Jungwon Jay'in arkasında otururken kollarını onun beline sıkıca sarmıştı. Kafasını onun sırtına koymuş rüzgar sayesinde burnuna nüfuz eden kokuyu içine çekiyordu. Gözleri hafif rüzgarın ve gelen alışık olduğu kokuyla kapandı.
Yavaşladıklarını hissettiğinde gözlerini açtı ve görüş alanına Heeseung'un evi girmişti. Hepsi dışarda onları bekliyorlardı. Ayrıca onlarla beraber bir at arabası da vardı. Bir kraliyet arabasına benziyordu.
Artık evin tam önüne geldiklerinde inmesi gerektiğini fark etti Jungwon. İstemeyerek ellerini Jay'in belinden çekti ve indi. Jay ise hemen onun arkasından inmiş ve Jungwon'un elini tutmuştu. Bu yapışık haline anlam veremese de ona uymaya karar vermişti.
Heeseung Jay'e doğru yürüdüğünde Jungwon geri çekilerek başını yere eğmişti. Heeseung Jay ile tokalaştıktan sonra sarılmıştı. Daha sonra Heeseung geri çekilerek Jungwo'un yanına gitmişti.
"O kadar sert çıkıştığım için özür dilerim Won, sadece bu plan için bayadır uğraşıyoruz ve Jay olmadan oraya giremeyeceğimiz su götürmez bir gerçekti. Bu beni birazcık gerdi." Heeseung üzgünce konuştu.
"Sorun değil hyung, anlayabiliyorum." Jungwon kafasını kaldırıp gülümsedi.
Jay Jungwon'u kendine çekerek sarıldı.
"Ne yaptın benim miniğime seni mağaradan yeni çıkmış pis insan müsveddesi?" sahte bir sinirle sordu Jay
"Anana sor Jay" Heeseung arkasını dönüp gittiğinde Jay hariç herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Jungwon belli etmemeye çalışsa da Jay göğsündeki kafanın sarsıldığını hissedebiliyordu.
"Şükret ki Jungwon benim minik bebeğim güldü yoksa seni ateşinle yakardım Veliaht Prens Lee" Jay onu arkasında bırakıp giden Heeseung'a bağırdı.
Etraf kahkaha sesleriyle yankılanırken birer birer arabaya binmeye başladılar. İlk bir kaç saatleri yine dolu dolu sohbetlerle geçmişti fakat hava gittikçe kararıyordu ve yavaştan uykuları gelmeye başlamıştı.
Sunoo çoktan Heeseung'un omzunda uyuyakalmıştı. Riki yarı uyur yarı uyanık haldeydi kafasını geriye yaslamış uyudu uyuyacaktı. Jungwon Jay'in koluna sarılmıştı. Jake ise Sunghoon'un ne kadar soğuk olduğundan şikayet ediyor ve sevgilisini zorbalıyordu.
"Biraz daha sıcak olamaz mıydın ya? En azından ılık falan" dedi Jake dudaklarını öne çıkartıp büzerken.
"Kusura bakma Sim. Teknik olarak yaşamıyorum o yüzden bedenim bir ceset kadar soğuk." dedi Sunghoon sevgilisinin saçlarını severken
"Ne yani şimdi ben bir cesetle mi çıkıyorum Park Sunghoon" Jake kaşlarını çatarak konuştu.
"Öyle de demeyelim de benzer bir şey diyelim" Sunghoon gözlerini devirerek konuştu.
Daha sonra kucağında yatan sevgilisinin kulağına eğildi ve sessizce kimsenin duyamayacağı şekilde konuştu.
"Ayrıca emin ol bir cesetle çıkıyor olsaydın seni o kadar iyi beceremezdi"
Jake yutkundu. Yandığını hissetti muhtemelen yanakları kızarmıştı. Sunghoon'u kafasından ittirdi.
"Git başımdan uyuyacağım ben" sessizce mırıldandı.
Sunghoon kıkırdadı ve pembeleşen yanağına bir öpücük bıraktı kucağındaki çocuğun.
"İyi geceler bebeğim" dedi uzaklaşırken
"İyi geceler sevgilim" Jake de ona doğru fısıldadı
Heeseung ismi duyduğunda aklı karışsa da anlamadı tam olarak. İsim bir yerden tanıdık geliyordu. O sırada Jay'in sesinin beyninde yankılandığını duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cage
Fanfiction"Kötü bir ruhun ele geçirdiği bir kişiyi sadece onun daha önce tatmadığı bir şeyi tattırarak kurtarabilirsin Jungwon" dedi Jay. "Ne o Jay?" Jungwon merakla sordu büyüğüne "Aşk Jungwon aşk..." dedi Heeseung hüzünle camdan dışarıyı izlerken