Kalbim
Benim bir ormandı,
İsimsiz, asude,
Bir büyük orman;
Ve gölgelerin de revan
Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi
Dağıtırken sükutu bihude,
Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
Ne zaman...
Girecektin o kalb-i mes'ude?Elimdeki kalemi parmaklarımın arasında çevirirken açık camdan esen rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin veriyordum, aklımdaki bir düşünceden kaçsam bir diğerine esir oluyordum.
Bugün içimde anlamsız bir his vardı, ne olduğunu bilmediğim ama rahatsız edici bir his. İçimdeki kasvetin beni boğmaması için sürekli zihnimde dönen savaşın seyrini değiştiriyordum.
Zihnim dün gece yaptığım içsel mahkemeyi beklemek üzere rafa kaldırırken şimdi ki durağım Hayaletti.
Bu sessizlik hayra alamet değildi, onu öğrendikten sonra köşesine çekilip beni bekliyor olamazdı.Kapımın çalınmasıyla beraber bütün düşünceleri yok edip dikkatimi toparladım.
"Gir."
"Sayın savcım bir misafiriniz var isminin Emre olduğunu söyledi."
"Gelebilir."
"Günaydın Asil, nasılsın?"
Emre'nin heyecanlı sesine inat bıkkın bir tonda konuştum.
"Birazdan çıkacağım fazla vaktim yok."
"Fazla vaktini almayacağım zaten, aramızdaki sorunu halledip hastaneye geçeceğim."
"Aramızda bir sorun yok Emre, sen çok yanlış anlamışsın."
"E bu daha iyi o zaman, kaldığımız yerden devam?"
"Tam olarak neyi zorluyorsun? Niye geldiğini bilmiyorum ama ikimiz de iyi biliyoruz ki bir iki güne buradan sıkılıp gideceksin."
"Senin için geldim ve hayır, buradan gitmeyeceğim. İstediğim her şeyi elde edebileceğimi sen de çok iyi biliyorsun ve istediğim sensin."
Sinirlerime oynuyordu, bütün zaaflarımı bildiği için ukalaca karşımda ona göre davranıyordu.
"Burada yeni bir aile kurmuşsun, arkadaşlar falan. Belki beni de tanıştırırsın, gerçi çok takılacağım kişiler değiller ama."
"Bittiyse eğer işlerim var."
Emre laubali tavrına bir son vererek oturduğu yerde dik bir konuma geldi ve daha ciddi bir tonda konuşmaya başladı.
"Asil ne yapmam gerekiyorsa söyle onu yapayım o zaman çünkü söylediklerim de ciddiyim, seni seviyorum."
"Bak Emre, hani kolunda bir morluk görürsün; nereye çarptın, nasıl çarptın, ne zaman oldu anlamazsın ama morarmıştır ya işte. Acımış canın fark etmemişsin, sende benim hayatımda öyleydin anlıyor musun? Sadece zarar verdin bana, bunu inkar edemezsin o yüzden daha fazla birbirimizi incitmeden kapatalım bu konuyu."
"Vay be! Zarar verdim sana öyle mi? Peki sen Asil, sen bu ilişki için ne yaptın? Benim için ne yaptın? Ben ne yaptıysam senin yüzünden oldu bu."
"İşte sen hep böyleydin, hep suçlamacı, manipülatif... Ben aldatmadım Emre.
Ben bir odada sevgilim kitli kalıp ağlarken salonda kahve içmedim ve ben-""Tamam yeter, yeter! Ama ben kim için böyle davrandığını biliyorum ve inan bana şu saatten sonra durmayacağım."
Emre oturduğu yerden kalkarak kapıya ilerlerken o kapıyı açmadan kapı açıldı ve Alphanla karşı karşıya geldiler, bir kaç saniye ikisi de göz temasını kaçırmazken Emre bu bakışmayı kesip kapıdan hızla çıkan kişi oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIŞ BAHARI
General FictionHayatta ki tek varlığı olan kardeşini kaybettikten sonra bambaşka birine dönüşen Üsteğmen Mert Alphan Özdemir'i belki de normale döndürebilecek tek kişiydi Göksu Sönmez... Bu onların hikayesi, bakalım iki yaralı ruh birbirine iyi gelecek mi? Hadi h...