YILLAR SONRA

51 4 1
                                    

Ağlamaktan yorulmuştu gözlerim.Magaranin içinde yalnız kaldığım 2. gün artık,susuzluk ve açlık iyice kendini göstermiş,nerdeyse yürüyemiyecek kadar güçsüz kalmıştım.
Ne yapmam gerekiyor diye düşünmekten yorulmuş ve bir karar verip,geri dönmeyen babamı dinlemeyip, köye gitmeye karar verdim.
Ayaklarimdaki son güçle önce mağaradan çıkıp, köy yolunda ağaçların arasından yürümeye başladım.
Etrafta ölüm sessizliği vardı sanki...
Küçücük yüreğimde,korkularla ilerledim yavaş yavaş.
Köye arka yoldan ulaştım,eve yaklaştım.iceri girmeden camdan içeriyi görebileceğim bir konum aradım.bahcemizdeki ağacın kalın dallarına tırmandım.evet şimdi içeriyi görebiliyordum.
Evimizin içinde annem ve babamdan hariç iki kişi daha vardı.kim bu insanlar tanımıyordum.baslarinda yüzlerinin büyük bir bölümünü kapatmış,siyah başlıklar vardı.iceriyi görebiliyordum ama seslerini duyamiyordum.
Ağacın diğer dalı benim odamın camına çok yakındı.benim odam evimizin çatı katında minik bir odaydi.caminda tam olarak kapanmazdi.Diger dala atlayıp odamin camina ulaşabilir,içeri kimse görmeden ve duymadan ulaşabilirim.
Zor olsada basardim. yavaş ve sessiz adımlarla kapıya kadar ulaştım.
Kahkaha sesleri kafamı karıştırdı.Annemdi gülen.ben ağlarken annem ve babam evimizde ki yabancı insanlarla gülerek,kahkaha atarak,beni kahreden gerçekleri konuşuyorlardı.
"Kızım mi? Hadi ama o benim hiç bir şeyim değil.acıyıp yanımıza aldığımız bir ucube o!"dedi annem.
  Babamsa,benim canım babam hiç ses çıkarmadı annemi doğrular gibi.
  Geri geri adımladim.gözyaslarim daha da şiddetli akmaya başladı.Kabus görüyorum dedim kendime,ah hayır gerçekti.
   Ağacın dalından atlayip gecenin karanlığında köyden uzaklaştım.
Mağaraya mi dönmeliyim yoksa başka bir yeremi gideyim diye düşünürken arkamdan bana seslenen tanıdık sesle geri döndü başım.Togay di.
  "Gülce seni arıyordum kaç gündür,babanın tarif ettiği mağaraya geldim ama yoktun,çok korktum seni bulamayınca." Dedi.
Koşup boynuna sarıldım.kollarimla sıkı sıkı sardım.Bir terslik vardı.ben ona sarılırken o beni uzaklaştırmak ister gibiydi.Ne oluyor diye uzaklaşıp yüzüne baktım,mahcup gibi bir hali vardı.
   Elindeki çantayı uzattı bana ve " bunlar seni bir süre idare eder,içinde yiyecek ve birkaç kıyafet var" dedi.Hala neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
   "Gülce,buradan gitmen lazım.seni artık burda kimse istemiyor" dedi.
   Bunları söyleyen, benim sevdiğim dediğim Togay olamazdı.

" Beni dinle Gülce!" Hayır dinlemek istemiyorum, görmek istemiyorum,affetmek istemiyorum ve burdan gitmek istiyorum.
  Başkan beni hayal kırıklığına uğrattın,senide affetmicem.
O kadar çok zaman geçti aradan ama benim kırgınlıklarım geçmedi.
Togay hala birşeyler anlatmaya çalışıyordu fakat ben arkama dönüp bakmadan yürüyordum.kapidan çıktıktan sonra değişip daha hızlı bir şekilde uzaklaşmak istiyordum. Son birkac adım daha evet artık özgürsün kurdum.
     Kurt formuna geçince içimdeki öfke,sevgi, özlem daha fazlaydi. Durmadım, koştum. Sanki yanlarından hızla gectigim hayvanlar bile benimle dalga geçiyor yada bana acıyordu.
    Nekadar koştum,bilmiyorum. Biraz olsun sakinleşip düşünmem lazım.
   Gerçekten oydu...
   İlk aşkım...
   Tek aşkım...
   Yıllardır özledigim...
  Nasıl olmuştu peki.o da benim gibi kurtmuydu? Kurtsa peki benim olduğum zaman a nasıl gelmişti.
  Arkami döndüğümde ormanın içinde ağaca yaşlanmış beni izleyen ve benim nerdeyse iki katim olan siyah kurdu görünce ister istemez hirladim.
  Bu hayatta benim gibi başka kurt insanlarinda olduğunu bilmiyordum. Şaşırdım tabi önce.
Dikkat etmem lazımdı belki benim kadar medeni bir kurt değildi karşımdaki..

                     GÜLCE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin