Rüya mı Kabus mu - 8

1.3K 52 9
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR :)

Kalp insana her ne kadar hissettirdiklerini yaptırsa da, bir yerlerde patlak vermekten kaçamazdı.
Çünkü insanlar, değişemez..
Sadece değiştiklerini sanırlar..

Pes etmemek için bir umut kırıntısı yeter miydi ?
Aşkı güvensizlik bastırabilir miydi ?
Gurur tüm duyguları alt edebilir miydi ?
Bundan çok korkuyordum..

Daldığım noktadan telefonumun hareketli zil sesi ile uyandım.

"Alo."

"Alo sevgilim ! Neredesin ?"

"Kafedeyim David,çalışıyorum. Sende spor salonunda olmalısın ?"

"Evet. Bugün kaçta geliyorsun, seni özledim."

"Daha dün akşam beraberdik.
Ve ben bugün çok yorgunum,yarın gelebilirim."

Telefondan gelen bir iç çekişin ardından, savunma gecikmemişti.

"Suzan seni bugün göremeyecek miyim ?"

"Yorgunum ama ned.."

Lafımı bölerek,

"Beni görmek istiyor musun yoksa istemiyor musun ?" Dediğinde, bu adamın bu kadar 'istediğim olacak' tavırlarını yeni yeni kavrıyordum.

"İstiyorum."

"O halde görüşürüz sevgilim."

"Görüşürüz. "

O, telefonu kapattığında, bende ağzım açık ve telefon elimde şaşkınlıktan kalakalmıştım.

Dün gece Andy eve geç saatlere kadar gelmemişti ve biz de bol bol birbirimizi tanıma fırsatı bulmuştuk.
Yirmi dört saat bile geçmemişken, bu özlemde neyin nesiydi.
Yoksa o beni benden daha mı fazla seviyordu.

Hayır !
Erkekler kadınlardan daha fazla sevemezdi..

Telefonu bırakıp işime geri döndüğümde, David'in bugün eve gelip gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştım bile.

"Patron. On numara!" Diyen Alex'e kafa salladıktan sonra işime devam ettim.

Akşam üzeri pestilim çıkmış bir şekilde kasayı toparlarken, gözüm duvardaki saate takıldı.
Sekizi geçmişti ve müşterilerin akın ettiği en yoğun saatti.

Biran olsun oturamıyor, kafenin eskisinden daha çok müşteri kazandığının farkına varıyordum.
Eleman ihtiyacımızı ne kadar arka plana atsam da, şu ruh hâliyle yapmam gerekenler listesinin en önüne koymuştum.

"Rick ! Ofise çıkıyorum,birkaç dakikaya dönerim." Diyerek ahşap merdivenlere yöneldim.

"Tamam patron."

Ofise çıkıp kendimi dinlenme koltuğuna attığımda, tam anlamıyla ruhsuz gibiydim.
Vücudumu yorgunluktan taşıyamıyor,aklımı toparlayamıyordum.
Ellerimi başıma koyup gözlerimi kapattığımda, şu birkaç saatin nasıl geçeceğini düşünmeye başlamıştım.

Bu yorgunluk, alışık olmadığım bir bitkinlikti. Kimi zaman nerede olduğuma dair bile anlam veremediğim bir durgunluk.

Çıkış saatime iki saate yakın bir zaman dilimini hesaba katarak ayağa kalktım. Bu yoğunlukta ben yoruluyorsam, elemanlarımda yoruluyordu. Yardıma ihtiyaçları vardı.

Ağrıyan başım için çantamdan aldığım ağrı kesiciyi, doldurduğum bir su bardağının tamamıyla yuttuktan sonra kapıyı araladım.
Bendeki bu çalışmama hevesine anlam veremezken hızla aşağı indim.

SUZAN (Zorba Serîsi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin