4. BÖLÜM - OLAY MAHALLİ

9.2K 821 974
                                    

Selamm, nasılsınız?

4. Bölümle karşınızdayım, umarım severek okursunuz. Öncelikle bölümü iki parçaya böldüm sizi bekletmemek adına. ikinci part bitince hemen atacağım.

Bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın. Gerçekten dehşet mutlu oluyorum ve motive ediyor. Böylelikle diğer bölümü o hızla yazıyorum çünkü buraya emek veriyorum ve karşılığını almak istiyorum. Size güveniyorum ve sizi çok seviyorum.

Keyifli okumalar ballar.


                                                                    
4. BÖLÜM – OLAY MAHALLİ

"Genelkurmay Başkan'ının evine suikast düzenlenmiş."

Tuğrul'un söylediği tek bir cümlenin bende bu kadar hasar bırakacağını bilemezdim. Ne hissetmem gerektiğini ya da hissetmem gerekeni bilmiyordum. Üzgün değildim, tanımadığım bir ailem için üzülemiyordum. Üzülmemem gerekiyordu. Hayatımda bir kelimenin önüne geçemeyen insanları düşünmemeliydim.

İçimdeki şeytan fısıldadı "Sen bir gölgeden ilerisi değilsin Beliz,"

Hayır, ben gölge olamayacak kadar gerçeğim. Ben iz bırakanım, basit bir iz olamam.

İçimdeki şeytan buna güldü. " Sen pişmanlıksın, daha fazlası değil."

"Hayır değilim," dediğimde tek eliyle arabayı süren Tuğrul'un şaşkın bakışlarını görene dek içimden konuştuğumu sanıyordum.

"Beliz iyi misin?" diyen Tuğrul bakışlarını yoldan çekip birkaç saniyeline bana döndürmüştü.

"İyiyim, sorun yok galiba uykusuz kaldım ondan kafam yerimde değil." diyerek fısıltıdan farksız sesimle cevapladım.

Arabanın küçük ekranındaki dijital saate baktığım da saat 2.17'yi gösteriyordu. İhbar gelir gelmez adliyeden çıkmıştık. Tuğrul'un arabasıyla Genelkurmay Başkan'ının evine gidiyorduk, yaklaşık yarım saattir yoldaydık.

Ön yolcu koltuğuna iyice sinmiştim, küçücük kalmıştım belki de yok olmak istiyordum. Olmaz dediğim her şey yavaş yavaş olmaya başlıyordu. Korkuyordum; incinmekten, yüzleşmekten, kırılmaktan değil, içimde öldürdüğüm küçük çocuğun tekrar gün yüzüne çıkmasından.

Babamı da çocukluğumu da aynı mezara gömmüştüm ben.

İki ceset tek mezar.

Şimdi o mezara ziyarete gidiyordum.

Kafamı ağır bir şekilde çevirerek camdan dışarı bakmaya başladım. Karanlıktan hiçbir şey gözükmüyordu. Genelkurmay Başkan'ın evi şehirden biraz daha uzakta yer alıyordu, navigasyonla ilerliyorduk. Bizden önce emniyet ekibi gitmişti, bizimde çok yolumuzun kalmamış olması lazımdı.

"Adli tıp ekibi gelmiş mi?" diye sordum Tuğrul'a yan koltuktan dönerek.

Gözlerini yoldan ayırmadan " Gelmişler ama biz gelmeden bir şey yapmak istememişler." diye cevapladı.

Derin bir nefes aldım ama soluk borum tıkanmış gibiydi. Yutkunmakta zorlanıyordum, aldığım her nefes sanki beni zehirliyordu. Pantolonumun üzerinde duran parmaklarımı pantolonuma sürterek titremelerini durdurmaya çalıştım Titriyorlardı ve saklamakta zorluk çekiyordum.

Pantolonumun üzerindeki parmaklarıma bakan Tuğrul " Gerçekten iyi misin?" diye sordu sesinde telaş yoktu, daha çok merak vardı.

Sertçe yutkunarak " İyiyim sadece şaşkınım, o kadar fazla koruma varken nasıl suikast düzenlenebilir?" dedim üstümdeki şüpheyi başka yöne çekmeye çalışarak.

SERDENGEÇTİ  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin