Mirabilis

78 10 18
                                    

Mirabilis'in hikayesi asırlar önceye dayanır. Bundan yüzlerce asır önce bilinen türler barış içinde yaşarken büyücülerin kelebekleri katletmisyle başlayan büyük bir savaş ortaya çıkar. Kelebeklerin lideri olan Bay Kim Büyücülerin lideri Bay Lee tarafından acımısızca katledilir. Bunun üzerine kelebek ırkı sessiz kalmaz ve büyücülerin alanına girip onları öldürmeye başlar. Durum git gide daha da kötüleşirken olayın başını bilmeyen diğer ırklar büyücülerin bu savaşta mağdur olduğunu düşünerek kelebekleri katletmede bu ırka yardım eder. İşin aslı öyle midir tartışılır. Belkide sadece kelebeklerin güçlerini çekemiyorlardı. Yapılan yağmalar, yeşillik içindeki ormanın kızıla bürünüşü, yardım çığlıkları, daha küçük el kadar olan kelebek bebekler ve gözü dönmüşcesine herkesin tek tek kafasını patlatan askerler.

Ve böyle kanlar içinde geçen koskoca 2 ay. İleride geriye dönüp kendi tarihlerine baktıklarında bu kadar utanacaklarını bilseler yine yaparlar mıydı? Bilinmez. Ne yazık kı zamanı geri alamazlar. Yeni bir gelecek kurmayı deneyebilirlerdi fakat bütün kelebekler katledildi. Önlerinde bir gelecek bırakmadılar.
Fakat Lee Felix sayesinde onlara bir şans vermeye karar vermişlerdi. Fakat bu onlarca alınan masum canın kefaletini hafifletir miydi?
Vicdanlarında sönmeyecek şekilde yanan ateşe biraz olsun su serper miydi? Ya da daha önemlisi.

Katledilmeden önce kendi ruhunu ağaca saklayan kelebeklerin liderinin öfkesini dindirecek miydi?

Doğa ananın intikamlarını almak için şans verdiği Malpilio'lar doğduğunda bütün ırklar yeniden karşı gelebilecek miydi?

Bunlara cevap vermek zor. Bekleyip görelim.

____________________________________

Jungwon uyandığı kabustan sonra tekrar uyuyamamıştı. Kendisine ulaşan kimdi?
Ultimum ne demekti? Kim geliyordu?

Saatlerdir kafasında dönen sorular bunlardı.
Penceresinin önünden hala kalkamamıştı genç çocuk. Öylece önündeki yemyeşil diyara bakıyordu. Kapının çalındığını duymayacak kadar dalmıştı önündeki ağaçlığa ve kendisine bakan İmperum nehri manzarasına.

Arkadaşı mor gözlü genç arkadaşından ses alamayıp içeri girdiğinde pencerinin önündeki arkadaşını görüp ona doğru yürüdü. Korkutmak istemediği için aralarında yaklaşık 5 adım varken boğazını temizledi.

Pencerinin önündeki çocuk sıçrayıp korku folu gözlerle arkasına dönmüştü. Mor gözlü çocukta onun korkmasıyla korkmuş olduğu yerde sıçramış ve yavru köpek bakışkarıyla arkadaşına bakmaya başlamıştı.

"Jake ödüm bokuma karıştı afedersin ama." Jungwon nefesini vererek elini kalbine götürmüştü.

"Üzgünüm korkutmak istememiştim ama inan bana en az senin kadar korktum." diye mırıldandı jake arkadaşının özel alanına bu kadar girmiş olması mahcubiyetiyle.

"Sorun değil jakey. Sadece çok dalgındım kusura bakma." kıkırdayarak konuştu Jungwon. Arkadaşını rahatlatmak istemişti. Jake'in ne kadar saf ve iyi bir kalbi olduğunu en iyi o biliyordu.

Her ne kadar delta olduğu için herkes ondan çekinsede Jake aslında minik bir çocuktan farksızdı. Doğar doğmaz gözlerinin mor olduğu anlaşılınca o kadar fazla şeye zorlanmıştı ki. İçindeki kayıp dünyayı yani çocukluğunu naifliğiyle doldurmaya çalışıyordu.

Jake köpek dişlerini göstererek gülümesedi ve kafasını yana eğdi.

"Biraz daha oyalanırsak derse geç kalacağız ve bu Bayan Yuliya'nın hiç hoşuna gitmeyecek."

Jungwon ismi duyar duymaz gözlerini devirdi ve Jake'ten bir kahkaha kazandı.

Bayan Yuliya ya da öğrencilerin dilinde lanet olasıca Mirabilis tarihi öğretmenleri.
Ve tarih hakkında hiçbir bir şey bilmediğine emin bir sürü öğrencisi. Herkes kendi hatasını kabul etmişken büyücü ırkından olan Bayan Yuliya hala daha haklı olduklarına inatla savunmaya devam ediyor.

"Bayan Yuliya bokumu yesin." demişti Jungwon çantasını boynuna asarken ve Jake'ten omzuna sert olmayan bir tokat kazanmıştı.

"Ne ama ya haksız mıyım?" demişti mızmızlanarak

Jake'te kendisinden küçük çocuğa gülmüş ve ona katıldığını belirten mırıltılar çıkarmıştı.

İki çocuk yan yana merdivenden inerken sohnet ediyorlardı.

Ve Jungwon kendini bir anda yerde buldu.
Sarışın bir çocuk şaşkınlıkla kendisine bakıyor ve arka arkaya özürler sıralıyordu.

"Çok özür dilerim aman tanrım tam bir aptalım üzgünüm ben yeniyim de derse geç kalıyordum ve acele ederken sizi fark edemedim gerçekten özür dilerim." sarışın çocuk durdurak bilmeden konuşmaya ve özür dilemeye devam ediyordu.

"Hey sakin ol biraz. Sorun değil. Sen iyi misin?"
Jungwon çocuk biraz olsun sakinleştiğinde konuştu.

"Evet evet ben iyiyim peki ya siz?"
demişti çocuk üzgün gözlerle.

"Bende iyiyim sorun yok. Ama senin kitapların dağılmış." Jungwon yerde duran kitaplara baktı.

"Hemen toplarım şimdi." dedi sarışın genç ve kalkıp üstünü silkeleyip dağılan kitaplarına ilerledi.

"Sıkıntı değil bekle." Jungwon ufak el hareketleriyle kitapları toplamış ve yeni tanıştığı çocuğun kucağına bıraktı.

"Çok teşekkür ederim. Ve tekrardan üzgünüm."
dedi sarışın çocuk tek elini ensesine götürüp kaşıyarak.

Jungwon gülümsedi ve konuştu.
"Rica ederim. Ve tekrardan sorun yok."

Karşısındaki genç şirince gülümsedi ve konuştu.

"Kim Sunoo ben."
dedi ve elini uzattı.

"Yang Jungwon ben."
ve Jungwon elini sıktı sarışın gencin.

"Memnun oldum Yang Jungwon." demiş ve elini çekmişti çocuk.

O an Jungwon bir şey hissetti. Çok yakın hissetti çocuğa karşı. Sanki daha önce görmüş tanışmış gibi. Ve yanındaki deltanın tehlike kokusu aldığından bihaberdi.

"Memnun oldum Kim Sunoo." Jungwon hipnoz olmuş gibi söyledi.

Sarışın çocuk gülümseyerek uzaklaştı.

Jungwon arkadaşına doğru döndüğünde iyice lavanta moruna bürünmüş gözlerini fark etti.

"Sevmedim. Tehlike kokuyor. Hemde kanlı bir tehlike." demişti yanındaki delta.

____________________________________

Ufak bir açıklama bu ficte çok fazla latince kelime var açıklama gereği hissettim ki okurken bana sövmeyin çok bu ne amk diye.

İlk baştan başlayacak olursa

Mirabilis latince olağanüstü anlamına geliyor bu yaşadıkları dünyanın ve okulun adı.

İmperium Nehrine de bir açıklık getireyim. İmperium latince de hükmetmek ve emretmek gibi anlamalara geliyor. Akılcılar hükmetmek istedikleri insanların zayıf noktalarını görebilmek için nehre girip testleri başarıyla geçmeliler. Testleri ileride görürsünüz.

Ultimum ise latince kıyamet veya son anlamına geliyor.

Psykhe ise Yunan mitolojisinde Kelebek Tanrıçası olarak biliniyor.

Malpilio ise iki kelimenin birleşimi

Malpus latince de kötü anlamına geliyor

Papilio ise latincede kelebek anlamına geliyor.

İkisini birleştirdim kötü kelebek, kötü kelebek ruhu gibi düşünebilirsiniz.

Aklınıza takılan bir yer olduğunda sormaktan çekinmeyin lütfen. İyi okumalar 🫶🏻

CageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin