Final

386 24 49
                                    


Bölüm şarkısı; 

Göksel-Gittiğinde

Emir Can İğrek-Gönül Davası


Bugün tarih 22 ocak 2025, bana kanser tanısı konulması üzerinden tam 6 ay geçti. Bu sürede tüm ailem, sevgilim ve arkadaşlarım bana destek olup her zaman yanımda oldular. Devrim de ben de istediğimiz üniversiteyi kazanmıştık. 

Tedavim henüz çok zorlaşmamışken, hayatımı tam etkilemiyorken İstanbul'a gitmiş ve İstanbul Teknik üniversitesinin yetenek sınavına girmiştim. Yüz üzerinden 93 puan alarak derece yapmıştım. Tedavim yüzündense okulu başlamadan dondurmuştum.

Devrim ise Boğaziçi Makine mühendisliği kazanmış lakin tıpkı benim gibi dondurmuştu. 

Çok ısrar etmiştim; hayatının önüne geçmek, ona engel olmak istememiştim, ama ne yapsam da beni dinlememişti.

Bu süreçte kemoterapi ve kullandığım ilaçlar yüzünden çok sevdiğim saçlarıma da veda etmiştim. Ayrıca çok da zayıflamıştım, fiziğimden eser kalmamıştı 

Kurtulamayacağımı herkes biliyordu, yine de bir umut belki bir şey olur diye çabalıyordu. Oysaki sonucun ne olacağı ortadaydı.

Hiçbir zaman ölmekten korkan birisi olmamıştım, taa ki bir ailem olana kadar. Önceden kaybedecek bir şeyim olmadığı için korkmazdım. Artık öyle değildi, sevdiklerim vardı, beni sevenler vardı. Ölüm artık beni korkutuyordu, çünkü ben her şeye çok geç kalmışken bu kadar erken gidemezdim.

"Asal'ım, ilaç vakti!" 

Hah, alarm çalmıştı işte.

Aras abim üç aydır her sabah aynı saat aynı dakikada ilaç için anons geçiyordu.

"Geliyorum abi!" diye bağırıp oturduğum sandalyeden kalktım. Masanın üzerindeki defteri kapatıp raftaki diğer defterlerin arasına koydum.

Üç aydır, öleceğimi öğrendiğim günden beri, herkese bir mektup yazıyordum. Olur da bir anda fenalaşıp kimseye veda edecek vaktim olmazsa diye yapıyordum bunu.

Odadan çıkıp aşağı indiğimde yemek odasına minik bir bakış attım. Aras abim hariç herkes yemek odasındaydı. Yemek odasını es geçip mutfağa girdiğimde Aras abim elinde bir bardak su ve bir avuç dolusu ilaçla beni bekliyordu.

Yanına gittiğimde suyu ve ilaçları aldım ve ilaçları içtim.

"Aferin benim kızıma ya, hiç de üzmezmiş abisini." deyip saçlarımı karıştırdığında sırıttım. "Aman be abi, çocuk muyum ben?" diye homurdandığımda bir anda eğilip bacaklarımdan tutup beni omzuna attı.

"Çocuksun tabii." dediğinde ensesini ısırdım. Buna karşılık kısık bir çığlık atıp kalçama yavaşça vurdu. "Köpek misin kızım sen?" diye sorduğunda sırtına vurdum sertçe. "Kes sesini, odaya götür çabuk beni!" diye emir verdiğimde koşarak yemek odasına getirdi beni. Yere indirdikten sonra Alaz abimin yanındaki boş sandalyeye geçtim.

"Bu kız çok tehlikeli olmuş beni korkutuyor." dediğinde ona dil çıkarttım.

"Güzelim bugün tahile gidiyoruz." diye konuşan babamla gülen yüzüm solmuştu. Bir şey demeden başımı salladım sadece. 

Alaz abim modumun düştüğünü fark etmiş olacak ki eğilip birazcık kalmış saçlarımın üzerinde minik bir öpücük kondurdu. "Güzelim bir şey yok, sadece kan vereceğiz." dediğinde yüzümü buruşturdum. "Çok fazla alıyorlar abi, canım yanıyor. Her yerim morarıyor." diye mırıldandığımda burukça bakışı beni pişman etmişti söylediğime. "Elimizden bir şey gelmiyor ama iyileşmen için gerekli şeyler bunlar." dediğinde bu sefer alaylı bir şekilde gülümsedim. "Sonumu hepimiz çok iyi biliyoruz abi." dediğimde sinirle kaşlarını çattı. "Evet Asal, sonunu hepimiz biliyoruz. İyileşeceksin, okuluna başlayacaksın, eski hayatına döneceksin." diye kelimelerin üstüne basa basa konuştuğunda burnumdan güldüm. "Hah! Sen buna inanıyorsun öyle mi abi, şunun şurasında birlikte geçirdiğimiz son beş-altı ay kaldığını hepimiz biliyoruz." dediğimde bu defa konuşan Araz abim olmuştu. "Sen böyle olumsuz düşünürsen nasıl bir sonuç elde edeceğiz?" dediğinde başımı ona çevirdim. "Sonuç belli zaten." deyip omuz silktiğimde babam girdi devreye. "Tamam, yeter bu kadar. Kahvaltınızı yapın." dediğinde kahvaltının kalanı sessiz geçmişti.

Değiştirilen GerçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin