Gözlerim ufak bir sarsıntıyla aralandı.
Sabah saatlerindeydik hava yeni yeni aydınlanıyordu. Anladığım kadarıyla bir saat sonunda varmak istediğimiz yere varacaktık.
Gözlerimi otobüste gezdirdiğimde kimsenin uyanık olmadığını farkettim. Sadece en önde, koç otobüs şoförü ile konuşuyordu.Kafamı yana yatırdığımda onun masum yüzüyle karşılaştım. Uyandırmamak için hafifçe onun tarafına doğru döndüm.
Her zaman düzgünce ayırdığı birkaç kestane rengi saç teli anlına düşmüştü.Yüzü pürüzsüz bir şekilde, heykelleri kıskandıracak kadar düzgün ve kusursuzdu.
Üzerinde yalnızca ince bir tişört olduğunu gördüğümde kendi ceketini bana örttüğünü anladım.
Sabahın serinliği otobüsün içinde hissediliyordu ve otobüs sallanırken hafifçe temas ettiğim kolları buz gibiydi.Madem uyurken bu kadar masum görünüyorsun, neden tüm sivri dikenlerini uyanınca saplayacak birilerini arıyorsun Kenan Yıldız..?
Ceketi üzerimden hafifçe çıkarıp onun üzerine örttüm. Uyku halinde hafifçe kıpırdandı ama uyanmadı.
Daha önce okuduğum bir yerde Michelangelo, Tanrı'nın yarattığı bedenden çizilebilecek daha sanatsal ne olabilir ki, demişti.
Kenan'ı görse bir dağa heykelini dikerdi heralde.Yüzüne düşen saçlarını hafifçe kenara atmak için parmağımı yüzüne götürdüm. önceki beceriksiz girişimim gibi olmaması için daha dikkatliydim.
Ama zaten her halinden uyuduğu belliydi.Parmaklarımı anlından çektiğimde derin bir iç çekti.
Gözleri kıpırdadı. Ne yapacağımı bilemeyerek sanki bir çocuk gibi bende gözlerimi kapattım.Ne yaptığını göremiyordum ama kulaklarım pür dikkat bir ses bekliyordu.
Üzerindeki ceketini çekiştirdi."Çok inatçısın" dedi uykulu sesiyle
Tek gözümü açıp ona baktım. Gözleri hala kapalıydı.
Uyumasına izin vermek için kulaklıklarımı takıp camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Göz kapaklarında sensör falan mı vardı, aksi halde her şekilde beni görmesini anlamlandıramazdım.
Otobüs kalacağımız mekanın önünde durduğunda çoktan tüm takım uyanmıştı.
Kenan ceketini boğazına kadar çekip çantasından naneli bir sakız çıkarıp ağzına attı.
"Hadi Kenan seni mi bekliycem beş saat?" dedim sabırsızlıkla
Otobüstekilerin çoğu inmişti ama ben Kenan beyin keyfini bekliyordum.
"Abart Defne" dedi ayağa kalkıp sırt çantasını tek omzuna takarken.
Slow motion da kalmış gibi hareket ediyordu ve geçmem gereken yeri kapatıyordu."Sanki seni zorla tutuyorum" dedi göz ucuyla hareketlerimi izleyerek
Gözlerimi devirip ayağa kalktım. "Sanki?" dedim iki kolumu da sabır dilenircesine havaya kaldırıp
Gülerek ve ağzındaki sakızı çiğneyerek otobüsten inebilmişti.
Gün ışığı ve temiz havayla karşılaştığıma hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Bahar havası ciğerlerime dolarken, güneş ışığı cildimi yakıyordu.
"Umarım çok sıkıcı geçmemiştir yolculuğun"
Gözlerimi araladığımda Arda'nın gülümseyen yüzü karşımda belirdi. Gülümsemesi bulaşıcıydı ve bende kendimi ona gülümsemekten alamadım.
Cevap vermek için ağzımı açmıştım ki;
"Yoo baya eğlendik aslında" diyerek Kenan aramıza girdi.
Pembe valizimi bagajdan indirmiş bana doğru uzatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Altında
FanfictieSpordan nefret eden bir dergi editörü, futbolla ilgili yazı yazmak için görevlendirildiğinde takımın kaptanı ile ufak bir anlaşma yapması gerekecektir. Ama karşısında büyük bir engel çıkar. Ya yıllarını verdiği ve kariyerinde önemli bir basamak ola...