03.06.24
Yalkın DağıstanlıSedyede yorgunca yatan Tun'un saçlarını okşadım. Ameliyat beklenilenden çok daha iyi geçmiş, organ uyumu yüzde yüz, ikisinin de sağlığı iyiye gidiyor. Rutkay'ımın bile sağlığı düzeliyor... Sadece Tun, Eren'le sürekli atıştığı için yorgun düşüyor. Çocuğu hem seviyor hem de atışıyorlar; aynı ben ve Cev'im gibi.
"Şaka gibi... Çocuk bizim mucizemiş oldu," diyen Mikail yarım ağız gülerek uyuyan Tun'u izliyordu. "Annemin aniden ilaca yanıt vermesi, Rutkay'ın uyum sağlaması ve içimizdeki korkunun bir nebze azalması Tun'umuzun sayesinde."
"Ama hâlâ eksiğiz biliyorsunuz." Cev'in sözüne karşı sessiz kaldık. Çok haklı, Türkşad'ımız hâlâ bir yerlerde bizi bekliyordur. Belki Tun gibi o da unuttu belki o da bizi arıyordur ama sonuçta orada bir yerlerde.
"Onu da bulacağız." Tun'un sesini duyduğumuzda şokla çocuğun suratına baktım. Hâlâ gözleri kapalı ama uyanmış işte. Gözlerini açıp anında kapadı ve ofladı. "Çok yorgunum ya, Eren'i bir daha yanımda istemiyorum."
"Daha çok küçük, senin için korktuğunu her dilde göstermeye çalışıyor hem de seni korumaya da çabalıyor. Onun yaşındayken ben abilerine neler yapardım hatırlamıyorsun." Konuşurken Eren'i düşünmeden duramıyorum; daha on yedisinde, tek kardeş ama yine de kardeş ne demek biliyor, ona göre davranıyor ve korkusunu, heyecanını dışarı yansıtıyor. Tun da bu tarz ilişkilere tamamen yeni olduğundan yoruluyor.
"Böyle konuştuğuma bakma kral; bir gün görmesem özleyeceğim sanırım." Tun'un sözlerine istemsizce gülen Mikail'e baktım. Kardeşim bunca zaman kaç kere içten veya histerik gülmüştü ki? Mikail'i kolumun altına çekip kafasından öptüm. Dediği gibi, Tun mucizemiz oldu.
Kapı çaldığında hepimiz oraya döndük, "Eren geldiyse ben uyuyorum..." Tun'un esprisine güldüğümüz sıra kapıdan Mithat girdi.
"Abi bir gelebilir misin?" Direkt bana bakarak sorması yetmişti ona doğru gitmeme. Odadan çıktığımızda da konuşmayan Mit, koridorun en tenha noktasına gitti. "Abi, onu bulduk."
"Her şartı karşılıyor mu?" Sorumu onaylayıp elime telefonu verdi, fotoğraflara bakarken sırıttım. "Adamlar hazır mı?"
"Hareket için emir bekliyorlar."
Hareket için emir bekliyorlar ama ben de onlara katılmalıyım. Arkamı dönüp Tun'un kapısına baktım; hiçbirini bırakmak istemiyorum. Mithat'ın beklemesini söyleyip kapıya yöneldim, içeri girdiğimde bebelerin gülerek konuştuklarını duydum.
"Mito ne diyor abi?" Mikail'in anında olaya bağlanmasına karşılık sessiz kaldım ve Tun'un başına gittim.
"Bir süreliğine gitmem gerek, abilerine emanetsin." Tun'dan ayrılıp Mikail'e kolumu attım. "Kısa sürecek, sonra hemen geleceğim."
Odada sessizlik oldu, Cev'in ve Miko'nun hemen anladığını gördüm. Tun da kabul ettiğinde bebelerle vedalaşıp odadan çıktım. Koridorda beni bekleyen Mithat, peşime takıldı.
Arabaya biner binmez o, bekleyen adamlara geleceğimizin haberini veriyordu. Sonunda kapadığında bu sefer bana bilgilendirme geçti, "bir yere gitmesin diye onu oyalayan müşteri kılığında kızlarımız var, biz varana kadar kılını bile kıpırdatamayacak. Dükkanının her bir tarafında bizim çocuklardan gruplar var. Her türlü teçhizat da hazır."
"Kızlardan biri ona pusu kursun, sessizce alalım ama dışarıdan kendi isteğiyle gelmiş gibi dursun. Depoya alalım, sorgulatalım. Kızlar kimler?" Sorumu kendisi kontrol ederken cevapladı; C grubunun kızlarıymış, yani başına bela almazlarmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satılmış -erkek versiyon-
Novela JuvenilErkek Versiyon kitabıdır, tamamı dram, zamansız bölümler.