12

593 31 0
                                    


🍃

Gece gördüğüm kabusla uyanmıştım ve bir daha uyuyamamıştım.

Bu ailede kendimi güvende hissetmiyordum. Hep diken üstündeydim. Daha doğrusu ben hiç bir zaman aile nasıl olur bilmediğim için şu an çok boşluktaydım.

Trabzon'a geleli iki hafta olmuştu ve yarın dönecektik. Bir sürü arkadaşım olmuştu. Hatta o yakışıklı çocuk bile arkadaşımdı.

Buradan ne kadar gitmek istemesem, babaannemleri bırakmak istemesem de gidecektik.

İçimde bir sıkıntı vardı. Umarım geçerdi çabucak.

Hazırladığım valizi kapının önüne götürdüm. Henüz hava yeni aydınlanıyordu.

Bahçeye çıkıp mis gibi havayı içime çektim.

Sandalyeye oturup başımı dizlerime yasladım. Biraz kestirsem hiç sorun olmazdı.

-

"Ay kızım, odanda göremeyince çok korktum. Valizin de yoktu. Gittin sandım." dedi Nil Hanım.

"Kusura bakmayın endişelendirdim Nil Hanım." dedim.

Ona anne demek içimden gelmiyordu. Çünkü bir anne gibi hissettirmiyordu.
Anne gibi hissettirmek nasıl olurdu bilmiyorum ama içim ısınmıyordu ona. Aynı şekilde Ali Bey'e de.

Herkes kapının önünde dizilmişti. Gitmek için hazırdık. Uzunca vedalaşmanın ardından gözlerim dolu dolu arabaya binmiştim.

Üç araba geldiğimiz yerden iki araba dönüyorduk.

Son kez camdan el sallayıp önüme döndüm.

Gözlerimi kapadım ve yolun bitmesini bekledim.

-

"Şşt uyandıracaksınız." dedi bir ses ve evet uyandım.

Gözlerimi açtığımda havadaydım. Hem de Mert'in kollarında.

Aşağı inmeye çalıştım ama indirmedi. Aklıma sürekli bana yaptıkları geliyordu.

"E uyandım artık indirsene beni." dedim ve aşağı zıpladım.

Dengemi kuramayıp yere düştüm. Çıplak dizlerime taşlar batmıştı hep. Neyse alışkındılar zaten.

"Bu arada senin bu dizlerinin hali ne?" dedi Osman.

"Önemsiz." dedim ve içeri geçtim.

Salonda oturanların yanına geçtim ve oturdum. Sonra sıkılınca kalktım.

"Ben odama gidiyorum." dedim ve yukarı çıktım.

Bir dakika bile geçmeden gürültüyle kapım açıldı. İçeri giren İdris'ti.

Trabzon'a geleceğini söylemişti ama gelmemişti. Yokluğumda beni özlemişti herhalde.

"Ne oldu?" dedim.

Üzerime yürüyüp beklemediğim bir anda bana tokat attı. Acıyla yanağımı tuttum.

"Ne yapıyorsun sen be, hayvan herif."

"Sana acıyorum var ya, ucubenin tekisin. Yazık, hala gitmemişsin. Tabii gidecek yerin yok. Ne diye geldin lan bu eve geri. Huzurumuzu bozmak için değil mi?" dedi bağırarak.

Gözümden istemsiz yaş düştü.

"Bir de ağlıyor eziğe bak." dedi kolumu koparacak kadar sert tutarak.

Bu sese niye hala kimse gelmiyordu ki?

"Senden de ailenden de nefret ediyordum. Keşke hiç karışmamış olsak diyordum ama iyi ki karışmışız. Kardeşine vuracak kadar iğrenç biriymişsin sen." dedim.

Elleriyle yüzümü kavradı ve tırnaklarını geçirdi. Arkadan saçlarımı da çekiyordu.

Ne yaşıyordu bu gerizekalı?

Hızla bacak arasına tekme attım ve bu sefer ben onun saçlarını çektim.

"Lan oğlum beni delirtme. Terbiyesiz ahlaksız. Bir kıza el kalkar mı mal?" dedim ve kafasını ısırdım.

Aynen canım mükemmel bir aileyiz.

O sırada ne zamandır orada dikildiğini bilmediğim Bora ve Fırat'ı gördüm kapıda.

Ne yani durup izlemişler miydi?

Bora da mı?

Eğilip yüzüne tükürdüm.

"Tüh senin erkekliğine be." dedim ve hızla aşağı indim.

"Çok pardon ama siz nasıl insanlarsınız. Yukarıda ölüm kalım mücadelesi veriyorum ve hiç biriniz neden gelmiyorsunuz?" dedim.

Nil Hanım endişeyle "duymadık ki kızım." dedi.

Mert hızla yanıma geldi.

"Ne oldu sana?" dedi.

Onu da itekleyip konuştum.

"Bana burada abi taklidi yapıp durma. Ne oldu biliyor musun? Senin yaptığın şeylerin aynısını yaptı İdris bana az önce." dedim sinirle.

Hayalkırıklığı ile bana baktı.

Haspam.

"Ben bu şartlarda daha fazla bu evde kalmaya devam edemeyeceğim. Ne anne sıcaklığı ne de baba şevkati görüyorum. Tek gördüğüm şey şiddetin türlüsü." dedim ve kapıdan çıktım.

Nereye gidecektim?

🍃

Kalbi Kırıklar MatemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin