12.Bölüm

1.4K 114 91
                                    

Bölüm Şarkısı: Halil Sezai- Olsun.

Hikayenin okuyucu sayısı gün geçtikçe düşüyor, eğer Survivor bitti diye okumuyorsanız makul bir finalle hikayeyi bitirebiliriz. Yanlış anlamayın ben bitirme taraftarı değilim, çünkü yazmayı seviyorum ve bu 2 Survivor hikayem de benim için güzel deneyim oldu. Bu hikayeyi de yazmayı seviyorum fakat okunmuyorsa yazmamın pek de anlamı yok değil mi=) Tabii size bağlı bu, okuyucu sayısı artarsa son gaz devam.

BÖLÜM SINIRI; 65 VOTE+ 55 YORUM.

İyi okumalar.

#

Ansızın başlayan ve mermiyi andıracak kadar hızlı yağan yağmur düştüğü kaldırımlara kara lekeler bırakarak yağmaya devam ediyordu. Sahra ve Turabi yağmur başladığında ağacın tepesinden inmiş, yağmur damlalarının ulaşamadığı bir köşeye sığınmışlardı. Sessizlik bir süre onları esir alırken sonunda Turabi bu sessizliği bölmüştü.

Turabi: "Ee, ne olduğunu anlatmayacak mısın?" dedi boş boş önündeki duvarı izleyen Sahra'ya.

Sahra: "Neyini anlatayım ki, babamın her zamanki azarlamaları, bilip bilmeden yargılamaları.. Artık gerçekten bıktım usandım." dedi buruk bir sesle.

Turabi: "Neden bozuştunuz ki?"

Sahra: "Hasan denen üslupçu yüzünden.. Sırf güzel konuşmuyorum diye beni babama ispitledi, babam da tabii bilip bilmeden eve geldiğim ilk saniye azarlamaya başladı beni. Bende daha fazla dayanamadım, çıktım evden."

Turabi: "İnsanların çoğu böyle değil mi zaten? Anlamadan dinlemeden yargılamaya bayılırlar.."

Sahra: "'Öyle. Neyse ya, bu tatsız konu hakkında çok fazla konuşmaya da gerek yok. Sen neden geldin buraya, onu hala söylemedin?"

Turabi: "Seni özledim."

Sahra bunun üzerine şaşkınlıkla ona baktı.

Turabi: "Yani, özledik.. Serenay ve Begüm de özlediler. O yüzden benim sana buraya gelip bakmamı istediler. "

Bu yalanı saniyeler içinde uydurmuştu, gerçeklik payı az da olsa vardı ama Sahra aldığı cevaba pek de inanmamıştı. Ama çaktırmamıştı.

Sahra: "Neyse, saat çok geç oldu. Bu saatte İstanbul'a gidemeyiz, eve de dönmek istemediğime göre seni bir yere götüreceğim. Hadi gel." dedi ayağa kalkarak. Turabi de ardından kalktı ve merakla Sahra'yı takip etmeye başladı.

#

Anıl'la Merve Anıl'ın ağaç evine gitmişlerdi. Yol boyu evde yaşanan olay yüzünden ikiside gergindi ve tek kelime bile etmemişlerdi.

Şimdi de ağaç evinde Merve eline bir oyuncak ayı almış onunla ilgileniyordu, Anıl'sa dalgın dalgın düşüncelere dalmıştı.

Sonunda Merve dayanamayıp konuşmaya başladı.

Merve: "Anıl, ne olduğunu anlatmayacak mısın?"

Anıl: " Sen daha iyi anlamışsındır ne olduğunu belki de, hani intikam uğruna seni seven insanları göremeyecek kadar gözlerin kararır ya. Senin sürekli olarak yaşadığın şey bu. Annemin de öyle, yıllardır babamdan alamadığı intikam yüzünden beni hiçbir zaman göremiyor, görmedi! Ben onu sevdim, ama o beni görmedi. Tıpkı sen gibi! Seni de seviyorum, bunu adın gibi biliyorsun! Fakat görmezden geliyorsun beni be Merve... Sende annem gibisin..." dedi yarı sinirli yarı hüzünlü bir sesle.

Merve'nin gözleri dolmuştu, evet biliyordu Anıl'ın onu sevdiğini. Gözlerinden anlıyordu bunu. Fakat istesede yaklaşamıyordu ona..

Merve: "Anıl... Bak ben biliyorum, her şeyi biliyorum. Bana karşı olan hislerini.. Biliyorum.. Ama benim durumumum çok daha farklı, annen gibi değil!"

Cesaretin Var Mı Aşka?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin