Tatlı Atışmalar - 20 (+18)

23 2 0
                                    



"Üç amerikano alacağız fakat kahvesi sert olsun." Diyen adam dudaklarını yalıyordu. Aldırmadan yazarken, yeni bir saçma soru daha sordu.

"Tatlı ne önerirsiniz? Elinizin değdiği bir tatlı yemek isterim. Gerçi sizden daha tatlı olduğunu sanmam."
Umarım David buraya bakmıyordur diye dua ederken, önümdeki masa savrularak cama çarpmıştı.
Yerimden sıçrarken istemsiz çığlık attım.

"Sokarım tatlına, si*tir git!" Diyen David adamın yakasındaydı.

"David lütfen dur." Derken Edward da diğerlerinin başına üşüşmüş küfrederek yakalarına yapışmıştı.

"Görürsünüz siz!" Derken kafeden çıkan adamlar, tehditler savurarak gözden kayboldular.
Gözden kaybolan sadece lanet olası adamlar değildi, müşterilerim de kafeyi terketmişti.

Sinirle David'e bakarken, yine yapmıştı yapacağını.

"Sorunları böyle mi çözeceğiz David!" Diye çıkışırken, kalan birkaç kişide ayaklanıp gitti.
Burnundan soluyan David ve Edward hala dışarı bakarak dişlerini sıkıyorlardı.

"Tamam, yeter. Kendinize gelin. Etrafınıza bir bakın. Öfkenizin nasıl sonuç verdiğine bakın bir!"

"Ne yapsaydım. Ellerinin değdiği tatlıyı onlara ellerimle mi yedirseydim!?" Dedi üzerime yürüyerek.

"Onları duymazdan gelip siparişlerini teslim edecektim ve zıkkımlanıp gideceklerdi!" Derken burun burunaydık.
Sıktığımız dudaklarımız laf sokmak için hazırda beklerken, Edward sinirli sözlerle önlüğü çıkarıp kafeden ayrıldı.

"Bu saçmalığa şahit olmayacağım!"

David göz ucuyla Edward'a bakarken şüpheyle, gözlerimi David'den ayırmadım.

"Bu tarz müşterileri hep anlayışla mı karşılarsın peki Suzan Hanım?"

"İşletmeye sahip insanların anlayışlı olması gerekir David Bey! Şayet olmazsa etrafına bir bak!"

Biz dip dibe atışırken, mutfak şefleri de bir şey demeden mutfaktan çıkıp gittiler. Sanırım burada sabahlayacaktık çünkü hiç çalışanım kalmamıştı.

"Duyduklarıma bak! Bu sözlere hep maruz kaldığını mı söylüyorsun?"

"Evet David ne var bunda? Alışkınım ben, baş etmesini biliyorum ve bu zamana kadar sorun yaşamadım."

"Lanet olsun!" Dediğinde bir sandalyeye oturdu.

"Aşırı kıskanıyorum seni."

"Bu kıskançlıktan öte bir şey David. İnsanlarla muhatap olmak zorundayım ve böyle şeyler yaşanması normal."

"O şerefsizlerin sana bakarak neler konuştuğunu ya da planladıklarını bilemezsin. Bu mu normal?"

"Bunları bilmediğim sürece sorun yok. Aşırı sahiplenici davranmayı kes!"

David'in düşüncelerine uymayan düşüncelerim onu delirtirken, ayağa kalkarken sandalyeyi geri doğru düşürdü. Tekrar dibime geldiğinde gözleri, aşkla karışık öfkeyi barındırıyordu.

"İlişkimize yeni bir şans verirken, beni bu kadar zorlama Suzan! Benim kadınımsın.. bedeninde, ruhunda benim!"

"İyi! Bir odaya kapat beni! Sahibimsin ya hani!"

"SUZAN!"

Bağırdığında yerimden sıçrarken, sıktığım dişlerimle gözlerimi kapattım.

"NE VAR? O halde senin iş yerinden bahsedelim biraz da ne dersin? Seksiliklerinden ödün vermeyen o kadınlara ders verirken ben ne hissediyorum biliyor musun? Beynimde savaşlar veriyorum, türlü senaryolar yazıyorum, kıskançlığımdan patlıyorum. Ama sana gram belli etmemek, canını sıkmamak için üstün çaba harcayabiliyorum. Neden? Söyle neden böyle yapıyorum?"
Derken göğsüne vurduğumda, çatık kaşlarla gözlerime bakıyordu.

SUZAN (Zorba Serîsi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin