"Vaftiz baban mı var?" Herkes şokla söyledi.
༒︎
Harry onlara kafa sallayarak cevap verdi. "Evet, daha önce size yazmıştım ama durun tahmin edeyim..." düşünüyormuş gibi yaptı. "Okumaya tenezzül bile etmediniz değil mi?" Bunu sırıtarak sordu. Ailesinin yüz ifadelerinden diyecek birşey bulamadıklarını çözmüştü.
"sence babamı çağırmalı mıyım?" Harry, Tom'a fısıldayarak sordu. Tom ona gülümseyerek kafa salladı. Harry asasını çıkarıp büyüyü söyledi. "Expecto Patronum" ardından gümüş bir aslan Harry'nin karşısında durdu.
Tom keyifle nefes aldı. Vitasının patronusu bir aslandı. Koruyucu ve lider olmak için doğmuş... "vaftiz babama bir mesaj yollayacağım. Baba, eğer musaitsen Godric's Hallow'taki Potter kulubesine gelir misin?"
Ardından aslan hızlı ve çevik bir hareketle dışarıya koştu. James her ne kadar göstermemek istese de oğlunun -sevmese bile- başkasına baba demesini gururuna yedirememişti. Kendisi gayette iyi bir babaydı.
Lily ise hala şokta gibi duruyordu. Sirius ise... o sessizleşmişti. Daha Harry küçükken onunla çok fazla oynamıştı ama başka okula gittiğinden beri -birde rose doğduğu için ona daha fazla ilgi gösterirken Harry'i hepten unutmuştu- araları açılmıştı.
Oysa ki küçük Harry daha baba bile diyemezken Siri demişti. Sirius hala o günü unutmamıştı. Yeğenine yaptıkları için üzgündü ama ne ondan özür dileyecek yüzü vardı ne de gururu...
Ev sessizleşmişken birden şömine yandı. İçerisinden iri yarı, güçlü görünen bir adam çıktı. Bu kişi Murasaki-sensei'den başkası değildi. "Harry" Murasaki sessizliği bir bıçak gibi yardı.
"Baba..." Harry uzun zamandır konuşmadığından dolayı kısık çıkan sesiyle sustu. Ardından bağızını temizledi ve tekrar konuştu. "Seni buraya 'canım' ailemi vaftiz babam olduğunu kanıtlamak için çağırdım, musait miydin?"
Harry sordu ve murasaki her zaman Harry'e sevgi gösterirken bu sefer biraz daha abartıp Harry'e sarıldı ve konuştu. "Senin için her zaman musaitim Harry, bunu biliyorsun sanıyordum..."
Murasaki'nin oyununu anlayan Harry masumca gülümseyip konuştu. "Biliyorum biliyorum... ama seni böyle önemsiz bir konuda çağırdığım için tedirgindim" Murasaki oyunu devam ettiren Harry'e gülümsedi. "Konu sensen herşey önemli Harry"
Bunu Tom'a bakarak konuşunca Tom ürperdiğini hissetti. Gerçekten bu adamın tersine düşmek istemiyordu. Hem Harry'i hayatta üzmek istemezdi. Biricik vitasıydı onun. Ayrıca Murasaki-sensei'nin gazabını çekmek istemiyordu. Hastanede yaptıkları konuşma beynine kazınmıştı bile.
"Eğer Harry'e zarar verirsen cesedini ölüm bile bulamaz. Anladın mı?"
Murasaki'nin son sözü buydu. Belki biraz fazla klişeydi ama Tom o sıra Murasaki'den gelen aura ve feromonla birlikte deltasının bile tırstığını hissetmişti. Her ne kadar korksada kararlılıkla konuşmuştu ve Murasaki onu kabul etmişti.
"Teşekkürler baba" Tom düşüncelerinden sıyrıldı. Harry gülümseyerek Murasaki'nin sarılışına karşılık veriyordu. Murasaki, Harry'nin sığınacak limanı olmuştu ailesi yanında değilken ve Harry ona çok minnettar ve mahçup hissediyordu.
"Hemen şöyle belgeleri göstereyim" Murasaki konuşurken birkaç kağıt elinde belirdi. Kağıtlar aile bireylerinin eline uçtuğu vakit Harry'nin gülümsemesi daha da sinsileşti. Şuan da -vaftiz- babası açıkça söylemese bile güç gösterisi yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
?¿Delta?¿ -BxB-
FantasyUzun süren aramaları sonunda vitasına kavuşan delta Tom Riddle. Hikaye eşcinsel temalıdır. Umuyorum ki anlayış gösterirsiniz. Eğer göstermiyorsanız okumayabilirsiniz.