Günlerdir ne haldeyim, nasıl yaşıyorum,neredeyim bilmeden ormanın içinde yürüyordum. Nasıl bu kadar kördü gözlerim. Ailem yalanlarla mı büyütmüştü beni. Şimdi düşünüyorum da annem beni hiç sarıp sarmalayan, düştüğümde kaldıramayandı aslında.
Babam, herşeyim dediğim, çok sevdiğim biricik babam...
Beni sevmiyorken,onlara yük olduğumu söyleyen daha doğrusu bana ucube diyen annem.
Hayatımın bir yalan olduğunu anladım onlar sayesinde.
Kendimi kaybetmiş bir şekilde yürürken ayağımın bir ağacın disarida kalmış kök parçasına takıldığını maalesef düşünce anladım. Kahretsin! Üzerimde hala bir hafta önce babamın beni mağaraya kaçırırken giydiğim elbisem vardı. Düştüğümde oda yırtılmıştı , dağılıp gitmişti benim gibi...
Ben Gülce... Ben annesinin aslında hiç sevmediği Gülce!
Ben Gülce...biricik babamın beni terkettiği Gülce!
Ben Gülce... Hayatının yalan olduğunu 15 yaşında anlayan salak Gülce!
Gözlerimdeki yaşlar sizde bırakın beni terkedin tıpkı diğerleri gibi.
Ah Gülce, çaresizliğin dibine vurmuş, niye bunları yaşadığını anlamaya çalışan akılsız Gülce...
Harika şimdide kendimi suçlamaya başladım. Düşünsenize 15 yaşında hayatınızın altüst olduğunu,ne yapardınız? Cevap buluyorsanız banada söyleyin çünkü ben bundan sonra ne yapacağımı,nasıl yaşayacağımı bilmiyorum.
Togay ile karşılaştığım gün neler olmuştu öyle. Git demişti bana,git.. kimse istemiyor seni etrafında. Ben ne yapmıştım ki bu insanlara?
Elindeki her neyse almadan,yüzüne birdaha bakmadan kacmistim ondan ve ordan.
Ahh.. düştüğümde zarar gören sadece elbisem değilmiş ayağımı da burkmuşum meğerse. Günlerdir karanlıklar içinden çıkamayan zihnimde bir ışık yandı sanki. Evet fiziksel bir acı hissettim günler sonra. Acı, ruhumdaki acıları azalttı sanki. Bu sayede kafam yerine gelmeye başladı birazcık ta olsa. Gözlerim ela gözlerime tekrar renkleri gör diye emir gitti sanki beynimden.
Ağaçların arasından kıvrılarak giden derenin kenarında olduğumu anladım.Birden susuzluk yaktı boğazımı. Ayağimdaki acıya gülüp,evet günler sonra bir tebessüm dudaklarımda. Yaklaştım dereye ve avuç dolusu yudumladim suyu.nekadar çok susamışım...Karşımdaki siyah kurttan, benimde bir kurt olduğum gerçeğini unutarak korkmuştum ama ona hirlamaktan da geri kalmamıştım.
Off Gülce! Senki bu zamana kadar hiç birşeyden korkmamiş, her korkunun üzerine heyecanla koşmuş bir kızsın bu kurt mu korkuttu seni. Şimdi nerdeyse kahkalarla gülecek haldeydim.
Uzun yıllar önce korkularımı bırakmış, duygularımı kontrol etmek zorunda olduğumu öğrenmiştim. Tekrar duygusuz halime dönmem zor olmamış, siyah kurda yaklaşmıştım. Aslında merak duygum vardı, birazcık.
Dört ayak üstünde ona yaklaşırken acaba dönüşsem mi diye de düşünmüyor değildim.
Yaklaştım, neredeyse gözlerini görebilecek kadar. Son birkaç adım daha attım.Birden başım dönmeye,kulaklarım çınlama ya başladı gözlerimi o yeşiller de kaybederken... Aklım, mantığım beni terkederken, kalbim hızla atmaya başladı. Oklar saplanıp duruyordu kalbime o yeşillerin fırlattığı.. uzun bir zaman da devam etti ok yağmuru kalbime..
Ben kalbimin yerini unutmuş Gülce...
Kalbi sanki atmayan Gülce...
Kalbimi togay ile geçmişime gömen, birdaha o karanlıktan çıkarmayan Gülce... Oyesillerle bana el sallayan kalbimin varlığını hisseden Gülce..
Yeşiller kayboldu ve karanlık çöktü gözlerime bayilmadan önce..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLCE
Hombres LoboBu artık canımı sıkıyordu.Ona karşı kalbimde sıcacık bir şeyler oluyordu.Gözlerine baktığımda ayaklarım yere degmiyordu sanki. Aşk miydi bu? Onu tanımıyor,kim olduğunu bilmiyordum, insan olarak nasıl biri olduğunu bile bilmiyordum. Sadece karşımdaki...