"Ad vindictam veniunt, iura violarunt.
Mater natura consilium dedit
Fieri non potest ut angustos eos
Dum ambulant in via credunt in"
"Septem homines, quorum fata texuntur
Omne fatorum stamen illis adnexum
Si fortis corde
Eorum igitur futurum informabitur"
Jungwon zihninin içinde sürekli yankılanan cümleler yüzünden doğru düzgün bir uyku çekememişti. En son gecenin bir yarısı kalkmış ve kelimeleri anladığı kadarıyla bir kağıda dökmüştü. Bazı harfler eksik ve karışık kuruşuk olsa da bir şekilde anlayabileceklerini düşünmüştü.
Jay yanında hissettiği boşluk ile kafasını kaldırmış kağıda bir şeyler karalayan Jungwon'u izlemeye başlamıştı.
"Ne yapıyorsun Won?" Jay uykudan kalkmanın verdiği mahzun sesle konuştu.
"Dün seni aramaya gittiğim yerdeki kadın bana latince bir şeyler söyledi onu hatırlayıp yazmaya çalışıyorum." Jungwon mırıldandı hala kelimeleri bir araya getirmeye çalışırken.
Jay bir anda yataktan kalkarak sevgilisinin yanına gitti.
"Sana bir kehanet mi verdi?" Jay artık tamamen uyanıktı.
"Bilmiyorum" Jungwon'un elinde sadece bir kaç kelime dışında hiçbir bilgi yoktu.
"Onun yanına yaklaştım, yaşayıp yaşamadığını bilmek için ve ayrıca içimden bir ses sanki ona yaklaşmamı söyledi yani istem dışı yaptım. Dokunmak için uzattığım elimi tuttu ve bunları fısıldadı. Her yerinden yeşil dumanlar yayılıyordu." Jungwon elindeki karaladığı kağıdı Jay'e gösterdi.
Jay diğer sandalyeyi Jungwon'un yanına çekerek oturdu. Elindeki kağıda baktı. Bir kaç kelime tamamen doğruydu fakat çok karışık olanlar vardı. Jay'in kafasının karışmış olduğunu fark ettiğinde aklıma gelen fikirle Jay'i dürttü Jungwon.
"Aklımda yankılanıyor hala, sanırım doğru yazamadığım için. Aklıma girip duymaya çalış." Jungwon ona dönen Jay ile konuştu.
Jay kafasını salladı ve Jungwon'un aklına girdi. Kelimeleri şimdi rahatça duyuyordu. Düşündüğünden uzun bir kehanetti bu. Boş bir kağıdı alıp bir yandan da yazmaya başladı.
Şimdi anlamlı bir şeyler oluşuyordu. Bütün kehaneti yazmıştı Jay. Başka boş bir kağıt almış ve çevirmeye başlamıştı.
Jay ilk dört satırı çevirdiğinde çoktan kelebekler ile ilgili olduğu belli oluyordu. Yani savaş ne olursa olsun kaçınılmazdı.
Geri kalan satırları çevirdiğinde kağıdı Jungwon'a verdi. Jungwon uykulu gözleriyle ona baktı.
"Yani savaş olmak zorunda mı?" dedi kısık sesiyle
"Hayır, Won kehanetler kadere ve seçimlerimize göre şekillenir. Her dediği şey harfi harfine tutmaz. Senin yaşamın ve duygularında göz önünde bulundurularak yazılmış bir kehanet bu eğer sana temas etmeseydi muhtemelen söylediği her şey gerçekleşecekti ama sana dokunmuş beni daha bulmamıştın mesela hiç bulamayabilirdin ama aklında ben vardım o yüzden yedi kişiden bahsetmiş. Demem o ki biz ileriye bakalım belki savaş çıkmadan halledebiliriz. Tabii kelebeği bulabilirsek" sona doğru umudunu kaybeden bir sesle konuştu Jay.
"Biraz uyuyabilir miyiz?" Jungwon Jay'in elinden tutarak onu yatağa yöneltirken konuştu.
Sabaha kadar güzel bir uyku çekmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cage
Fanfiction"Kötü bir ruhun ele geçirdiği bir kişiyi sadece onun daha önce tatmadığı bir şeyi tattırarak kurtarabilirsin Jungwon" dedi Jay. "Ne o Jay?" Jungwon merakla sordu büyüğüne "Aşk Jungwon aşk..." dedi Heeseung hüzünle camdan dışarıyı izlerken