tamamen düzlüktü. Bu düzlüklerde obanın tepede kurulu olan otağı çok net görülürdü. Avın çok az bulunmasına rağmen bir kuş vurmuş, hanımına getirmişti. Bir av bulana kadar öğlen olmuştu zaten. Normal kıyafetlerini çıkarıp yerine onbaşılık alameti olan zırhını ve tolgasını giydi. Kahverengi orta cüsseli atına binip otağa doğru yöneldi. Otağa geldiğinde görev arkadaşını bekleyen Akmanı gördü. Yanına varıp selamlaştılar. Akman otağın hemen yanındaki tepenin bitimine doğru olan misafir çadırlarını parmağıyla göstererek. "O farenin yuvası kesin bunlardan bir tanesidir." Kayra gülerek. "Doğru dersin. İyi niyet kötü karşılıkla çok bulunur oldu." dedi ve İkisi de atlarını tuğların önündeki nöbetçilere verip içeri girdiler. Yıldıray, üstünde bozkurt oyması olan tahtında oturuyordu. Başını eğmiş düşüncelere dalmıştı. Bu düşünceleri Akman ve Kayra bozdu. Beylerine selam verdiler. Yıldıray başını kaldırıp sordu:
- Bir sorun mu vardır onbaşılar ?
Akman hafifçe eğilerek:
- Vardır lakin çözümlemeye uğraşıyoruz beyim.
- Şu casus meselesi mi ?
- Evet.
- Bir bilgi elde ettiniz mi ?
- Şu anlık edemedik beyim.
Yıldıray kollarını yana doğru açarak cevap verdi:
- Eee o zaman neden buradasınız? Ben sanıyordum önemli bir bilgi elde ettiniz bana anlatacaksınız
- Beyim biz anladık ki bu casus gizli saklı araştırmalarla çok uzun sürede bulunur. Hızlı bulunması için biz bir plan düşündük ama sizin yardımınız gerekir.
Yıldıray ayağa kalktı karşısındaki iki onbaşıya doğru yürüdü, bir adım kala durdu. Akman başı eğik bir şekilde devam etti:
- Biz adamlarımızla otağın önünde sahte bir çarpışma yapıp halka isyan çıkmış görüntüsü vereceğiz. Casus da bunu hemen karşıya iletmek için harekete geçecek, böylece hızlı bir şekilde onu yakalayacağız.
Yıldıray ellerini arkadan bağladı. Bir vakit düşündü. Riskli bir plandı. Obanın zor günlerinde birde isyan çıktı telaşını kaldırabilir miydi? Casus çabucak yakalandığında buduna gerçek açıklanırdı aslında. Tüccarlar isyan haberini duyunca satacaklarını da alıp giderlerdi. Zaten zar zor tüccar geliyor, insanlar az mal alıyordu. Birde hiç gelmezseler insanlar açlıktan kırılırdı. Kimsenin dışarı çıkmasına yasak konulsa casus da içerde kalacaktı. Öyle yada böyle tüccarlar gidecekti.
Yıldıray'ın düşüncesi can sıkıcı düzeye geldiğinde muhafıza seslendi. Çadıra giren muhafıza nöbetçi yüzbaşıyı buraya getirmesini söyledi. Bir süre sonra yüzbaşı Pars otağa girdi. Durum ona da anlatılıp bir kargaşa duyulsa dahi adamlarının nöbet yerinde kalmaları emredildi. Diğer günlere nazaran bu gece daha dikkatli olmaları konusunda tembihlendi. Pars selam vererek dışarı çıktı. Yıldıray iki onbaşının da göğüslerine vurarak "Pekala erlerim. Size güveniyorum. Dediğiniz gibi olsun. Casus yüzünden elimiz kolumuz bağlı. Önemli meseleleri düşmanın kulağına gidecek diye ertelemeye gerek kalmaz erken bulununca. Bir an önce bulunması en iyisi olacak gibi. Bu gece yapın yapacağınızı o vakit. Bende en güvendiğim adamalarla düzmece bir çarpışma yaptırtabilirim. Otağın yakınlarında olmayabilir belki casus." Akman ve Kayra birbirlerine baktı. Fazla erkendi lakin sorun olacaklarını sanmıyorlardı. İkisi de selam vererek çadırdan çıktı. Nöbetçilerden atlarını alıp hızla talimhaneye gittiler. Adamlarını alıp düzlüklere doğru at sürdüler. Obadan yeterince uzaklaştıklarında Adamlarını hizaya soktular. Akman ve kayra atlarının üstünde erleri atlarından inmiş sağ elleriyle atlarını tutarak duruyorlardı. Plan tüm erlere ayrıntılı şekilde anlatıldı. Akman Kayraya sordu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÖKTÜRKLÜNÜN AŞKI
RomanceHayatı savaşlarla geçmiş nice badireler atlatmış bir askerin hayatı... Ailesi daha çocukken moğol saldırılarında vahşice öldürülmüştü ve o Kılıca, oka, kana, ölüme erkenden tanışmıştı. Hayatındaki tek gayesi intikam almak olmuştu. Hiçbir zaman aşk n...