Bölüm 21 - Konferans

1.3K 154 24
                                    

"Sen bu dünyanın en güzel hissisin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sen bu dünyanın en güzel hissisin."

*

"Hala anlatmayacak mısın ne konuştuklarınızı?"

"Anlatmayacağım Kenan. Israr etme artık."

Kenan bir iç çekip bakışlarını yola çevirdi. Direksiyonu tutan parmaklarının boğumları beyazlamıştı. Halil'le ne konuştuğumuzu öğrenmek için deliriyordu. Dünden beri başımın etini yemişti ama yine de söylememiştim. Sadece bilmesi gerektiğini düşünmüyordum, o kadar. Ama Kenan yapısı gereği ısrar etmekte de keçi gibi inatçıydı.

"Nasıl ısrar etmeyeyim gülüm ya? Abim de bir şey demedi zaten."

"Bininci kez söylüyorum Kenan, önemli bir şey değildi. Öyle olsaydı ilk sana söylerdim, inan bana."

"İnanıyorum gülüm." Dedi, bakışlarını birkaç saniyeliğine yoldan çekerek bana çevirdi. Elimi tutup tersini uzunca öptü. "Bu dünyada en çok sana güveniyorum."

O an ondan sakladığım şeyler yüzünden suçluluk duygusuna kapıldım. Gerçek şuydu ki ona söyleyip söylememe arasında kararsızdım. Bana inanıp inanmayacağı meçhuldü. Ya inanırsa? Bu ihtimal en kötüsüydü. O zaman nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordum. Kendi zamanıma gitmemi mi isterdi yoksa sonsuza dek burada kalmamı mı?

Bunun bir öneminin olmadığını kendime hatırlatmam gerekiyordu. Çünkü ben seçimimi çoktan yapmıştım. Sonsuza dek kalmayı seçmiştim.

Zorluklarıyla başa çıkmayı seçmiştim. Şimdi olduğu gibi.

Sabah Kenan erkenden kapıya dayanıp karakola gitmemiz gerektiğini söylemişti. Hayali bir arabayı bulamayacaklarına göre başka bir şey vardı. Kenan'ın polis arkadaşı Serkan ona detaylardan bahsetmemişti. Ne yazık ki...

Karakola vardığımızda endişeliydim. Serkan'ın bizi ne için çağırdığını bilseydim hazırlıklı gelirdim. En azından söyleyeceklerimi düşünürdüm. Şimdi ise yalanlarım ortaya çıkacak diye korkuyordum.

Odaya girmeden önce olabilecek türlü senaryoları çoktan kafamda canlandırmış ve ona göre cevap hazırlamıştım. Serkan geçen seferki gibi odasında yoktu. Yine geçen sefer bizi odaya alan memur bu sefer de bizi buyur etmişti.

"Ne getireyim abi, ne alırsın?"

"Musti, bana çay yengene de şekerli, bol köpüklü bir kahve getir oğlum. Hadi."

Mustafa bana döndü. Geçen sefer bana yenge dediği için onu terslediğimden manalı bir bakış attı. Ve odadan çıktı. O gidince Kenan tuttuğu kahkahasını bıraktı.

"Gülme!"

"Tamam gülüm, tamam." Dedi ama gülmeye devam etti. Taa ki odanın kapısı açılıp beklediğimiz adam içeriye girinceye kadar. Serkan koltuğundaki yerini aldığında ifadesinden hiç de iç açıcı şeyler söylemeyeceğini anlamıştım.

FARKLI ZAMANLARA AİDİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin