Jake ve Sunghoon saatlerdir yürüyorlardı. Sunghoon Jake'e insan üstü hıza sahip olduklarını ve hızlı gidebileceklerini anlatan fenasal olaysal bir makale çekmiş olsa da Jake yürümelerini söylemişti. E Sunghoon da el mecbur hoşlandığını yeni yeni kabul ettiği çocuğa bir şey diyememiş ve ona eşlik etmişti. Fakat o kadar sıkılmıştı ki artık yürümekten kendini yere atıp bebek gibi oradan oraya yuvarlanarak ağlamak istiyordu. Jake onun bu ruh halini fark etmişti. Aura rengide gittikçe değişiyordu. Sarı ve turuncu aura rengi siyaha dönüşmeye başlıyordu. Jake gülümseyerek önüne döndü. Ne zaman patlayacağını merak ediyordu onun. Ve nasıl tepki vereceğini daha çok merak ediyordu.
"Ne o Hoonie sıkıldın mı?" dedi dalga geçerek Jake
"Ne münasebet canım" dedi Sunghoon gözlerini devirerek
"Buram buram can sıkkınlığı kokuyorsun ayrıca aura rengin giderek siyah oluyor." dedi Jake onu ilgiyle izlerken
"Sen böyle her şeyi koklayabiliyor musun? Ne bu özel alanımızda mı yok? Ayrıca nerden biliyorsun hepsinin kokusunu?" Sunghoon sıkkınlıktan sorularını ard arda sıraladı.
"Bende bazen burnumu koparmak istiyorum açıkçası ama yapacak bir şey yok ayrıca neredeyse herkeste aynı kokuyor duygular sadece ağırlıkları değişiyor mesela Jungwonda daha hafif ve bebeksi şekilde hepsi ama seninkiler daha ağır. Hem yok sana özel alan falan bundan sonra." Jake açıkladığında Sunghoon nefesini dışarı verdi. Cevap vermeden kollarını bağlayarak devam etti yoluna yürümekten de nefret ederdi.
Bir süre daha öyle yürüdükten sonra Sunghoon en son çıldırmak üzereyken bir anda durmuş ve arkasına dönmüştü hızla. Jake ise arkasında yürüdüğü için aniden duran Sunghoon'un göğsüne çarpmış ve geriye sendelemişti.
"Öyle durulur mu öküz ölüyordum." dedi Jake kafasını çarptığı düğme acıtmıştı.
Sunghoon her ne kadar sinirle dönmüş olsada Jake gözlerinin önünde belirince sinirinin gittiğini hissetti. Derin bir nefes verdi.
Kemikli ellerini çocuğun ensesine attı ve düğmenin izinin çıktığı yere alnına bir öpücük bıraktı.
"Özür dilerim" dedi
Jake ise gülümsemişti.
"Artık hızımızı kullanabilir miyiz?" diye sordu Sunghoon
"Hayıırr, yürü hadii." Jake konuştu onu geri doğru iterken göğsünden
"Bebeğim valla çok sıkıldım hadi" dedi Sunghoon elleri Jake'in onu iten bileklerine dolanırken
"Ne?" Jake şaşkınca suratına baktı kendisinden uzun oğlanın. Bebeğin? Ben mi? Ben dimi?
"Güzelim anlamıyor musun? Hız diyorum koşmak diyorum. Gideceğimiz yere hızlı gitmek diyorum. Sen ben koşmak yapmak diyorum."
dedi Sunghoon kendisini şapşalca açıklamaya çalışırken.Bilmiyordu ki karşısındaki çocuk hitap şekillerine takılmıştı. Sunghoon farkında bile değildi nasıl konuştuğunun ya da hitap ettiğinin. Jake öylece kalınca ne dediğini tekrar düşündü ve o an dank etti.
"Öhm özür dilerim ben öyle bir an şey ettim şeyden yani ondan oldu." dedi Sunghoon gözlerini kaçırırken
Jake çocuğun yakalarından tutarak kendine çekti ve onu öpmeye başladı. Sunghoon'un elinden karşılık vermekten başka bir şey gelmedi ellerinden birini kısa bedenin yanağına koymuşken diğerini ise ince beline dolarken gram pişmanlık hissettmedi. Daha çok mutluydu sanırsa. Sunghoon ilk defa mutlu hissediyordu. Bu onun için garip olsa da buna alışmak istediğini fark etti. Jake'in olmaya ve Jake'in de onun olmasına alıştığını ve devamını istediğini fark etti.
Bu tüylü bebekten hoşlandığını da kabul etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cage
Fanfiction"Kötü bir ruhun ele geçirdiği bir kişiyi sadece onun daha önce tatmadığı bir şeyi tattırarak kurtarabilirsin Jungwon" dedi Jay. "Ne o Jay?" Jungwon merakla sordu büyüğüne "Aşk Jungwon aşk..." dedi Heeseung hüzünle camdan dışarıyı izlerken