Just a dream

45 8 12
                                    

"Jungwon beni kırıyorsun ama" gerçekten kırılmış gibiydi ensesinde hissettiği nefesin sahibi

Jungwon gözlerini açmamakta kararlıydı. Kendisine zarar veremeyeceğini biliyordu. En azından umuyordu. Hissettiği nefes kaybolunca kendisinin nefes almayı unuttuğunu yeni fark etmişti.

"Sana zarar verebilirim Jungwon ama istemiyorum. Sen benim silahımsın. Ayrıca o kadar acımasız değilim eğer bir gün gerçek hayatta karşılaşırsak lütfen bir düello yapalım." ses giderek uzaklaşıyordu.

Jungwon gözlerini açarak etrafa baktı fakat hala ağacın yanındaydı. Ne yapacağını bilmez bir halde ortada kalmıştı. Ultimum bu muydu?
Her yer böyle kızıla mı boyanacaktı?

Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Kendilerini bekleyen son bu muydu? Dizlerinin üstüne çöktü Jungwon. Gözlerinden akan yaşlar yerdeki kan gölüne karışıyordu.

"Gez Jungwon. Gelen sonu gör. Benim yanımda olursan bunlar yaşanmak zorunda kalmaz." ses artık uzaklardan gökyüzünden geliyordu.

Jungwon ayağa kalktı. Ayakları direkt okulunu
buldu. Nerede olduğunu nerden veya nasıl bildiğini bilmiyordu. Okul önünde belirdiğinde ilk başta dikkatini kapıda asılı sallanan cesetler çekti.

Kim olduklarını anlar anlamaz arkasına dönüp yere çöktü gözlerini sıkıca kapattı ve ellerini de kulaklarına örttü.

"Hayır. Hayır. Jake ve Riki'ye bir şey olmayacak. Hayır. Sus. Yalan söylüyorsun. LANET OLSUN BIRAK BENİ ARTIK" Jungwon olduğu yerde çaresizce debeleniyordu. Yukardan onu keyifle izleyen Psykhe'den haberi yoktu.

"Sorun yok Jungwon. Sakin ol. Ve gözlerini aç." Jungwon istemsizce yaptı duyduklarını.

Arkadaşlarının ölü ve bembeyaz bedenlerine bakıyordu şimdi.

Yanındaki sadece silüeti belli olan bedenlerin kime ait olduğunu bilmiyordu. Bilmek istemiyordu. Cesetlere bakmadan ilerlemeye devam etti Jungwon. Okulun içine girdi.

Şimdi daha çok cesetle karşı karşıya idi. Hiçbirini tanımıyordu. Bir sürü bebek cesedi vardı. Jungwon hıçkırıklarını tutamadı ve ağzını kapatarak ağlamaya başladı. Devam etti yine kontrolsüzce. Okuldan uzaklaşmıştı şimdi.
İmperium Nehrine bakıyordu. Nehir kıpkırmızıydı kan doluydu. İçinde bir sürü ceset yüzüyordu.

Vahşetin resmi bu diye düşündü Jungwon. Kalbi hızla atıyordu. Vücudu zangır zangır titremeye başlamıştı. Ağlamasını hala durduramamıştı.
Ayakları onu nehire doğru götürüyordu.

Ölmek istemiyordu Jungwon hele yanarak ölmek hiç istemiyordu. Fakat gördüğü bütün cesetleri düşündü ve ölümü kabullendi. İmperium Nehrinin derin sularına gömülürken vücudunda sıcaklığı hissetti.

____________________________________

Psykhe suratına psikopatça bir gülümseme yerleştirdi.

"Seninle daha çok oynayacağım Yang Jungwon. Beni pek eğlendirmiyorsun ama seni kötü hissettirmek yeterince eğlenceli gibi duruyor.
En azından şimdilik"

Kendi kendine mırıldandıktan sonra yatağına geçti ve uykuya daldı.

____________________________________

Jungwon yine terler içinde uyandı. Yataktan kalkar kalmaz lavaboya koştu. İçindeki kusma isteğini bastıramamıştı. İşi bittiğinde eline yüzüne soğuk su çarpmış ve pencerinin önüne geçmişti. Gördüğü kızıllık ile bütün korkuları tekrardan gün yüzüne çıktı. Bacaklarının onu daha fazla tutamayacağını anladığında kendi yere bıraktı. Dizlerini göğsüne yaklaştırdı kollarını dizlerine doladı ve kafasını karanlığa gömdü.

"Sadece kabus Jungwon. Basit bir kabus. Üstüne düşme. Bilinçaltın sana oyun oynuyor." kendi kendine sakinleşmek için mırıldandı.

Yaklaşık yarım saat boyunca yerde oturdu Jungwon. Daha sonra cesaretini toplayarak kalktı ve pencereye baktı. İmperium Nehri bütün maviliğiyle ona bakıyordu. Rahat bir nefes verdi ve kafasını cama yasladı.

Gözyaşlarını serbest bıraktı. Ne yapacağını bilmiyordu. Buna nasıl engel olacaktı. Peki ya Riki ve Jake. Onları nasıl aklından atacaktı.

Bir süre ağlayıp duygusal tarafının çıkmasını sağladı ve kalan süre boyunca aklını ön plana koydu.

Odasının içinde bir o tarafa bir bu tarafa giderek düşünüyordu.

Jungwon's pov

Kanma Jungwon. Seni manipüle etmeye çalışıyor. Seni kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Sen kaybetmezsin kendine gel. Kaybetmek senin kitabında yazmıyor. Jake ve Riki'ye de bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Hadi ama asrın en güçlü deltası ve şekil değiştirenini öldürmek kolay mı sanıyordu bu ahmak? Ben güçlü bir kişiliğe sahibim. Büyükbabalarım beni böyle yetiştirdi. Onların emanti olan bu kişiliğime böylesine bir zararı veremezdim kabul edemezdim.

Beni iki gecedir rahatsız eden bu bunağa haddini bildirmeye karar vermiştim. Eğer bende Yang Jungwon isem bu oyunu bozarım.

Writer's pov

Jungwon kendini böyle gaza getiriyordu. Etrafta hala dönerken camdan tıklatma sesi gelmişti.
Aniden o tarafa döndüğünde yine aynı pelerin ile karşılaştı. Dün gördükleri çocuktu bu. Jay.

Jungwon hızlı adımlarla pencereye gitmiş ve ve açmıştı. Pencerenin önündeki kalan boşluğa oturmuş olan Jay istifini bozmadan Jungwon'un hareketlerini izliyordu.

"Akılcıların uçabildiğini bilmiyordum" demişti Jungwon çocuğa bakarak

"Sanada günaydın canım." diye karşılık verdi Jay alınmış bir sesle

"Günaydın" demişti Jungwon gülerek

"Eğer pegasusların dilinden anlıyorsan "birazcık küp şeker vermek onların dili" sıradan bile olsan uçabilirsin." demişti Jay bir filozof edasıyla

Jungwon kıkırdamış ve kafasını sallayarak onu onaylamıştı. Jayde ona bakarak gülmüş ve daha sonra ciddiyetini tekrar kazanmıştı.

"Bana söylemediğiniz eksik kısımlar ve hatta doğru olmayan yerler var değil mi?" demişti Jay Jungwon'u süzerken

Jungwon dudağını ısırmış ve kafasını eğmişti.
Daha sonra omzunda hissettiği ağırlık ile Jay'e döndü.

"Sorun yok Jungwon. Ama şunu bilmeni istiyorum ki yardıma ihtiyacın olduğu her an senin yanında olmaya hazırım. Beni çağırmak için okyanusun şarkısını söyleyebilirsin." demişti Jay güven veren bir gülümseme ile.

"Teşekkürler" sadece bu kelime çıkabildi Jungwon'un ağzından

"Şimdi gitmeliyim" Jay Jungwon'a göz kırptı ve aşağıda onun için bekleyen pegasusu çağırdı ve uzaklarda gözden kayboldu.

"Lütfen tekrar görüşelim Jay" diye mırıldandı Jungwon kendi kendine.

Daha sonra kapısının çaldığını duydu. Jake'in geldiğini biliyordu. Koşarak kapıyı açtı. Ve Jake'in üzerine atlayarak ona sarıldı.

CageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin