-5 yıl sonrası-
Gecenin karanlığı Hatice Sultanın sarayını sardığı vakitlerdeydi. Saray sessizliğe bürünmüştü, sessizliği bozan sert rüzgarlar ağaçların dallarını çatırdattı. Çağırdılar arasında Sultanın odasının kapısı aralandı, kapının gıcırtısı tiz bir çığlık gibiydi. İçeriye 4 kara giyinimli, yüzleri bezle sarılı, iri yarı adam girdi. Her adımlarında yer sallanıyor gibiydi, Hatice uykusundan irkilerek uyandı, gözleri karanlığın içindeki adamları seçince avazı çıktığı kadar bağırdı. Adamlardan biri hızla yaklaşıp ağzını kapattı, diğerleri kollarından tuttu, Sultanın sarayın dışına sürüklemeye başladılar.
Saraya çok uzak olmayan ormana kadar yaka paça sürüklediler Hatice'yi. Üstü başı mahvoldu, eteğinin uçları yırtılmıştı, çığlıkları yankılanıyordu. Adamlar sultanı ormanın ortasında duran pelerinli kişinin önüne kadar getirdiler. Pelerininin başlığı yüzünü saklıyordı. Hatice'yi onun önünde dizlerinin üzerinde durmaya zorladılar. Canı yanarak dizlerinin üzerine çöken Sultanın gözleri doldu, korkudan titriyordu, ağlamak üzereydi, pelerinli kişinin yüzünü görmeye çalıştı.
Çok geçmeden pelerinli kişi başlığını eliyle geriye çekti ardında saklanan yüz ortaya çıktı. Hatice'nin gözleri korkuyla daha da büyüdü.
Hatice : R-Rü..ya..
Karşısında pelerinle duran Rüya'ydı. Rüya gözlerini Sultanın üzerinden hiç ayırmadan bakıyordu, yüzü donuktu, hiçbir his belirtisi yoktu. Donuk bakışları Hatice'nin içini dondurmaya yetiyordu, neyin içinde olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Hatice : Yalvarırım.. yalvarırım bırak beni.
Ölüm korkusu sultanı şimdiden yemeye başlamıştı. Rüya'nın bakışları onu daha çok rahatsız ediyordu. Esen rüzgar yaprakları uçuşturdu etraflarında.
Hatice : Rüya, Rüya nolur.. bırak beni, eğer şimdi bırakırsan kimseye bir şer söylemem..
Rüya'nın dudakları aralandı, Hatice umutla bekledi söyleyeceği şeyi.
Rüya ancak o an bakışlarını Sultanın üzerinden çekip adamlardan birine çevirdi.
Rüya : Götürün! Bir çuvala koyun sonrada denize atın.
Rüya pelerini savurarak dönüp gitti.
Hatice : Rüya! Hayır! Rüyaa!
...
Hatice hızla açtı gözlerini, odasındaydı. Kanter içerisinde kalmıştı, gördükleri kabustu. Boğazı kurumuştu, kalbinin sesi duyulacak kadar atmasına sebep olmuştu.
Korkuyla odasına göz gezdirdi, ne Rüya ne de adamlar vardı. Elini alnına götürdü hayli terlemişti.
Hatice : Bu böyle olmayacak, o hamle yapmadan benim onu yok etmem lazım. Bu korkuyla daha fazla yaşayamam.
*
Divan toplantısı henüz bitmişti, Pargalı toplantıda görevini kötüye kullanan iki beyin idamına karar vermişti, hünkarda onu desteklemişti. Gücü her geçen gün artıyordu, diğerleri has odabaşılıktan sadrazamlığa yükselişine başta memnuniyet göstermemişti lakin sonra hünkarın makbulu bizimde makbulümüzdür demişlerdi. Şimdilerde artan gücüne hepsi saygı duyar olmuştu.
Toplantı bitiminde hünkar dinlenmek için has odaya çekildi, Pargalı'da odasına geçecekken hünkarın onu çağırdığı haberini aldı. Yönünü has odaya çevirdi, kapıyı tıkladı, "Gel." Sesini duyunca içeri girdi. Hünkar elleri arkasına terasa doğru bakıyordu. Pargalı eğilip selam verdi.
Pargalı : Beni emretmişsiniz hünkarım.
Süleyman : Gel İbrahim.
Pargalı hünkarın yanına kadar yürüdü, karşısında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Kapanı
FanfictionKüçükken birbirlerinden kopmak zorunda kalan iki aşık Teo ve Barca yıllar sonra karşılaşırlar ama ikiside birbirini tanımaz çünkü biri Osmanlı Padişahı Sultan Süleyman'nın has oda başı Pargalı ibrahim olmuştur diğeri Annesi tarafından satıldığı çift...