15-

959 114 40
                                    

Haziran size mutluluk ve huzur getirsin
01-2.06.24
Satılmış Akkaya

Mutluluk çok ilginç bir duygu değil mi? Aniden nefesleriniz rahatlıyor, içinizde çiçekler açıyormuş gibi hissediyorsunuz, kaslarınızın her biri gevşeyip nefes alıyor, o konu hakkındaki korkularınız kayboluyor.

Abilere olan tam olarak buydu, mutluluk. Doktor tüm sonuçların pozitif olduğunu, nakil için önümüzde hiçbir engel bulunmadığını ve hatta bu nakilden sonra Rutkay abinin hızlı bir biçimde iyileşebileceğini söylediğinde Mikail abi dizlerinin üzerine çöküp hıçkırarak ağlamış, Cevahir abim koridorda bir ileri bir geri mutluluktan koşturmuş, Yalkın'sa bana sıkıca sarılmıştı.

Şu anda da yatışımın yapıldığı tek kişilik odada, ameliyat önlüğümü giymiş bekliyorum. Sabah gelen doktor ameliyatın öncesinde ve sonrasında oluşabilecek, sadece ihtimal olan her şeyi saymış, imzalar attırmıştı. Dün mutluluktan koridorda uçan o değilmiş gibi stresle bekleyen Cevahir abi kıçını camın pervazına yaslamış, yere bakıyor; Mikail abi hemen sedyenin dibinde, ellerini oraya koymuş duruyor. Yanımda oturan da Eren.

"Of bu beklemelerden nefret ediyorum," diyen Eren parmaklarını inceliyordu. On yedi yaşında ama ellerinin içi nasır dolu. Elini tutup ona baktım, anında başını bana çevirdi. "Çok stresli."

"Stresli olduğunu düşünürsen öyle," dediğimde omuz silkti. Gülerek saçlarını karıştırdım.

"Ya siz yeni ailesi değil misiniz?" Aniden abilere döndüğünde kaşları çatıktı, ikisi birden Eren'e baktı. "Sizin ona hediyeler almanız gerekmez mi? Ne bu ya? Geldiğiniz gibi abimden..."

Sözünü kestim, "Eren."

"Abi bir dur! Ya tamam, ben buna bir şey demiyorum da insan önce bir hediye alır, ne bileyim eski kimliğini gösterir, göz boyar. Siz... Abimi benden alıyorsunuz lan!" Eren'in ağzını büyük bir bıkkınlıkla kaparken Cevahir ve Mikail abiler gülüyordu. Elim ağzında olduşum halde konuşmaya devam ettiğinde göz devirdim.

"Bir sus Allah aşkına." Sonunda sustuğunda elimi ağzından çekip yanağını sıktım, "annem ve annen, sana emanet. Onların yanında duruyorsun. Kendine dikkat ediyorsun, inşaattan istifa ediyorsun. Okula gidiyorsun."

Suskunca başını sallayan çocuk ayağa kalkıp duvara yaslandı ve yeri izledi. Kafasında neler geçtiğini merak etsem de çok sıkıştırmak istemiyorum. Yalkın da odaya girdi, Eren'in yanından geçerken ona göz kırpmayı ve saçını sevmeyi ihmal etmemişti. Yanıma gelip oturdu, sedyeye uzandı. Tam ağzımı açmıştım ki beni kendine çekip uzanmamı sağladı.

"Rutkay da uyandığında sana milyon tane soru soracak," derken yarım ağız sırıtordu.

"Sorulardan kaçmak istersem onu nasıl susturabilirim?"

"O asla susmaz," diyen Mikail abi, Eren'in omzuna kolunu atıp çocuğun saçlarını karıştırdı.

"Ciddi misiniz?" Üçü de beni onayladı, istemsizce gülerek Eren'i işaret ettim. "Neyse ki idmanlıyım."

"Eren." Yalkın abi, Eren'e baktı; "annen, odaya girmek istemedi ama seni merak etmiş, bir bak istersen gülüm."

Eren sorgusuz sualsiz odadan çıktığında Cevahir abi de Mikail'i alıp gitti. Ortamdaki ciddi havayı anladığım sıra Yalkın'la aynı anda oturur pozisyona gelmiştik.

"Kocaman adam olmuşsun," derken sakallarımı tutmuş, gülüyordu. "Sana bu kadar sıcak davranmamızı garip, olağan dışı buluyor musun bilmiyorum ama biz hep seninle, kayıp kardeşimizle yaşadık. O kayıt işlemlerinde de gördün, Cevahir hâlâ kimliğini cüzdanında taşır. Fotoğraflarınız cüzdanlarımızda. Seni ve Türkşad'ı bulmak için yapmadığımız şey kalmadı. Şimdi buradasın, elini tutabiliyorum, gözlerine bakabiliyorum... Bizim için çok kıymetlisin, Tun. Aramızda bunca zaman yoktun ama hep de hayatımızdaydın; seninle uyuduk, uyandık, sofralarımızda seni konuştuk. Sadece sen bedenen yoktun. Böyle bir anda karşılaşmayı hiç beklemezdim, ilk buluşmamızın böyle olacağını, DNA testimizin bu yüzden yapılacağını tahmin edemezdim/edemezdik. Ama şunu söylemek istiyorum, yapmak istemiyorsan yapma."

Satılmış -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin