§Merhaba Kun

43 5 12
                                    

"Renjun... Yalvarırım aç gözlerini..."

Xiaojun korkudan titreyen sesi ve akan göz yaşlarıyla, 15 dakikadır kollarında resmen cansız bir şekilde yatan kardeşini uyandırmak adına her şeyi denemişti. Sarımsak koklatmış, alkollü mendil denemiş yanaklarına hafif su vurmuş ve İnternette yazan evde yapabileceği her numarayı yapmış ancak uyandıramamıştı. Sanki bir transa girmiş ya da bir şey onun uyanmasını engelliyordu.

"Merhaba güzelim." Xiaojun gelen ani rüzgarla birlikte bahçe kapısının açık kısmından içeriye giren kişiye baktı, korkmasına gerek yoktu kırmızı gözlerinin parlaklığı güneş ışığından aydınlanan salonda bile belli olurken irkildi. Uzun zaman sonra yanına gelen kişiye baktığında yaşadığı değişik duygulara ses çıkarmamış sessizce başını eğerek bu duyguyu dile getirmek istememişti.

Düşünün yıllar sonra zorunluluktan bir araya geldiğin ailenden birisiydi. Belki de kendileri halledebilecek olsa Taeyong'u asla göremeyecekti. Annesinden hiç  bahsetmiyordu zaten. "Sil gözlerini korkma tamam mı? Jaehyun şimdi babanla burada olur."

Bahsettiği kişi dayısının eşiydi ve bir iki  kere görüşmüşler ve onun doktor olduğunu biliyordu, en azından yanlarına vampirleri bilen bir doktor gelecekti. Burnunu çekip Renjun'u koltuğa rahat bir şekilde uzandırdı ve kafa salladı. Bir eli hala kardeşinin elini tutuyorken babasının çabuk gelmesini diliyordu. "Ya ona bir şey olursa?"

"Xiaojun bebeğim, her şeyi anlatacağım ancak bana güvenmen gerekiyor tamam mı? Ona bir şey olmayacak. " Taeyong yavaş adımlarla yeğeninin yanına gelerek onu saçlarını okşadı. Renjun kendisiyle birebir hiç tanışmamıştı, ona bebekliğinden bu yana ne dokunmuş ne de sıkıca sarılıp kendisini tanıtma fırsatı bulmuştu. Uzun süredir de Kun istemediğinden dolayı onların yanlarına yaklaşmamıştı çünkü Renjun onu ve gerçek hayatını bilmiyordu. İçten içe Ten'e kızgın olan Kun ise Renjun'un gerçek hayatını öğrenmesini istemiyordu zaten ama ani bayılmalar ve geçirdiği kötü zamanlardan dolayı birkaç kere iletişim haline geçmişlerdi.

Bir süredir de bunun olacağı anı bekleyen Taeyong iç çekerek küçük bedenin yanına oturdu. "Gerçekte de tanışmak isterdim."

Xiaojun yere oturarak dayısına baktı. Annesini andırıyordu tabii ki de ve içindeki o burkulmaya söz geçirememiş olacak ki soğuk parmaklar yanaklarına değene dek ağladığını bile bilmiyordu. "Ağlama güzelim, inan bana Annen için daha zor sana yemin ederim. Her şeyi açıklayamam ancak şunu bil sizin hep bir adım arkanızda."

"Bunu biliyorum." burnunu çekerek güçlü durmaya çalışırken göz yaşlarını eşimin tersiyle sildi. "Arkamda hep hissediyorum, Renjun da hissediyor. Bazen onu vampirleri araştırırken ya da haberleri izlerken görüyorum... Sanki kendini anlıyor gibi bir sürü kitap okuyor. Umarım bunu farkettiğinde ya da öğrendiği zaman çok kötü bir durum olmaz özellikle de kimseyi... Annemi hiçbir zaman anlayamayacağım ve kalbim hep kırık kalacak."

Taeyong onun bu davranışına karşın gülümsedi, saçlarını okşadı. Bu beden ona Ten'i öyle hatırlatıyordu ki sanki karşısında ergenliğin de olan kardeşi vardı. Aynı davranışlar, aynı güçlü duruş, aynı hissiyat oğluna geçmişti. "Aynı onun gibisin. Sanki ergenliğindeki hali ile konuşuyorum. Hem Renjun'un vampirleri bu kadar araştırması da iyidir bebeğim eğer farkettiğinde bir şeyler varsa açıklamak daha kolay olur."

Xiaojun ağzını açacakken dış kapıdan anahtar sesi gelmiş içeriye apar topar giren kişinin de babası olduğunu anlamıştı. "Xiaojun! Tanrım ne oluyor burada?" Kun ilk önce ayağa kalkan oğluna sıkıca sarılıp saçlarını okşadı.

"Anlat bir tanem, Ne oldu?" gözleri koltukta, Taeyong'un yanında uzanan oğluna kaydığında Xiaojun ona daha sıkı sarılmıştı. "Limonata almak için içeriye girdiğimde bayıldı... Sesini duyup içeri koştum ama o zamandan beri uyanmıyor yaklaşık 20 dakika kadar oldu baba uyanmayacak mı?"

𝙄𝙣 𝙏𝙝𝙚 𝙈𝙤𝙤𝙣 𝙊𝙛 𝙉𝙞𝙜𝙝𝙩 § 𝖱𝖾𝗇𝖧𝗒𝗎𝖼𝗄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin