Zenginlik İle Obaya Dönüş

53 5 1
                                    

       Turuncu güneş gökyüzünü boyarken ağır aksak ilerleyen Göktürk ordusu kasabalara yaklaşmıştı. dümdüz yeşil ovaları geçip kayalık ve taşlı bir yamaçta durdular. Önlerinde bulundukları yamaçtan daha yüksek iki tepe vardı. Her ikisinde de birer kasaba bulunuyordu. Yüzbaşılar bulundukları birliklerden ayrılarak ön tarafa, Yıldırayın ve binbaşı Gökhun'un yanlarına geldiler. Yıldıray sessiz ve sakin bir şekilde "çarpışmanın olduğu gün konuşmuştuk fazla söze gerek yok. Batur, Togay, Pars, Afşin, Ilgar saydığım yüzbaşılar sağdaki diğerleri soldaki kasabaları yağmalasın ben, şifacılar ve birliklerim burada gözetleme yapacağız." Tüm üstler beylerine selam verip orduların başına geçtiler savaş düzeni hızla alınıp seferden haberdar olup boşaltılan kasabalara doğru hızla ilerlediler. 

       Yıldırayın birlikleri 200 kişilik elit bir birlikti. Silahları diğer erlere nazaran daha sağlam, daha güçlüydü. Yüzlük yada onluk birimlere ayrılmamış tek bir kişiden komut alan birlikti. Bu ya Yıldıray olurdu yada yanından ayırmadığı beylerbeyi Hıncal. En zor zamana sakladığı kıymetli bir atlı takımıydı.

       Akman tamamen boşalmış olan kasabanın girişine doğru yaklaştı. Çok fazla er tek bir kasabayı yağmaladığı için fazla bir şey elde edeceğini sanmıyordu. Kasabanın etrafını saran küçük taşlardan yapılmış bir adam boyu kadar olan sete yaklaştı. Atının üstüne dengeli bir şekilde çıkarak setin üstünden atladı. Çarpışacak kimse olmadığından sakince bir ev seçti, kapısını tekmeyle kırarak içine girdi. Her askere bir ev düşmediği için peşinden dört kişi daha girdi. Beş kişi birbirlerine karışmadan evi dolaşıp alınması gerekeni aldılar. Bir vakit sonra Akman omzuna attığı büyükçe bir kurutulmuş et, küçük bir kese sikke ile evden ayrıldı. Fazla dolaşmayı pek gerek bulmuyordu. Çünkü ordu her şeyi silip sürmüş olsa gerekti. Kasabadan çıkmak için sete yürürken Dumrul'u gördü. Onunda bir elinde iki testi kımız diğer elinde orta boyda bir sandık vardı. Akman'a yaklaşarak: 

-Neler buldun Akman bu kalabalıkta değerli bir şey denk getirdiysen şanslısındır.

Sete yaklaşıp omzundaki eti beze sararken:

-Fazla yok. Büyükçe bir  et, küçükçe bir kese.

-Şu orduyla karşılaşmasaydık daha fazlasını alırdık.

-Beyimiz doğru olanı yapmıştır orduyu bölmek riskli olurdu karın doyuracak kadar erzak elde ettik ya bana yeterlidir. Bu kıtlık daha süreceğe benziyor.

-Doğru. Kağanlığımız zayıflamaya başladı eskisi kadar fazla da akın yapamıyoruz bu gidişimiz pek de iyi değildir.

Akman kumaşı ete sarıp sıkıca bağladıktan sonra setin üstüne attı. Çıkmaya yeltenecekti ki ellerindeki yaralar yüzünden kendi ağırlığını bile kaldıramıyordu. O ağacı yumruklamasının ardından üç gün geçmesine rağmen sorun çıkarması can sıkıcıydı. Dumrul'a gel işareti yaparak omzundan destek alıp çıktı. Dumrul'da sandığı setin üstüne koyup testileri Akmana vererek tek hamlede çıktı. Gülerek:

-Bu seti biraz daha uzun yaparlar artık. Benim gibi cüssede olan biri için fazla ufak.

-Bize set dayanmaz vahşi hayvanlar içindir bunlar.

Diyerek testileri uzattı. Testilerin birini alan Dumrul diğerini Akman'a bıraktı. Erzakları atlarına yükleyip adamlarının gelmesini beklediler.

       İkindi vakitlerinde ordu tamamen toplandı ve Yıldırayın bulunduğu tepeye doğru ilerlediler. Yağmanın sorunsuz bir şekilde gittiğini binbaşı Yıldıray'a iletti ve ordu yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Yıldırayın düşündüğü gibi daha büyük bir ordu gelmedi. Tabi şu zamana kadar. Akından dönmek, akına giderken ki halden daha riskli bir durumdu. Çünkü ordu erzakla yüklü olup atlar daha yorgun oluyor yavaş ilerleniyordu. Bugün ordu diğer günlere kıyasla daha az uyuyacak gibi görünüyordu. Kasabalardan uzaklaşıp kamp kurmak kulağa mantıklı geliyordu. Uzunca bir vakit gece de yolculuk yaptılar. Yıldızların ışıltısı meşale yakmayı gerektirmiyordu adeta. Sadece ordunun en önü ve en arkasında meşale tutan erler vardı. Ordunun kasabalara olan uzaklığı Yıldıray'ın içine sindiğinde kamp kurulmaya başladı. Akman ve dostu Dumrul adamlarıyla beraber aynı kamp ateşinde toplanmışlardı. Kasabada kestikleri birkaç sığırın etini pişiriyorlar, kımız içiyorlardı. Dumrul başındaki tolgasını çıkarıp yere koydu:

BİR GÖKTÜRKLÜNÜN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin