19-

912 106 85
                                    

İyi bayramlar! 🍬
15.06.24
Yalkın Dağıstanlı

Baba sevgisi... Yaşadığımız ülkede hangi hemcinsim gerçekten babasının ilgisini gerçekten direkt görmüştür ki? Babalar oğullarını severler, evlat sevilmez mi? Ama o sevgiyi göstermeyi sevmezler, hissettirmeyi sevmezler. Bunu yaparken ne hissederler bilmiyorum, çocuklarının ne hissettiklerini bilmiyorlar.

Mezarlıkta Musa'nın kardeşime sarılıp bir baba gibi onu sarması gözümün önünden gitmiyor. Babam, Tun'u sattı ama Tun'un artık mükemmel bir babası var; çocuğunu seven, sevdiğini hissettiren bir baba. Babam hangimizle öyle sarılmıştı, hangimizle gurur duyduğunu söylemişti?

Yatakta uyuyan kardeşimin yüzüne baktım, yorgunluk o uykusundayken bile belli oluyor. Daha on dokuz yaşında bir tarafında dağlar kadar çok acısı, diğer taraftaysa o acılara dayanmasını sağlayacak babası ve bizler.

Odaya biri girdiğinde oraya döndüm, Eren. Tun'un uyuduğunu gördüğü an pişmanlıkla geri adım attı, bana özür diler gibi baktığında gülerek ayağa kalktım. Onunla beraber odadan çıktım, kapıyı kapamadan önce derin uykusunda olan kardeşimin yüzüne bakmıştım.

Tun'umun yeni evindeyiz. Annesinden dolayı aylardır hastanedeydi zaten, çocuğun ilk önce etrafını değiştirmeye karar vererek onu evine getirmiştim. Mikail hastanede Rutkay'ın yanında, Cevahir de anneme bakmak için eve gitti. Kardeşimizin anne acısı bizim de yüreğimizi dağladı ama Rutkay'ı ve Tun'u bırakmayız.

Sessizlik bahçedeki masada oturduğumuzda genç çocuğa baktım. O reis, çocuğa ne dediyse işten hemen çıkmış ve artık tamamen evde. Yanımda sessizce oturan çocuğun saçlarını karıştırdım.

"Abi yapma ya," diyerek saçlarını düzeltmeye çalıştı. Mihriban Hanım'ın öldüğünü duyduğundan beri bu çocuk da pek iyi değil.

"Ölümlü dünya aslanım, çok üzülme." Bana döndüğünde ona göz kırptım. "Her ateş zamanla azalır; abinin böyle olduğuna bakma. Atlatır, atlatmak zorunda. Dünyada hiçbir acı sonsuza dek sürmez, illa hafifler."

"Beni sevmemişti ilkin," diye Tun'un yattığı odanın camını çenesiyle işaret etti. "Çok çocuksu, yaramaz gelmişimdir ona. Zaten ilk tanışmada kimse sevmez beni, takmamıştım. Ama sonra... Reis gibi abi oldu, reisten bile daha iyi abi. Onu böyle gördükçe... Keşke acısını kendime alabilsem. Aylardır harap oldu."

Yaşından büyük özgüvene sahip çocuğa güldüğümde küskün çocuklar gibi kollarını göğsünde bağladı. Eren'in de babası yok, Musa'yla Tun sarılırken çocuğun gözlerindeki zararsız kıskançlığı ve hüznü görmüştüm, kardeşlerimdeki ile aynıydı. Amcası varmış bir, o da hapiste Musa'ya yardım eden ağa. Ağaların ağası...

"Babanı özlüyor musun?" Sormamla çocuğun gözlerinden bulutlar geçti.

"Bilmem, hiç tanımadım ki. Ben doğmadan şehit olmuş." Kollarını çözüp ellerine baktı. Çalışmaktan nasır tutmuş ellerindeki nasırlarla oynadı. Ufaktan güldü. "Ama amcamı özlüyorum. Sürekli kavga ederdik, okula gitmiyorum diye beni omzuna atıp okula götürür, kapıda bir çuvalmışım gibi bırakırdı. Onun ağalığını izlemek istediğimde gözlerimi ve kulaklarımı kapatırdı. Baba nedir bilmem ama amcam babaların babasıdır bence."

O ağayı araştırdım; hapishanedeki tecavüzcüleri öldüren bir adam. Hapse girmesinin nedeni de o, bir pedofili tecavüzcüyü öldürmesi. Adam orada durmayı hakketmiyor.

"Onu neden görmeye gitmiyorsun?" Çocuk sorumla yumruklarımı sıktı. "Amcan da seni özlüyordur."

"Kabul etmiyor ki!" Çocuksu bir öfkeyle bağırıp bana döndü, dolu gözlerine gülerek baktım. "Neye gülüyorsun ya! Amcamı çok özledim tamam mı? Onunla oturup konuşmayı, bana kızmasını bile çok özledim. Pna tam bin dört yüz atmış iki gündür sarılamıyorum."

Satılmış -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin