15-

391 61 36
                                    

20-24.06.24
Saru Sancak

Berivan, Neriman, Leman ve Numan dördüzleri; Ülkü halamın odasında, kuvözün içinde tatlı bir uykudayken Lila Hanım da her zamanki gibi Yağız'ın kucağında uyuyor. Bundan sadece birkaç saat önce psikologtan çıkmış, biraz gezerek eve geçecektik. Halam arayıp direkt çığlık attığında babam anında arabayı onların evinin yoluna sokmuştu. Dördüzler sürpriz yaparak iki ay erken gelmek istediklerinden halam az kalsın ölüyordu. Aşırı kan kaybı yüzünden bu üçüncü poşet kan ama aynı zamanda iyi.

Bebeğinin elini tutmuş Nazım enişte, kuvözün dibinde diz çökmüş bir halde. Saruhan da diğer bebeğin yanında, parmağının tersiyle yanağını okşuyor. Bebeklerin hepsinin sağlık durumu iyi, erken gelen Leman Hanım biraz korkutsa da mucize gerçekleşti ve o da şu an çok iyi.

Koltuğa kucağındaki Lila'yla oturmuş Yağız bir yandan ders çalışıyor, diğer yandan bebeklere göz atıyordu. Halam acıyla mırıldandığında ilk kalkan Yağız oldu.

"Abla iyi misin?" diye sorarken halamın saçını okşadı.

"Hayatım bir şey mi istedin?" Nazım enişte de kalkıp halamın yanına gitti.

"Su verir misiniz?" Zorlukla konuşan halam, yerinden doğrulmaya çalıştığında onu eşi durdurdu. Kenardaki küçük pet şişeye pipet takıp halama götürdüm, istediği kadar içip teşekkür ettiğinde şişeyi eski yerine götürmüştüm. "Abim... Babanız nerede çocuklar?"

Saruhan'la bakıştık. Halamın ve çocukların iyi olduğunu duyduğu an ortadan kaybolmuştu. Saruhan anında telefonunu çıkarırken ben bize merakla bakanlara döndüm.

"Bilmiyoruz. Gelirken çok korkmuştu, belki hava almaya çıkmıştır." Açıklamamdan sonra Nazım enişte tebessüm etti, halamsa üzgünce baktı.

"Korkutmak istememiştim. Kim bilir neler düşünmüştür." Halamın yanına oturup elinden tuttuğumda konuşmasına devam etti, "özür dilerim sizi de korkuttum değil mi? Bir daha olmayacak halası."

Birkaç saat önce ölebilirdi, hatta bir ara kalbi durdu ama hâlâ özür diliyor. Onun burada ne suçu var ki?

"Özür dilenecek bir durum yok hala. Sen ve kuzenlerim iyi ya, o bize yeter." Cevabıma gülen halam elimden öptüğünde güldüm. "İyisin değil mi?"

"Hem de çok iyiyim. Sevdin mi bizimkileri, birkaçını size vereyim mi?" Espri yaptığını anladığımda istemsizce kahkaha attım.

"Şimdi alıp gitsek anında çocuğumu verin diye peşimizden koşarsın helikopter anne." O da kahkaha attı ama anında pişman olup yeni dikişlerini tuttu. "Gülme gülme, yanmasın canın."

"Leman'ı getirir misiniz?" Nazım enişte, halamın isteğiyle küçük hanımı dikkatlice kucağına aldı ve annesine verdi. "İnatçı keçim, bak abiyi de korkuttun."

Halam yaşlı gözleriyle minicik, daha birkaç saatlik bebeğine bakarken Yağız da ilgisini buraya vermişti. Halam aniden bana döndü ve bebeği bana uzattı. Şaşkınlıkla gözlerim kocaman açılırken odadakiler güldü.

"Hadi al."

"Alamam. Ya canı yanarsa? Hiç bebek tutmadım." Korkuma rağmen halam inatla bebeği uzattığında Yağız yanıma geldi.

"Ağlamanı görmek istiyorum kardeşim. Kesinlikle almalısın bence," diyen Yağız da bebeğe bakıyordu. Ellerim titrediğinde daha çok korktum.

Pembe bir battaniyeye sarılı, birkaç saatlik bebeği kucağıma aldığımda Yağız nasıl tutmam gerektiğini göstermişti. Serçe parmağımın ucundan daha küçük burnu, minicik ağzıyla şeker pare gibi duruyordu. Öpmek için yaklaştığımda kokusu gözlerimi doldurdu. Tekrar kokladım. Yine kokladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Saru-Han Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin